Mimari Heykel ya da Heykelsi Mimari
Gehry’nin Gugenheim’ının biraz “büyükçe” bir heykele benzediği oldukça açık. Tek farkı içinde bir de müzenin bulunması. Gerçi Giacometti’nin heykeli çevresindeki boşlukla bir bütün olarak tasarladığı yerleştirmelerinden beri heykel ile mekan ilişkisi başka boyutlar kazanmaya başlamıştı. Yakın zamanda ise gerek yeni malzeme ve üretim tekniklerinin gelişmesi gerekse dijital tasarımın iyiden iyiye yerleşmesi ile mimarlıkta heykelsi formların önü zaten açılmıştı.

Ancak Gugenheim yine de, heykel ile mimarlığın yüzyıllardır nasıl iç içe geçtiğini anlatan ArchiSculpture sergisi için biçilmiş kaftan olsa gerek. Markus Brüderlin’in küratörlüğünü yaptığı sergi, konuya Mısır Piramitlerinden başlıyor. Giza’dan Gaudi’nin Neo-gotik La Sagrada Familia'sına, Etienne-Louis Boullée’nin Newton anıtından, Tatlin’in III. Enternasyonel anıtına giderek, heykel ile mimarlığın birbirine karıştığı örneklere göz atılıyor. 20. yüzyıl ise 10’ar yıllık periyotlarla çeşitli başlıklar altında inceleniyor.
“Anıttan Yerleştirmeye” ile “Kutu, Blob ve Sanal Mekanın Keşfi: 21. Yüzyıl” başlıklı bölümler serginin en ilgiye değer bölümleri olarak görünüyor. Bilbao’ya uğrama şansı olmayan pek çoğumuz için internette daha ayrıntılı bir çerçeveye ulaşmak mümkün.