3. Mimarlık ve Eğitim Kurultayının Son Oturumunda "Türkiye Mimarlık Politikası" Taslağı Tartışıldı


























TMMOB Mimarlar Odası tarafından üçüncüsü düzenlenen “Mimarlık ve Eğitim Kurultayı” İTÜ Taşkışla binasında gerçekleşti. Kurultaydaki oturum başlıkları şunlardı:

“Mimarlık Lisans ve Lisansüstü Eğitimi”, “Mimarlıkta Uzmanlaşma”, “Mimarlık Eğitiminde Akreditasyon”, “Meslek Pratiği”, Sürekli Mesleki Gelişim”, “AB-GATS Sürecinde Meslek Uygulaması”, “Mimarlık Meslek Hukuku” ve “Türkiye Mimarlık Politikası”.

“Türkiye Mimarlık Politikası”nın belirlenmesi amacıyla bu konuda oluşturulan metnin tartışmaya açıldığı son oturumu, Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci “Tarihin mimarlık ülkesini yeniden mimarlıkla buluşturalım...” başlıklı bir sunuşla açtı. Cumhuriyet tarihimiz boyunca ulusal mimarlık politikası oluşturmaya dönük çabalardan bahseden Ekinci, mimarlığın toplumsal bir kültür ögesi olduğunu ve kentleşmeden ayrı tutulamayacağını vurguladığı sunumunda, Türkiye Mimarlık Politikası’nda yer alması gereken ilkeler üzerinde durdu. Ekinci’nin açıkladığı taslakta şu hedefler gözetiliyor:

- Kentlerle bütünleşen mimarlık
- Kimlikli kentler için uyumlu mimarlık
- Rantı değil yaşamı tasarlayan mimarlık
- Sanatsal özünü yitirmeyen mimarlık
- Yapı stoklarında mimarlık

Ekinci’nin 20.yüzyılda kentlerimizin değişen yüzleriyle ilgili görsel sunumu ise kentlerimizin mimarlıktan ne kadar uzaklaştığının adeta kanıtlarıydı. (Oktay Ekinci’nin sunuşuna dosya ekinden ulaşabilirsiniz)

Oturumu yöneten Prof. Doğan Kuban’ın çarpıcı tespitleriyle ilerleyen oturumun ikinci konuşmacısı Şengül Öymen Gür’dü. Gür, kentlerin tarihsel arka planında genellikle, bir leke olarak kentin nasıl büyüdüğü ve planlama grupları-kümeleri üzerinde durulduğunu ancak kenti oluşturan kurumsal yapıların ve aktörlerin gözardı edildiğini söyledi. Gür’e göre önemli olan süreçler ve süreçlere örgütlü katılımın ne oranda gerçekleştiğiydi.

Daha sonra söz alan Tamer Başbuğ ise “Türkiye Mimarlık Politikası” taslağı ile özellikle batılı ülkelerde oluşturulmuş olan metinleri karşılaştırdı. Genellikle son 10 sene içinde oluşturulmuş bu metinler, 2000’li yıllarda mimarlığı neden yeniden tarif etme gereği duyulduğu ve bunun Türkiye’deki yansımalarının nasıl olabileceği sorusunu ortaya attı.

Oturumun son konuşmacısı Yapı-Endüstri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol’du. Hasol, mimarlık politikası metninin dışarıdan adaptasyonunun sağlıklı olamayacağını ve ülkenin yerel koşullarının metnin oluşmasındaki belirleyiciliğini vurguladı. Böyle bir metnin oluşmasında Oktay Ekinci ve ekibinin hazırlamış olduğu taslağın iyi bir çıkış noktası olabileceğini ve mimarların en büyük klatılımla destekleyecekleri bir taslak üzerinde hep birlikte çalışmak gerektiğini belirtti. Doğan Hasol bu anlamda kendi yaptığı çalışmaları özetlediği konuşmasında, bugün geldiğimiz durumun sorumlusu olarak ilk suçlanacakların mimarlar değil, kötü politikalar ve bunlara göz yumanlar olduğunu ifade etti. Kamusal ihale süreçlerindeki aksaklıklara da dikkat çeken Hasol, mimarlığın; iç mimarlık, peyzaj mimarlığı, kentsel planlama ve kentsel tasarımla bir bütün olarak ele alınması ve bu bütünleyici alanlardaki karmaşıklığın giderilmesi gerekliliği üzerinde de durdu.

Doğan Hasol’dan sonra yapılan konuşmaları değerlendiren oturum başkanı Doğan Kuban, mimarlık politikası söyleminin kendisinden çok politikasının bir baskı unsuru olarak nasıl oluşturulacağının ve uygulamasının daha önemli olduğunu belirtti.

Oturumun son bölümünde söz alan konuşmacılar ise mimarların karar alma mekanizmalarında daha çok yer almasının gerekliliğini vurgularken, Türk mimarlığının evrenselliği hedeflemesi gerektiğini belirttiler.

Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’yla ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz: