''Batılılar için İstanbul bu kentle ilişkilerin başladığı dönemlerden günümüze dek değişip giden bir imge. Önceleri Bizans İmparatorluğu'nun başkenti, klasik uygarlığın en büyük kalesi, Hıristiyanlığın merkezi ve hac yolu üzerindeki en önemli durak. Sonra da Müslüman Doğu'nun en önemli kenti, 'Büyük Efendi' denilen padişahın oturduğu kent.'' Aykut Gürçağlar'ın geçtiğimiz günlerde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'tan çıkan 'Hayali İstanbul Manzaraları' kitabı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu'yu temsil eden tek güç olarak ortaya çıktığı 15. yüzyıl ortalarından 19. yüzyıl sonuna kadar Türk imgesinin Batılı zihinlerdeki değişimine koşut olarak hayali İstanbul manzaralarının oluşum sürecini işliyor. Resim, gravür ve fotoğraflarla zenginleştirilen 'Hayali İstanbul Manzaraları' bu alanda bir kaynak kitap niteliğinde.
Batı'nın köken arayışı
Batılı sanatçıların fırçalarından çıkan düşsel İstanbul görünümlerinin kökeninde yatan nedir?
İki açıdan bakılabilir. Birincisi; İncil'deki, Doğu'dan gelen Kahin Krallar (The Magi) adları dışında hangi Doğu'dan geldiği bilinmeyen çok zengin hükümdarlardır. Diğeri; Batı'nın kendini tanıma ve tanımlama çabalarında yarattığı bir karşıt-öteki yaratma arzusunun temel nesnesidir. II. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde ve sonrasında birtakım Batılı tarihçiler Batı uygarlığının köklerini ilkçağ uygarlıklarına temellendirirken önce Mezopotamya uygarlıklarından başlamışlar, sonra Hint-Avrupa soylu Persleri kendi köklerinin başlangıcına oturtmuşlar, ardından Klasik Çağın Yunanlıları onları rahatlatmış, miras Perslerden Yunanlılara aktarılmış, Persler her ne kadar Hint-Avrupalı olsalar da Doğulu ve despot devlet yapılarından dolayı kolayca tu-kaka edilmeye layık bulunmuşlardır. Görüldüğü gibi bu köken meselesi kendini tanıma, ötekini tanımlama ve kendinden başka olan, öykünülesi olmayan, hayrete düşürücü olan, korkutucu olan, zalim olan gibi kavramlarla örülü bir gelgit silsilesi olarak biçimlenir.
Batılılar için İstanbul nasıl bir imge?
Batılılar için İstanbul bu kentle ilişkilerin başladığı dönemlerden günümüze dek değişip giden bir imge. Önceleri Bizans İmparatorluğu'nun başkenti, klasik uygarlığın en büyük kalesi, Hıristiyanlığın en değerli anılarını barındıran bir merkez ve hac yolu üzerindeki en önemli durak. Sonra da Müslüman Doğu'nun en önemli kenti, ''Büyük Efendi'' denilen padişahın oturduğu sarayın bulunduğu kent. Zengin bir kent. Despot ve kâfir padişahın başkenti. Araştırılması, gücünün öğrenilmesi gereken bir mekân. Daha sonra egzotik bir Doğu kenti, yumuşamış bir despotizm ile her türlü insanın bulunduğu renkli, zengin bir kent. En sonunda tembel, zorba, zalim, barbar, en iyi günlerinin zenginliğinden uzak, uygarlaştırılması zorunlu olan bir Doğu kenti.
Batılı ressamların çoğu İstanbul'u görmeden resmediyor. Bu resimlerde kentin Osmanlı mimari üslubundan farklı bir üslupla resmedilmesini neye bağlıyorsunuz?
Bunun en önemli nedeni kendini tanıma ve ötekini tanımlama arzusu. Böyle bir arzu; olması düşlenen şeyleri, olduğundan farklı görme ve gösterme isteği yaratıyor. Kaldı ki Osmanlı mimarisi hemen her zaman çok yalın gelmiştir Batılılara, bu da onlara hayallerindeki kenti yeniden kurgulamak için önemli bir neden vermiştir.
Türk imgesindeki değişim
Kitapta Türk imgesini Doğu ile Batı arasındaki ilişki bağlamında tarihsel boyutta da ele alıyor ve imgenin Batılıların zihinlerindeki değişimine de değiniyorsunuz...
Evet, Türk imgesindeki değişimle İstanbul kentinin Batılı zihinlerdeki değişimi birbirine koşut gelişiyor. Bu koşutluk kitapta örneklerle ele alınıyor.
Batılının hayal gücünün aradığı neydi?
Bu da aslında dönemden döneme değişiyor. Önce kendinin saf ve kesin bir karşıtını arıyordu.. böylece kendi varlığını, hümanizmasının gelişimini tamamlayacaktı. Sonra korkunun yaratıcılığı ve hay al gücünü kamçılayan etkisini bilinçli bir biçimde kullandı; bunu Rokoko dönemin kır eğlenceleri, mitolojik bir arka planın içinde evcilleşmiş, komşulaşmış bir Doğu imgesi izledi. Bunun ardından da ilkçağ despotizminden erotik fantazyaların, esir pazarlarının arka planını oluşturan bir Doğu'ya kadar genişleyen zengin bir atmosfer geldi.