Âb-ı Hayat Sergisi İslam Eserleri Müzesi'nde Sergileniyor
İslam Eserleri Müzesi'nde açılan "Ab-ı Hayat: Geçmişten Günümüze
İstanbul'da Su ve Su Kültürü Sergisi" sayesinde müzenin deposunda bulunan İkinci
Mahmut'un kitabesini yazdığı dörde dörtlük bir çeşmesinin restorasyonu da
yapılmış.
Mayıs ayında İslam Eserleri Müzesi'nde açılan "Ab-ı Hayat: Geçmişten Günümüze
İstanbul'da Su ve Su Kültürü Sergisi" sessiz sedasız devam ediyor. Sergide İslam
Eserleri Müzesi'nin ve Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş.'nin
koleksiyonlarından bir seçki yer alıyor. Serginin küratörlüğünü İslam Eserleri
Müzesi Yazma Eserler Bölüm Sorumlusu Sevgi Kutluay üstlenmiş.
Sevgi Kutluay, "Âb-ı Hayat tabii ki çok iddialı bir isim. Milattan sonra
300'e kadar inen bir hikâyesi var. Böyle bir sergiye kalkışmak hiç kolay değil.
Bir konsept oluşturup üç boyutlu, farklı bir ambiyans yarattık. Bizim gibi 1914
yılında kurulan ve çok zengin bir koleksiyonu olan bir müzenin ve müzeye kayıtlı
bir koleksiyonerin ortak konseptte birleşerek sergi açması önemli bir
çalışmaydı" diyor.
Koleksiyoner, muslukla ilgilendiği ve küçük eserleri topladığı için müze
olarak mimari -plastik ve belgelere yoğunlaşmışlar. Onları restore ettirmek,
taşımak, kurdurtmak hiç kolay olmamış.
Osmanlı'da çeşme
kültürü
Sergide cennet tasviri olan 14.yy yazmaları da koleksiyonerin parçalarının
ait olduğu 18,19 ve 20. yüzyıl döneminde suyun önemine değinen eserler de yer
alıyor. Çeşme kitabeleriyle çeşmelere vurgu yapmakla, insanların ansızın
karşısına çıkan çeşmelere dikkati çekmeyi hedeflemişler.
En önemlisi de bu sergi vesilesiyle İslam Eserleri Müzesi'nin deposunda
bulunan İkinci Mahmut'un kitabesini yazdığı dörde dörtlük bir çeşmesinin
restorasyonu da yapılmış. Zaten Kutluay'ı sergiyi düzenlerken en çok
heyecanlandıran da eserlerin gelecek nesillere restore edilerek aktarılması.
Kutluay'a göre "Hayat Suyu" karanlıklar ülkesinde bulunduğunda içenlere ve
yıkananlara ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsanevi bir su. Kısa olmasına
rağmen insanda var olan yaşama arzusu her toplumda sonsuz yaşam arama temalı
destanların doğmasına neden olmuştur. Dünya üzerindeki tüm canlıların var
oluşunun hava, ateş, toprakla beraber dört elementinden ve varlığını
sürdürmesinin temel taşlarından biri olan suyu çok iyi koruyup kollamamız
gerekiyor.
Âb-ı Hayat Sergisi'nde İslam inancındaki suyun önemi, gösterilen saygı
anlatılmaya çalışılmış sonra da Osmanlı kültüründe suya verilen önemle bağlantı
kurulmuş. Su, Osmanlı toplumunda hayrat ve Osmanlı mimarisinde çeşmeler çok
önemli bir yer tutuyor. Bunun yansımaları sanat ve edebiyatta da görülüyor.
Dönemin en önemli şairi Nedim, en önemli hattat Rakım Çeşme kitabesi yazıyor.
20. yy'la dek evlerde su yok
Üç tarafı sularla çevrili ama İstanbul susuz bir kent ve 20. yüzyıla kadar
evlerde su yok. Su Padişah'ın ana hatlar padişah tarafından yaptırılıyor. Ana
irsale hattından vakıf için su çekme borusuna katma adı veriliyor. Ve
İstanbul'un tüm suları su nezaretinin denetiminde suyolcuları tarafından
yapılıyor. Vakfiyelerde de suyollarının tamiri, ıslahı için her şey detaylı
formüle ediliyor. Her şey kayıt altına alınıyor.
Su kemerleri çeşmeler, hayrat bir vakıf yapabilmek için de vakfiye
düzenleniyor. Haziran, temmuz, ağustos aylarında halka sebilden soğuk su
verilebilmesi için senelik vakıf gelirinden seksen kuruş ayrılıyor, kar satın
alınıyor ve soğuk su dağıtıyorlar.
Evet, hamamlar hamam ritüelleri, altın hamam tasları, altın sırma işlemeli
havlular, kente nasıl su verildiğini gösteren haritaları, her biri sanat eseri
olan çeşmeleri görmek, geçmişe serin bir yolculuk yapmak istiyorsanız yolunuzu
İslam Eserleri Müzesi'ne düşürün. Üst kattaki sürekli sergiyi de dolaşmayı ihmal
etmeyin.