Doğal yaşam alanları ve ekosistem tüm dünyada hızla
bozuluyor, dönüşü olmayacak biçimde tahrip ediliyor. 5 Haziran Dünya
Çevre Günü, Türkiye'deki tehlikeleri hatırlatmanın tam zamanı
1. Hidroelektrik santraller ve barajlar
Önemli Doğa Alanları’nın tehdit grafiğinde HES’ler ve barajlar ilk sırada yer
alıyor. Yaşamın temel kaynağı olan suyun doğadan alınması, su etrafında
şekillenen tüm canlı yaşamını tehdit ediyor. Türkiye’de son 10 yılda verilen
sayısı 2 binin üzerinde olan HES projeleri hayata geçirildiği takdirde
Anadolu’da akan tüm dereler, borular ya da tünellere hapsedilmiş olacak. Bunun
sonucunda, Türkiye’nin zengin doğası geri dönüşü olmaksızın tahrip olacak. Aynı
şekilde büyük nehirler etrafında var olan canlı yaşamı ve Hasankeyf, Allianoi
gibi eşsiz alanlar da barajlar tarafından yok edilecek.
2. Sulama kurutma
Son 50 yılda yok edilen sulak alanlarımızın büyüklüğü, Marmara Denizi’nin
büyüklüğünü geçti. Yani 1960’lı yıllardan bu yana sulak alanlarımızın yüzde
40’ını kaybettik. Yanlış su politikaları yüzünden dünya çapında öneme sahip
Seyfe Gölü, Eşmekaya ve Hotamış Sazlığı gibi sulak alanlarımızın yerinde artık
çorak araziler uzanıyor. Ayrıca Türkiye’nin en büyük ikinci gölü Tuz Gölü de yok
olmak üzere.
3. Doğa gözetilmeksizin plansız turizm
Doğallığını koruyan bakir kıyılar, el değmemiş makilik ve ormanlık alanlarla
koylar, nesli azalan birçok canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Kıyı alanları ve
bakir koyların 2. konutlaşmaya, otel inşaatlarına açılması, bunları
gerçekleştirmek için yeni yollar yapılması veya mevcut yolların genişletilmesi,
‘plansız’ turizm anlamına gelmekte. Doğa ve biyolojik çeşitlilik hesaba
katılmadan sadece kağıt üstünde planlama yapmakla bir turizm stratejisi
oluşturulamayacağı çok açık. İlgili resmi kurumların, doğa ve biyolojik
çeşitlilik gözetmeden yaptıkları turizm geliştirme planları, son kalan doğal
alanlarına ve biyolojik çeşitliliğe zarar vereceği gibi, yerelde geçimini
sağlayan insanların doğal kaynaklarının da insanların ellerinden alınmasına
neden olacak.
4. Plansız yapılaşma
Sosyal ve ekolojik maliyeti göz ardı edilerek planlanan ve şehirlere daha
büyük göç dalgalarının gelmesine yol açan otoyol, köprü ve konut projeleri, hem
karbon salınımını artırmakta hem de Anadolu’yu insansızlaştırarak binlerce yılda
oluşan doğal dengeyi altüst etmekte. 3. köprü, Kanal İstanbul projesi, Karadeniz
Sahil Yolu gibi projeler nesli küresel ölçekte birçok canlı türünün yaşam
alanlarını tehdit ediyor. Ayrıca bu yatırımlar, plansız kentleşmeyi de
tetikleyerek 2B denen orman alanlarının önemli ölçüde tahrip olmasına yol
açmakta.
5. Plansız madencilik
Dağlarımız, son 10 yılda verilen 40 binden fazla maden ruhsatıyla maden
şirketlerine tahsis edildi. Plansız madencilik birçok canlının yaşam alanını yok
etmekle birlikte birçok yerde insan yaşamını da tehdit ediyor.
6. Aşırı otlatma
Önemli Doğa Alanları’nda yaşayan hayvan sayısının alanın taşıma kapasitesinin
üstünde olması, bitki varlığı ve çeşitliliğinin zarar görmesine neden oluyor.
Bunun doğa açısından en önemli sonucu ise artan erozyon ve üst toprak kaybı.
7. Yasadışı avcılık ve aşırı hasat
Ülkemizde nesli tehlike altındaki türlerin avı ve toplanması yasalarla
düzenlenmesine rağmen bu yasalar ilgili kurumlarca hakkıyla uygulanmamakta.
Bunun sonucunda birçok canlı türünün gelecekteki varlığını tehdit altında.
8. Kirlilik ve kirli enerji
Sayıları her geçen gün artan termik santrallere bir de nükleer santral
projeleri eklenmiş durumda. Bu enerji politikası, tüm canlı yaşamını tehdit
etmekle birlikte insanın da bir parçası olduğu doğanın geleceğini ipotek altına
almakta. Termik santrallerden salınan sera gazları, küresel iklim değişikliğinin
en önemli nedenlerinden. Aynı zamanda termik ve nükleer santrallerden doğaya
bırakılan soğutma suyu, bölge ekosistemi üzerinde yıkıcı etkilere sahip. Evsel,
kentsel ve sanayi atıkları da etkili oldukları bölgede canlı yaşamını olumsuz
etkiliyor.
9. Tarımsal yoğunlaşma
Yakın zamana dek kendi kendine yetebilen nadir toplumlardan biriyken, yanlış
tarım politikaları nedeniyle yediğimiz ekmeğin buğdayını bile ithal eder hale
geldik. Yanlış tarım politikaları sonucunda doğduğu topraklarda doyamaz hale
getirilen köylü nüfusun kırsal alanlardan şehre göç etmesiyle insansızlaşan
topraklarımız, GDO’lu tohumlara ve rant peşindeki büyük tarım şirketlerine terk
edildi.
10. Yanlış ağaçlandırma
Doğal dağılım alanı sınırları dışında yöreye uygun olmayan ve kimi zaman
istilacı türlerle (Yalancı akasya, kokar ağaç vb.) yapılan bitkilendirme
çalışmaları, bölgenin doğal yapısını bozarak yöreye özgü canlı türlerinin yaşam
alanlarına tehdit oluşturuyor. Sulak alanlara ekilen okaliptus ağaçları, bozkır
ekosistemine ekilen ibreli hatıra ormanları, bölgeye özgü canlıların yaşam
alanlarını yok ediyor.