Mimarlık dünyasının duayen isimlerinden Doğan Kuban,
Doğan Hasol ve Doğan Tekeli, gazetemize,
mimarlık alanının gündeminden üç büyük konuyu değerlendirdi. Haydarpaşa Garı
çatısı yangını; Selimiye, Süleymaniye kopyası camiler ve Atatürk Kültür Merkezi
(AKM) konularını ele alan Doğan’lar, sanatta da, mimarlıklıkta da taklidi kabul
etmeyerek “her mimarlık yapıtı kendi çağını yansıtmalı” yorumunu yaptılar.
Doğan Hasol, mimari varlıkları korumadaki
duyarsızlığımızı bir kez daha ortaya koyan Haydarpaşa Garı’nın çatısının
yanmasıyla ilgili olarak “Kasten değilse, cahillikten, değer bilmezlikten,
ihmalden…” değerlendirmesini yaparken, Doğan Tekeli’nin eğer
AKM yıkılacaksa yeni yapı için uluslararası bir yarışmanın açılmasına yönelik
bir öneri getirdi.. Doğan Kuban da mimarlıkta kopyacılık
konusunda “Kesinlikle bir şeye yaramaz, insanı alay konusu yapar sadece”
uyarısında bulundu.
Yapı-Endüstri Merkezi’ndeki
sohbetimiz sıcaklığını hâlâ koruyan Haydarpaşa Garı yangını ile
başladı.
- Haydarpaşa Garı
çatısı yangınının tabii olmadığı hakkında birtakım çevrelerde kuşkular var.
Sizler nasıl yorumluyorsunuz yaşananları?
Tekeli: Haydarpaşa olayı, çatıdaki onarımla
ilgili olarak müteahhidin tecrübesiz oluşu, birtakım yasal formalitelerin eksik
oluşu gibi sorunlar ortaya çıktığı için büyük bir mesele haline geldi. Böyle
önemli bir yapıda tecrübeli bir müteahhit görev almalı. Bildiğiniz gibi garın
otele dönüştürülmesi projesi var. Bu projenin ön hazırlığı olarak yakıldı
dedikoduları kamuoyunu meşgul ediyor. Beklentimiz idarenin en kısa zamanda söz
verdiği gibi eskisine uygun olarak restorasyonu
yapmasıdır.
Hasol: Böylesine değerli bir yapının onarımı
böyle mi yapılmalıydı? Gerekli izinler alınmamış, işe gereken ciddiyet ve özenle
yaklaşılmamış, uzmanlıktan uzak, denetimsiz ortamda bina yakılmış. Kasten
değilse, cahillikten, değer bilmezlikten, ihmalden… Kuyumcu titizliği gerektiren
bir iştir bu. Ayrıca, yangın güvenliği ve söndürmedeki zayıflığımız da bu olayda
açığa çıktı. Yüksek yapılarımızı Allah korusun. Aslında önemli olan, söndürmek
değil, yanmamasını sağlamaktır.
Kuban: Yangın önemli
değil. Türkiye’de bütün restorasyonlar zaten ehil olmayan adamlara veriliyor.
Sorun, Haydarpaşa’nın hangi alanda kullanılacağı konusundaki belirsizliği.
Haydarpaşa için alınan kararlar nedir, gar ve çevresi için bir proje var mı? Bu
konuda gerçek bir fikrimiz yok. Dolayısıyla ortaya birtakım laflar atılıyor.
Bunun üzerine herkes aklına ne gelirse konuşuyor.
Mimarlıkta
kopyacılık
- Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla Ataşehir’de
Edirne’deki Selimiye Camisi’nin kopyasının yapılacak olması mimarlık dünyasında
yankı buldu. Bir de Süleymaniye Camisi’nin kopyasının yapılması konusu
var.
Hasol: Sanat eserinde de mimarlık
eserinde de taklit diye bir şey söz konusu olmamalıdır. Kopyaya yönelmekle Mimar
Sinan’a haksızlık ettiğimizi düşünüyorum. Sinan’ın acaba böyle bir şeye izni var
mı, camiyi yaptıran II. Selim’in böyle bir şeye izni var mı? Onların özgün eseri
o. Siz onu alıp başka yerde taklit edeceksiniz... Hangi akılla yapıyorsunuz
bunu? 440 yıl sonra, 21. yüzyılda Sinan’ın yaptığını taklit ediyoruz. Bu, 440
yılda bir arpa boyu ilerleyemedik anlamına mı geliyor? Biz bunca yıl sonra
onların yaptıklarını klonlamaya yelteniyoruz. Bu davranış ne Türk mimarlarına
yakışır ne de Türkiye’yi yönetenlere.
Biz bir yandan Cumhuriyet
döneminde yapılmış pek çok yapıyı adeta yok sayarak, değersiz sayarak yıkma
yoluna gidiyoruz. Onları ortadan kaldırdığımız, bugün de sadece geçmişi taklit
ederek bir şeyler üretmeye çalıştığımız zaman geleceğe ne bırakacağız? Korkum
şu: Gelecek kuşaklar Türkiye’nin bir dönemine baktığında, o dönemde hiçbir şey
yapılmamış diyecekler. Sinan bugün hayatta olsaydı, Ataşehir’de cami yapsaydı
Selimiye’yi mi koyardı oraya?
Kuban: Her yapı kendi
çağının ve kültürünün ifadesi olmak zorunda. Kimse Notre Dame’ı yeniden yapalım
demiyor. Sinan’ın kendisi birbirine benzeyen cami yapmış mı, peki ondan sonra
gelen Osmanlılar kopya çekmiş mi? Hayır. Eğer örnek Sinan’sa, Sinan hayatında
hiçbir şeyin tekrarını yapmamıştır. 1950’den beri 100 bin cami yaptılar,
dünyanın en iğrenç camileri... 50 senede dünyada 100 bin kilise yapılmamıştır.
Mimarlık tarihi bu şekilde bire bir kopyaları kabul etmez. Mimari öğretime,
mimari teoriye, mimari geleneğe, mimari etiğe aykırıdır bu. Kesinlikle hiçbir
şeye yaramaz, insanı alay konusu yapar sadece.
Tekeli:
Böyle bir şey yapılamaz. Biz ayrıca İstanbul’un siluetini dantel gibi işleyen
Sultanahmet Camisi’ni götürüp Ankara’da mahalle arasına yaptık! Neresinden
bakarsanız bakın yararsız bir düşünce. Mimar Sinan, “Gelecek kuşaklar insaf ile
düşündüklerinde benim çabamın ciddiyetini anlayacaklardır” demiş. Bugünkü Türk
mimarlarının ciddiyetini de bugünkü yapı yaptıranlarımız ciddiyetle düşünürlerse
anlayacaklardır. Herhangi bir mimara al yap sen bunu deme hakkımız yok. Yüzlerce
mimarın fikirlerini bir araya getirecek yarışmalar
yapılmalı.
- Peki artık yılan
hikâyesine dönen AKM için ne demeli?
Tekeli:
Para var, yasal engel yok ancak tamirata başlanamıyor. Bunun nedeni Başbakan’ın
orayı beğenmiyorum demesi. Beni İstanbul 2010 Ajansı birkaç toplantıya çağırdı,
TAÇ Vakfı toplantı yaptı, ne yapılabilir bu konuda diye. Bir şey yapılamıyor,
çünkü siyasi irade bunun arkasında değil. Her şey hazır.. un, şeker ve yağ var
ama helva yapılamıyor.
O zaman önerim şu: Yeni binanın yarışmayla
yapılacağını söylüyorlar. Uluslararası bir yarışmanın süresi ise en az bir yıl.
Ondan sonra yapının yapılma süresi belli değil. Biz bu 60 milyon lirayı verip
AKM’yi tamir edelim. İstanbul sahnesiz kalmasın, sanatçıların kamuoyunun isteği
yerine gelsin. 3-4 yıl bu bina hizmete devam etsin. Bu arada istedikleri gibi
uluslararası bir yarışma açsınlar, gereken hazırlıkları yapsınlar.
Yıkmak şart değil
Böyle bir projenin hazırlığı
dahi ortalama iki yıl. Yeni yapı ortaya çıktığı zaman üzerinde bir mutabakat
sağlanır. Ben ayrıca diyorum ki bu iktidarın İstanbul’a eski hükümdarlar gibi
damgasını vuracak anıtsal bir eser koyması hakkıdır. Her padişah İstanbul’un
başka bir köşesini süsledi, zenginleştirdi. Bugünkü iktidarımıza İstanbul’da yer
mi yok süslenecek? Bir yere yapsınlar, kudretlerini göstersinler ve İstanbul’a
damgalarını vursunlar, illa yıkmak şart değil.
Hasol:
Aman hatırlatmayın böyle bir şeyi! İstanbul’un yeterince simgesi var; yeni
simgelere ihtiyacı olduğunu hiç düşünmüyorum.
Tekeli:
İstanbul’un topografik bakımdan belki de en önemli yeri
Ayasofya’dır...
Kuban: Onu da yıkarlarsa iyi
olur!..
Tekeli: Ha şimdi, padişahlar Ayasofya’yı yıkıp
da ben yerine Sultanahmet Camisi yapayım dememiş. Bunu hatırlatmak istiyorum.
Hasol: Bu yıkma hastalığından vazgeçmemiz lazım.
AKM’nin korunması gerektiği kanısındayım. Paris’te, mimarının adıyla anılan ünlü
Garnier Operası da bugün yetersiz, ancak onu yıkıp yerine başka bir şey yapmak
kimsenin aklına gelmedi. Gidip Bastille Meydanı’nda ikinci bir opera binası
yaptılar, yarışmayla. İstanbul, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti, ama kültür
merkezi kapalı bir kültür başkenti.
Kuban: Fakir
memleketler duvar bile yıkmamalı. Bir duvar kaça mal oluyor biliyor musunuz?
Paris, Londra gibi pek çok şehirlerde hababam yıkıp yerine yenilerini mi
yapıyorlar? Bu bir kültür sorunu. Yıkmak yanlış, başka yere yap. Bugün İstanbul
350 bin hektar, git başka bir yere yap, nereye istersen yap, ille bir şey mi
yıkmak lazım? Niye yıkarak bir şey yapmak istiyorlar. Bu da ilkellikten
kaynaklanıyor.