Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sırasında 70 kadırgayı, karadan denize indirdiği güzergâhı heykellerle donatmanın düşünü kuran heykeltıraş ve ressam Ender Güzey, projesini 25 Avrupa ülkesinin temsilcisine sundu.
Sanatçının “Heykel Sokağı” adını verdiği dev proje kapsamında, kadırgaların zeytinyağıyla yağlanmış kütükler üzerinden denize indirildiği yol üzerine bronz heykeller yerleştirilecek. Bir Osmanlı kadırgasının omurga çizgilerinden oluşan Güzey’in tasarladığı üç ana heykel, güzergâhın başlangıcına, ortasına ve Haliç’teki bitiş noktasına; 25 sütun ise nişan taşlarını andıracak şekilde yol boyuna yerleştirilecek. Heykellerin 25’ini ise 25 ayrı Avrupalı heykeltıraş tasarlayacak. Ankara’da bu ülkelerin büyükelçilerine projeyi tanıtan ve destek alan Güzey, detaylı görüşmeler için gün sayıyor. Elçilikler projeyi kendi ülkelerinde duyuracak ve başvuran heykeltıraşların tasarımları arasından projeye en uygun olanı seçilecek.
“Heykel Sokağı, Kültürlerin Buluşması” adlı anıt projesi ile mekan ve zaman dansını bronz kalıplara döken Ender Güzey, “Hem Fatih Sultan Mehmet’in kadırgaları karadan yürüttüğü tarihî yolu görsel dille vurgulamak hem de Doğu Roma İmparatorluğu’nu sona erdirerek çağ değiştiren fethi anıtlaştırmak” sözleriyle açıklıyor projenin ana fikrini. Kültür Bakanlığı Müsteşarı Mustafa İsen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan tarafından desteklenen projenin tüm plan ve taslakları hazır. Altyapı çalışmalarını Büyükşehir ve Beyoğlu belediyeleri üstleniyor. Heykellerin bronz dökümü için maddi imkân sağlanır sağlanmaz atölyede döküm çalışmalarına başlanacak ve ilk heykel, 2006 yılı ilkbaharında yerine dikilecek.
Projenin en ilginç parçası güzergâhın ortasına denk düşen Galatasaray Meydanı’na yerleşecek 16 metre uzunluğundaki yatay kadırga omurgası. Meydanda zaten bir heykel olduğunu hatırlattığımız Güzey, bu yeni tasarım çevre ile uyum içinde olacağını söylüyor ve ekliyor: “Fetih döneminin farklı etkilerini çağrıştıran, o dönemden bugüne İstanbul üstüne yazılmış şiir ve yazılar orijinal dillerinde bu dev bronz heykel üzerine kazınacak. Yani bu dev formasyon bir anlamda çokkültürlü İstanbul’un tarihî birikimini de temsil edecek.” Yol boyunca bir heykelden diğerini görerek ilerleyecek vatandaşları bir de sürpriz bekliyor. Güzergah üzerindeki kimi kaldırım taşları bronzdan dökülecek ve bu taşlar üzerine isim yazdırılabilecek.
‘Kültür Bakanı ile bir türlü görüşemiyorum’
Ana heykellerin bronz olmasını dönemin görkemine uygun buluyor. Kızakları temsil eden sütunlar ise Yunan’dan Bizans’a, Bizans’tan Osmanlı’ya ayrı bir anlam taşıyor. Heykel sokağının şehre entegre olabilmesine de özen gösteren sanatçı, yabancı kaynaklarda sayfalarca anlatılan fetih hikâyesinin bazı tarihçilerce efsane olarak nitelendirilmesine ise “Farz edelim ki; efsane, bir şehrin efsanesi olması da güzel. Efsanesi olmayan şehirler efsane kurgular, bizim insanımız ise gerçekleri yadsımaya çalışır.” diye cevaplıyor. Kendi kimliğine uzak olan bir ülkenin sanatçılarına çok iş düştüğünü savunan Güzey, ilkokuldan beri duyduğumuz bir hikayeyi, bize mekanında modern bir tasarımla sunmanın yolunu gözlüyor.
Sanatçı, bu konuda Viyana kuşatmasında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın çadır kurduğu yere, onun heykelini dikmiş olan Avusturya’yı örnek gösteriyor. “Tarihle birebir ilgili ve barışık olmak lazım.” diyen Güzey, projenin kentle ilgili tarihsel bağlantısının altını çiziyor. Açıkhava müzesini andıran çalışma, uluslararası bir heykel koleksiyonunu İstanbul’a getirmesi bakımından da önemli. 1999’da Dolmabahçe Sarayı’nda projenin tanıtım sergisini yapan Güzey, İstanbulluların “Heykel Sokağı”na çok sıcak bakmasına rağmen uygulamadaki gecikmeyi, resmî makamların harekete geçmesinin uzun sürmesine bağlıyor. “25 ülkenin büyükelçisi bir masa etrafında hemen toplanıyor; ama ben kendi Kültür Bakanı’mla bir türlü iletişim kuramıyorum.” diye yakınıyor sanatçı.