Laleper Aytek, "fotoğraf üzerine akıl karışıklıklarım" dediği yazılarını "Kendine Ait Bir Fotoğraf" kitapta derledi. Fotoğrafta çıtayı yükseltmenin, fotoğrafçının kendisiyle yüzleşip, özgün ifade biçimlerini bulmasından geçtiğini belirten Aytek'le kitabı hakkında konuştuk.
Kitap projesi nasıl ortaya çıktı?
Kitabı toparlarken fotoğraf tarihime bir baktım, kaç yıldır fotoğrafla uğraşıyorum diye. 20 yıldır fotoğraf çekiyorum, 10 yıldır da fotoğraf üzerine yazılar yazıyorum. Önce daha teknik ve öğrenmeye başladıklarımı aktarmak istediğim yazılar yazdım. Yazılarım giderek deneme türü metinlere dönüştü. Ve bu metinlerde fotoğrafı, fotoğraftaki dünyaları bir araç olarak kullanmaya başladım. Ama bir de her gün gördüklerimizden ayrılan, bize başka cümlelerle ve duygularla bakan, ulaşan, değen fotoğraflar vardı ki, işte onlar hayatla bağlarımı güçlendiriyordu.
Kadınlık/ erkeklik durumu fotoğrafa nasıl yansıyor, sizce?
Kadınların biraz daha içeriden bakma eğitimleri ya da "terbiyeleri" var diye düşünüyorum. Bunun bir sebebi çok uzun süreler hep ev içlerinde kalmaları, küçük, iki ya da üç kişilik dünyalarda yaşamaları olabilir. Erkeklerinse, "gözlerinin dışarda" olduğunu, daha dışarıdan baktıklarını düşünüyorum. Erkekler adeta geneli, dışarda olan bitenleri görmek gibi bir misyonla bakıyorlar, onların terbiyeleri de öyle. kadınlar da bence artık bakılan/izlenen konumundan bakan/izleyen konuma doğru hareket ediyorlar. Bu, bence başarılı bir süreç. Kadınlar kendilerine bakmakta, içlerindeki bilinmezlerle, yabancılıklarla ve kendileriyle uğraşmakta galiba daha ısrarcılar. Bazen ayrıntılarda kaybolup, bütünü göremez hale gelseler bile dünyaya dışardan ve genelden değil de, daha çok içlerinden bakıyor olmayı ve duygularından vazgeçmemeyi daha çok önemsiyorlar.
Fotoğrafta bir kadın bakışından söz edilebilir mi?
İnsanlar dünyaya kadın ve erkek olarak doğar, öyle büyü(tülü)r ve yaşarlarken, böyle bir ayrım, hayatın kendisinde ve ilk baştan beri zaten varken, bunun yaptığımız şeylere, işlerimize (fotoğraflarımıza, yazılarımıza, şarkılarımıza, sözlerimize, duygularımıza) yansımaması mümkün mü? Hiç sanmıyorum ama hep bu farklılığı tanımlama, açıklama, ifade etme noktasında gelip tıkandığımızı düşünüyorum. Cevapsız sorular ve eksik düşünceler etrafında dolanıp, bir karşılık bulamayınca ve sanki hayatta her sorunun net, tam bir cevabı varmış gibi, bakışımızda, gözümüzde gözardı edilemeyecek kadınlık pay(dası)ını, bize fotoğraf çektiren, şeyleri başka türlü değil de öyle algılatan, duygularımızı, korkularımızı öyle harekete geçiren ayırdedici bir faktör, bir durum olduğunu görmüyor, yadsıyor ve fotoğrafın cinsiyetsiz (ya da cinsiyetlerüstü) olduğunu ve öyle üretildiğini söyleyebiliyoruz. Oysa bir fotoğrafı yapan fotoğrafçıdır ve yaparken de cinsiyetsiz değil; kadın ya da erkektir.
İçeriden fotoğrafa böylesine vurgu yapmanız, bunun eksikliğinden mi kaynaklanıyor?
Evet daha çok dışardan fotoğraflar gördüğüm için. Fotoğrafı yapan duygulardır. Gördüğümüz fotoğrafların pek çoğu iki boyutlu ve katmansız. İzleyeni hiçbir şekilde sarsmayan, titretmeyen fotoğraflar. Ben birbirine bu kadar benzeyen kopya görüntü ve düşüncelerden öyle sıkıldım ki!
Fotoğrafı çekenle çekilenin buluşması nedir?
Fotoğrafa bakan ile bakılanın, gören ile görülenin suç ortaklığıdır, diyebiliriz. Böylesi bir ortaklık olabildiğince çıplak, çocuk, sabırlı, meraklı, açık, yakın, duygusal ve insan olmaya gerek duyar. Fotoğrafçının dışarıdan izleyip, kapkaç görüntülere sapmaması gerekiyor. Fotoğrafı çekilenin de o işe gönüllü olmasını mutlaka sağlamak gerekiyor.
Türkiye'de bir fotoğraf geleneği var mı?
Olmalı, ama maalesef yok. Ben örneğin Ara Güler'in usta-çırak geleneğiyle yetiştirdiği fotoğrafçıların olmasını isterdim, ama fotoğrafımızda maalesef böyle bir gelenek yok, fotoğraf daha çok dernekler ve sayıları çok olmayan fotoğraf merkezleri çevresinde öğretiliyor. O kalabalıklar içinde, önemli ve bir o kadar da zor olan kendi dilini bulmak. Artık yeni sözler ve yeni sesler lazım. Başka fotoğraflara yönelmemiz, başka bakmaların peşinden gitmemiz gerekiyor.
Laleper Aytek'in İstanbul Saydam Günleri'ndeki "Paramparça" adlı retrospektif sergisi 22 Ekim'de Turkcell Salonu, 23 Ekim'de İfsak'ta görülebilir.