Teşekkürler Türkan Saylan

''Acaba nasıl teşekkür etmeliyiz..'' diye düşünürken Radikal gazetesi yüreklerimize su serpti...

6 Kasım 2005 tarihli gazetenin ''manşet haberi'' ni okuyanlar, her yönüyle ulusal yüz akımız bir bilgeliğin ve dur durak bilmeyen bir çalışkanlığın, bu ülkeye ve ulusa hayranlık uyandıran kazanımlarını da öğrendiler...

''Çağdaş Melek'' in hizmetleri arasından, ''Binlerce İnsanın Hayatını Değiştirdi'' başlığıyla derlenen tam sayfa haberler bile, özetin de özetiydi... Bu eşsiz çabaların ardındaki ''giz'' in ne olduğu ise Prof. Dr. Türkan Saylan 'ın yaptıklarına bakılarak ancak şöyle tanımlanabilir:

''Çağdaşlık bilincini insan ve yurt sevgisiyle bütünleştirmenin; bilimin önderliğini toplumla buluşturmanın; Cumhuriyeti de aynı bağlılık içinde geleceğin güvencesi olarak yaşatmanın; hem tek başına, hem de örgütlenerek örneğini yaratan, önder bir Türkiye aydını; ulusal bir öğretmen...''

Boğaziçi'ne armağan

Yıllardır artarak süren özverili bir önderliğin son büyük kazanımı da ''Kandilli Kız Lisesi'' binası...

Daha doğrusu, Boğaziçi'ni bezeyen görmüş geçirmiş yapıların en zariflerinden olmasına rağmen, 1986'daki yangından sonra yıllarca ''enkaz'' olarak bekletilen bir kültür mirasının, ''yeniden var edilerek'' İstanbul'a ve gelecek kuşaklara emanet edilmesi...

Yolunuz Boğaziçi'nden geçtiğinde, Anadolu yakasında, Vaniköy sırtlarındaki ''saray'' lı peyzaja bakın. Hele geceleri aydınlatılmış siluetini de seyredersiniz, İstanbul'un yıllarca yoksun kaldığı bu güzelliğin kentle buluşturulmasındaki heyecana siz de ortak olacaksınız...

Zarafete 'kabalık'
Türkan Saylan'ın sayısız kamusal hizmetleri arasında, uygarlık ve kent kültürümüzü ''kuşaktan kuşağa'' taşıyacak en anlamlı örneklerden biri olan Kandilli Kız Lisesi restorasyonuna, Valilik ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın desteklerinden sonra en büyük katkıyı ''Sabancı'' lar yaptı.

Onlara da teşekkür ederken bu yapının öncelikle ''ulusal ve evrensel bir miras'' olduğunu; üzerine konacak ''tabela'' da da buna özen gösterilmesi gerektiğini anımsatmak herhalde bize düşüyor.

Bu gibi tanıtımlar, elbette ki benzer duyarlılıkları özendirmek açısından önemli. Ancak, ''Sakıp Sabancı Eğitim ve Kültür Merkezi'' olarak yaşama kavuşturulan eski eserin bu ''adı'' da kendisi gibi zarif ve alçakgönüllü bir yazıyla belirtilmeliydi. Bunun tam tersi bir anlayışla ve sanki ''gövde gösterisi'' ni çağrıştıran boyuttaki yazının yerine, tarihi binanın neresine ve nasıl bir tabela konacağına da restorasyonun mimarları karar vermeliydiler...

'Bilimsel ustalık'...
Yapı Merkezi'nin birikimli kadrolarıyla birlikte İTÜ Mimarlık Fakültesi'nden uzmanların projelendirme çalışmalarıyla gerçekleştirilen restorasyon konusunda, Prof. Dr. Afife Batur diyor ki: ''Bilimsel kurallara büyük ölçüde uyuldu; özellikle bezemeler, renkli desen ve altın varak işlemelerde Milli Saraylar'ın deneyimli ustalarının eli hemen fark ediliyor...''

Afife Batur'un arşivi, yangında yitirilmiş bezemelerin yeniden canlandırılmasında da imdada yetişiyor ve kâgir kısımlardaki başarılı uygulamalarla bu mutlu sonuca ulaşılıyor...

İşte bütün bunların da ''önderi'' olmak kolay değil. ''Çağdaşlık'' denince ''eskiye düşmanlığın'' ve ''tarihe duyarsızlığın'' egemen olduğu bir ''yabancılaşma'' yı anlayanların ortalığı sardığı şu dönemde, ''çağdaş yaşam'' ile ''kültürel değerler'' arasındaki bağları böylesi ''zor'' lu örneklerle güçlendirmek ise hiç kolay değil...

Bu nedenle Sevgili Türkan Saylan'a, asıl çağdaşlığın ''geçmişi yadsıyan değişim'' cilik değil ''kimlikli ve kişilikli gelişim'' olduğunu kanıtladığı için de ne kadar teşekkür etsek azdır...