Doğal Sit Darbesi



Ülke gündeminde dış politikanın öne çıkartılmasıyla birlikte TBMM gündeminden eksik olmayan yağma yasalarında sıra “doğal sit alanları”nda...

Çevre ve Orman Bakanlığı’nın öncülüğünde hazırlanan “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitlililiği Koruma Kanunu Tasarısı”na göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Koruma Kurulları’nın doğal sitlerle ilgili yetkileri kaldırılarak bu alanlar Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlanıyor. Genel olarak “doğal sit” kavramının da yasalardan tümüyle çıkartılmasını düzenleyen tasarıda, Koruma Kurulları’nın “doğal miras”la ilgilenmelerine son vermek amacıyla “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu”ndaki tüm “tabiat” sözcükleri ve bu deyimin yer aldığı tüm kurum isimleri iptal ediliyor...

‘Gözlerden ırak’ tasarılar

Başbakan ve hükümet sözcülerinin dış politikayı öne çıkartan söylemleri ile siyasi polemik niteliğindeki konuşmaları ülke gündemini belirlerken, TBMM gündemindeki yasama çalışmaları kamuoyunda yeterli ilgiyi göremiyor.

Oysa hemen tüm yeni yasalar, parlamento çoğunluğunu değerlendiren iktidarın beklentilerine göre düzenlenirken, aynı yasaların sadece TBMM’de tartışılmasından ötürü söz konusu beklentilerin kamuoyunda da sorgulanması mümkün olamıyor. Bunlar arasındaki, özellikle “seçim öncesi dönem”de TBMM’den geçirilmesi planlanan yağmaya dönük düzenlemelerden biri de “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı”...

Korumaya Yasaklama!

Adına bakıldığında çevrecileri mutlu etmesi gereken düzenlemede, “doğal alanlarda birden fazla koruma türü olamaz” denerek, örneğin İstanbul’un kuzeyindeki ve Boğaziçi kesimindeki gibi kimi “risk altındaki” orman alanlarının, orman hukukuna ek olarak “doğal sit” kararıyla da korunmasının önüne geçiliyor.

Benzer şekilde, örneğin Gökova Körfezi gibi çok özel tarih ve tabiat değerleri bulunan ormanlık bölgelerdeki “özel çevre koruma” ve “doğal sit” uygulamaları da “orman mevzuatı yeterlidir” savıyla geçersiz kılınıyor. Oysa orman mevzuatı, özellikle son değişikliklerden sonra, imar talanına ve yatırım işgaline karşı ormanları adeta korumasız bırakan hükümleriyle, çevre için güvence değil risk yaratıyor...

‘Tabiat’tan arındırma

Tasarının, özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Koruma Kurulları’nın doğal sit uygulamalarına son vermek için hazırlandığını ileri sürenleri haklı çıkartan ise 42. maddesinde yer alan şu ifadeler: “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun adı ‘Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu’ olarak değiştirilmiştir. Kanunda yer alan ‘ve tabiat’ ibarelerinin tamamı ile ‘ve doğal sit alanları’ ibareleri çıkartılmıştır...”

Tasarı bununla da yetinmeyerek, yine Koruma Yasası’ndaki “sit” tanımlarından da “tabiat”, “tabiat mirası”, “anıt ağaç” vb. gibi doğayla ilgili tüm deyimleri adeta “ayıklayarak” kaldırırken, bu alanlarla ilgili karar yetkilerini de illerde kurulması öngörülen “Mahalli Biyolojik Çeşitlilik Komisyonu”na bağlıyor.

Bağımlı kurullar

Valinin başkanlığında ve çoğunluğunu ilgili bakanlıkların il teşkilatlarından memurların oluşturduğu üyelerle kurulan mahalli komisyonlar, bakanlık müsteşarı başkanlığında kurulacak ve aynı bakanlıklardan bürok-ratların katılacakları “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Komisyonu”nun kararları doğrultusunda çalışacaklar.

Böylece, mevcut Koruma Kurulları’ndaki “özerk” yapılanma yerine, siyasete ve yönetime “bağımlı” kurullar yeğleniyor...

Tasarıda “danışma mahiyetinde” oluşturulacağı belirtilen “Tabiatı Koruma Bilim Komitesi” de bakanlığın ihtiyaç duyacağı konularda görüş verecek “atanmış” akademisyenlerle kuruluyor... Tasarı bütün bu “tabiat” karşıtı düzenlemeleriyle yasalaşırsa, bugüne dek “doğal sit” olduklarından özellikle imar yağmasına karşı belli oranlarda korunabilen alanların da siyasi bürokrasiye teslim edilerek talan projelerine açılması sağlanabilecek...

Bakalım hem “muhalefet” hem de “kamuoyu”, Başbakan’ın bilgisi ve talimatlarıyla hazırlanan bu gibi tasarıların TBMM dışında da tartışılmasını ne zaman önemseyecek?..



Çevreciler taslağa tepkili: ‘Endişeliyiz, tahribat artacak’

(Cumhuriyet Ege Bürosu)

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Taslağı’nın yasalaşması durumunda, ekolojik zenginliğe darbe vurulacağı öne sürülüyor.

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Taslağı Başbakanlık’a gönderildi. Başbakanlık, bu düzenlemeyle Avrupa Birliği Çevre Mevzuatı’na uyum sağlanacağını belirtse de taslağın yasalaşması durumunda ne gibi sonuçlar doğuracağı ve nasıl uygulanacağı soru işaretleri yaratıyor. Taslağa itiraz eden çevreler, düzenlemenin bazı kişiler için yeni rant kapısı yaratmasından endişe duyuyor. Türkiye Çevre Vakfı Genel Sekreteri Engin Ural, “Taslağın ilk hazırlığı sırasında ilgili dernek, vakıf ve çevre gönüllülerinin görüşleri alınmasına rağmen, uyarıları dikkate alınmadı” dedi. Ural, tabiat ve çevre kavramlarının birbirinden ayrı düşünülemeyeceğine, taslak kanunlaşırsa çevre mevzuatında ve hukuk sisteminde karışıklık olabileceğine de dikkat çekti.

TEMA Hukuk Müşaviri Av. Ömer Aykul da ortalıkta dolaşan metnin sahibinin kim olduğunun ve nerede hazırlandığının bilinmediğini, bu nedenle de şeffaflığın ortadan kalktığını savundu. Taslakta biyolojik çeşitlilikle ilgili hiçbir düzenlemenin de yer almadığını belirten Aykul, “Doğal sit alanlarının korunması konusunda çok ciddi endişelerimiz var. Taslakta yer alan şekliyle sit alanlarının tahribatı artacak” diye konuştu.