İklim değişikliği ile birlikte mevsimlerin iç içe geçtiğini, kuraklığı ya da aşırı yağışları daha sık görüyoruz. Özellikle Doğu Karadeniz bölgesi tüm bunlara daha sık rastladığımız bölgelerden biri. Bölgede aşırı yağışlarla birlikte sel, heyelan, taşkın ve bunlara bağlı can ve mal kayıpları yaşanıyor. Son yıllarda ormanlık alanların madene, nehirlerinin HES’e, yaylalarının imara açıldığı Doğu Karadeniz’deki doğa felaketlerini Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu değerlendirdi.
Evrensel’den Özlem Songül Abayoğlu’nun haberine göre; Doğu Karadeniz’deki talanı kalem kalem anlatan Kurdoğlu, “Karadeniz gibi dik ve sert bir topografyada yapılan talanlar daha hızlı felakete yol açar. Bir faaliyeti yaparken onun ekolojik etkilerini düşünmek gerekir. Ekolojik talan uzun vadede ekonomik kazanç sağlamaz.” dedi.
Karadeniz’de 1970’li yıllardan beri denize dolgu yapıldığını söyleyen Kurdoğlu, “Sahil yolunda deniz yükseldiği zaman bazı bölümlerde problem yaşanıyordu. Sonrasında sahil yolu yetmemeye başladı. Başka bir yönteme geçilmeliydi. Daha yukarılardan geçen bir yol planlaması yapıldı ama yapım maliyeti yüksekti. Çözümü sahildeki yeri genişletmekte buldular. Bu da deniz ve kara arasından ciddi bir bariyer oluşturdu. Sahilde yüzülebilecek plajlar da taşların altında kaldı. Denizde büyük dalgalar meydana geldiği zaman seller ve taşkınlarla yol hasar görüyor. Bununla birlikte dağlarda bir heyelan meydana geldiğinde hem Karadeniz sahil yolundaki ulaşım hem de insan sağlığı riske giriyor.” diye anlattı.
"Yaylaları imara açma projesi"
2008 yılında başlanan yeşil yol projesine de değinen Kurdoğlu, “Karadeniz’de Çarşamba ilçesinden Gürcistan’a kadar yaylaları birbirine bağlamak istedikleri bu proje son 10 yılda iyice hızlandı. Toplamda 2 bin 600 kilometrelik yol. Ortalıkta net bir proje yok ama bir harita var. 20 kilometre 20 kilometre ihaleler verildi. Bir nevi doğa, inşaat şirketlerinin eline teslim edildi. Yetkililer ‘Turistlere bütün Karadeniz'in güzelliklerini göstereceğiz’ demişti ama yaylaları betona boğmak, habitat kaybına neden olmaktan ve yerli halkı mağdur etmekten başka bir işe yaramadı. Yeşil yol ne kadar turizm için yapılıyor denilse de yaylaları imara açma projesiydi.” ifadelerini kullandı.
"HES’ler için sürdürülebilirlik söz konusu bile değil"
Doğayı en çok tahrip eden bir diğer etken ise HES’ler. Artvin’de 38, Giresun’da 45, Gümüşhane’de 17, Ordu’da 16, Rize’de 18, Trabzon’da ise 54 adet HES bulunuyor. Üstelik bu sayılara yenileri de eklenecek. HES’lerin yol açtığı tahribatı, yapımında yeşil alanların ve nehirlerin yok edildiğini anlatan Kurdoğlu, “2000’li yıllardan itibaren, devletin de alım garantisi sağlamasıyla birlikte büyük bir HES furyası başladı. Bu HES’ler en temiz, en gür yan dereler üzerinde kuruldu ve kuruluyor. Dolayısıyla buraları tahrip ediyor. HES’ler için o kadar kötü uygulamalar yapılıyor ki ‘sürdürülebilirlik’ diye bir şey söz konusu olmuyor. Bazı vadilerde ardışık HES’ler yapılmaya başlandı. Su bir santrale giriyor, oradan çıkabilen su birkaç kilometre sonra başka bir santrale giriyor. Üstelik derelerde su oranı düştüğü zaman zararlı atıklar nedeniyle ciddi riskler ortaya çıkıyor.” diyerek anlattı.
"Ormanların azalması sellerin artması demek"
Bir diğer problemin de ormansızlaştırma olduğunu söyleyen Kurdoğlu, “Türkiye’de 2017-2018 yıllarına kadar yılda 17 buçuk veya 18 milyon metreküp ağaç kesiliyordu. Çap ve boy artımı ise 47 buçuk milyon metreküp civarındaydı. Yani büyüyen orman oranının yarısı kesiliyordu ve devamlılık sağlanıyordu. İthal odun ve kereste ambargosunun gelmesiyle ahşap işleyen fabrikalarda ham madde sorunu oldu. Devlet de bunu Türkiye’deki ormanlardan karşılamaya karar verdi. Şimdi 35-36 milyon metreküp ağaç kesilir oldu. 47 milyon metreküplük yıllık artımın siz 36 milyon metreküplüğünü alırsanız Türkiye'de ormanlar çok ciddi şekilde azalmaya başlar. Ormanların azalmasıyla birlikte ülkede sel ve heyelanlarda ciddi bir artış ya da mevcut sel ve heyelanların etkisinde artış olur. Yoğun kesimlerin ne kadar zararlı olduğunu işte Murgul’da, Şavşat’ta, Ayancık’ta, Bozkurt’ta gördük. Bugün en küçük yağışlarda derelerin çamur aktığına şahit oluyoruz. Kar yağışı da eskisi kadar olmadığı için ülkemizde bu aynı zamanda yaz kuraklığını da önlemekte ormanların büyük görevi var. Karadeniz’deki dağların gitgide yok olması geri döndürülemez sonuçlara yol açacaktır.” ifadelerini kullandı.
Haberin tamamına linkten ulaşılabilir.