Ordu'da '2040'a Doğru

''Karadeniz yaylaları'' arasında Ordu'nunkiler bir başkadır. Sadece doğası ve geleneksel değerleriyle değil; ''çağdaş yaşam etkinlikleri''yle de nam salmışlardır... Çünkü Ordu'nun yaylaları, yöresel kültüre sevdalı Ordulularla birlikte ''aydın''larının da adeta ''himayesi'' altındadır. O halk ve o aydınlar ki, örneğin bütün Karadeniz kıyılarını paramparça eden yeni ''dolgu-duble yol'' uygulamasını bile Ordu'nun kıyılarında engelleyerek çevre ve yaşam haklarını korumanın ''Karadenizli kahramanları'' olmuşlardır...

İşte bu kahramanlar arasındaki Enis Ayar, yüksek ve serin yaylalarda yıllarca önayak olduğu ''Vos Vos Şenlikleri''yle de tanınmıştı. Ülkenin dört bir yanından, eski kaplumbağa tipindeki renk renk ''Volkswagen''leriyle şenliğe katılanlar, otomobil sevgisinin bu alçakgönüllü türü ile doğa sevgisini buluşturmanın ilginç beraberliklerini yaşadılar...

Derken, Ordu'ya gelip de deniz kıyısında şöyle birkaç kadeh içki eşliğinde yemek yemenin keyfini çıkarmak isteyenler de Enis Ayar'ı, unutamayacakları bir ''slogan'' ile tanıdılar ve sevdiler.

''Ayışığı'' lokantasının hem tabelasında hem de broşürlerinde ve hatta kartvizitlerindeki şu ''anımsatma'', sayfalar dolusu makaleyle bile zor anlatılabilecek bir toplumsal eleştiriyi, en kısa ''aydın söylemi''yle dile getiriyordu: ''Aile yerimiz yoktur''!

Taşbaşı'ndaki 'taşlaşma'
İşte böylesine ince ve derinlikli eleştirel bakışıyla Ordu'daki kentsel ve kültürel duyarlılığın adeta simgesi haline gelen Enis Ayar, son zamanlarda da kıyıdaki dev bir ''uygunsuz yapı''yı sorguluyor. Denizle olan yaşam bağlarını kıyı yolu tahribatına teslim etmeyen Orduluların, yine denizle aralarında devasa bir duvar oluşturan bu yapıyı ''kentin önünden'' kaldıracaklarına inanıyor...

Çünkü, Atatürk Bulvarı Taşbaşı Mahallesi 39 No'lu parselde bulunan ve mülkiyeti SAGRA AŞ'ye ait iken Bayındır Holding'in ele geçirmesinden sonra, çekme katıyla birlikte neredeyse ''10 katlı'' koca bir beton blok olarak yükselen yapı, aynı kıyı kuşağındaki diğer kimliksiz binaları bile masum gösterecek kadar büyük bir ''kentsel duyarsızlık'' örneği olarak, Ordu'nun peyzajında ''karabasan'' gibi duruyor...

Enis Ayar, ''dayanılmaz saygısızlık'' dediği bu imar densizliğinden kenti kurtarabilmek için, belediyeye dilekçe üstüne dilekçe verirken; toplu imzalı başvurular ve afişli, broşürlü kampanyalarla da Ordu'nun ''saygınlığını kurtarma''sını istiyor...

Bu acayip büyüklüğe sahip şaşırtıcı inşaatın kentin önünden çekilmesi, aynı zamanda ''tarihi kıyı semti'' özelliği taşıyan Taşbaşı Mahallesi'ndeki elde kalabilmiş eski evleri yaşatmayı hedefleyen ''Ordu 2040'' projesi için de gerekli...

'Ortak ütopya' için
Bu proje de yine Enis Ayar'ın militanca takip ettiği ve başta Mimarlar Odası olmak üzere Ordu'daki kente duyarlı kesimlerin ''ortak ütopya''ları haline gelen bir çalışma...

''Bir şehrin geçmişi, geleceği olabilir mi'' sorusuna ''evet'' yanıtı verilerek yola çıkılan Ordu 2040'ın tanıtım raporunda deniyor ki:

''Bu proje, bugüne kadar doğaya yaptıklarımızın bir özrü... 2040 yılı geldiğinde Ordu sahilinde çirkin apartmanlar ve gökdelenler dikilmiş olmasın!.. İnsanlar mahalle hayatını unutup apartmanlarda birbirlerini tanımadan yaşamasınlar!.. Ordu sahilinde insanlar yerine arabalar dolaşmasın!.. Ordulular Karadeniz rüzgârı yerine egzoz dumanı solumasın!.. 1960'lı yıllardan önceki güzel Ordu, 2040 yılında ve daha sonra da yaşasın...''

Böylesi duygu ve özlem yüklü çağrı etrafında herkesin birleşmesini hedefleyen Ordu 2040 projesinin, ''Peki, Nasıl Olacak?'' başlıklı bölümünde de özetle şunlar vurgulanıyor:

''Öncelikle geleneksel mimarinin en güzel örnekleri olan sahildeki eski evler onarılıp yaşatılarak korunacak ve aynı sahildeki apartmanlar ise yıkılacak...''

Bu hedefin önündeki en büyük engellerden birisini oluşturan, 10 katlı eski SAGRA binasının ''kıyıdan kaldırılması'' , sadece 2040 ütopyaları için değil; günümüzün kent yaşamını da ''uygarlaştırmak'' bakımından da önem ve ivedilik taşıyor...

Söz şimdi, Ordu'yu yönetenlerde ve Ordu'dan sorumlu herkeste...