'Kerpiç'ten Bir Efsane



Mimarlık ve şehircilikte ''ekolojiyi gözeten'' arayışlar genellikle ''yeni teknolojiler ve malzemeler'' üzerinde yoğunlaşıyor... Bu konuda geliştirilen ''çağdaş olanaklar'' bilimsel toplantıların da öncelikli gündemi...

Nitekim Yıldız Teknik Üniversitesi 'nin 14-15 Kasım 2005 günlerindeki ''Eko-Teknolojiler ve Ekolojik Yerleşimler'' sempozyumunda ve Mimarlar Odası Antalya Şubesi 'nin 18 Kasım 2005'teki ''Uluslararası Ekolojik Yapı Tasarımları ve Malzemeleri Semineri''nde de, çoğunlukla ''yeni buluşlar'' irdelendi.

Oysa, özellikle Türkiye 'deki, binyılların yapı kültüründen süzülüp gelen ''geleneksel malzeme ve yöntemler''in de ekolojiyi gözeten bir çağdaşlığa ''esin kaynağı'' olabileceği, çok az bildiride yer alabildi...

Bunlardan biri de ''kerpiç''in tarihsel serüvenini ve bugün de nasıl bir ''ekolojik zenginlik'' olduğunu anlatan, mimar Beyazıt Büyükyıldırım'ın sunumuydu...

'Felsefi' derinliği var
Kerpiç'i, diğer geleneksel malzemelerden farklı kılan en önemli özelliği, 'felsefi' bir derinliğinin de olması... Beyazıt Büyükyıldırım, bunun en anlamlı kanıtı olarak Yunus Emre 'nin şu dörtlüğünü anımsattı:

''Kerpiç koydum kazana,
Poyraz ile kaynattım;
Nedir deyip sorana,
Bandım verdim özümü...''

Kerpiç'i yaşamın ''özü'' olarak tanımlayan bu tarihsel deyiş için sosyolog Sabahattin Eyüboğlu'nun yorumu ise şöyle: ''....kerpiç ve poyraz; birbirinin tam karşıtı olan bu iki varlığın birleşmesinden ne çıkıyor? İnsanın ta kendisi.. nefes alan çamur...''

Evet... Kerpiç, çağlar boyunca ''nefes alan'' bir yapı malzemesi olarak, insan ''nefes''ini de öylesine sarmalıyor ki günümüzün en pahalı ''ekolojik teknolojileri'' ni bile geride bırakacak bir mükemmellikte doğaya, çevreye ve sağlığa bağlılığın en ''bilge'' derslerini veriyor...

Beyazıt Büyükyıldırım, ''mimarlık uygulaması'' olarak Korkuteli 'nde de tasarlayıp gerçekleştirdiği yeni 'kerpiç ev' den örnekler vererek, bu efsanevi malzemenin ''sürdürülebilir''liğini özetle şöyle anlattı:

Birincisi; ''toprak, su ve saman'' dan oluşan ''organik'' özelliği ile, ''doğaya ve insana zarar vermiyor'' . Binlerce yıl kullanılabilir; geri dönüşümü maliyetsiz; enkazıyla bile yeni bir bina yapılabilir...

İkincisi; ''çağdaşlığın dostu'' ... Tüm yapı malzemeleriyle uyumlu; toprakla ve samanın organik birlikteliği, beton ve demirinki gibi zamanla bozulmuyor...

Üçüncüsü de ''toplumsal kültür''le beslenir ve birlikte yaşar. Çünkü, çok özel ve ileri bir teknik eğitim gerektirmiyor. Yoksul, zengin, okumuş ya da cahil, tüm halkların ortak yapı malzemesi...

'5 duyu'muzla yaşıyor
İşte bu özellikleriyle ve ''yapay kimyasal içermeyen dokusu''yla insan için ''en sağlıklı'' mekânları sağlayan kerpiç, ''depreme dayanıklılık'' konusunda da tarihin tüm sınavlarını başarıyla geçmiş...

Sunumunda, dünyadaki '8-10 katlı kerpiç apartman'lardan, hatta 'kale'lerden ve '100 metrelik kule'lerden örnekler veren Büyükyıldırım, diğer yapı malzemelerinde olmayan ''mucize'' leri arasına şunları da ekledi: ''Ateşe ve yangına dayanıklıdır; şömine bile yapabilirsiniz. Plastik özelliğiyle istenilen şekli verebilir; mekânlarınızda özgün tasarım için malzemenin esiri olmazsınız....''

Evet... ''Hitit'' lerden bu yana Anadolu'nun uygarlık malzemesi olan kerpiç, bünyesine kimi ''böcek kovucu'' otların katılmasıyla, ''haşarat''ı yaklaştırmayan evleri; ''ıtır''lı otlarla da hoş kokulu mekânları yaratıyor...

Bu zenginliğimizi ''ekoloji'' dünyasına yeniden anımsatan mimarımız diyor ki; ''Bugün ve tarih boyunca, insan tarafından üretilmiş hiçbir yapı malzemesi yoktur ki; tasarımında ve uygulamasında, 5 duyumuzu da böylesine kucaklayabilsin...''

Ne dersiniz? İnşaat dünyamız ve yapı malzemeleri sektörümüz, ''kerpiç''imizle yeniden buluşamaz mı?