
ÇED’i Devre Dışı Bırakacak Kanun Geliyor

İmara İlişkin Düzenlemeler...

Hazine Taşınmazları ve KDV...

344 Maden Sahası İhale Edilecek

Cerattepe’de Koruma Bölgesinin...

Maden için Camiyi de Yıktılar,...

Elektrikte TRT Payını Kaldıran...

İhracatçılara Yönelik Teşvike...

Halkın Katılım Toplantısını...

Şırnak’ta 22 Bölgede Maden Arama İzni

Yeşil Enerji Dönüşümünde 'Stratejik...

Muğla’da ‘Maden Ruhsatları...

10 İlde 11 Maden Sahası İhaleye Açılıyor

Madenlerde Devlet Hakkı Oranı Artırıldı

Beypazarı’na Yapılacak Maden...

Tuzabat’ta Keşif Yapıldı

Artvin’de Her Köşe Madenlere Teslim

Ordu’nun Yüzde 74’ü için Maden...

Niğde’de Köylülerin Maden Ocağı İsyanı

Bal Ormanında Madene İzin Verilmedi

Kavak’ın Yüzde 18’i Maden Sahası

17 Günlük Kapanmada Ruhsatsız...

641 Maden Sahası Aramalara Açılacak

Sit Alanında Madene İstinaf...

3 Yılda 17 Bin 900 Madene İzin Verildi

Kurşunlu’da Maden, Antik Kenti...

Maden Şirketi İzin Alanı Dışına Çıktı

Madene Yine ÇED Gerekli Değil

Köy Merası Maden Şirketine Verildi
Maden Sahalarını Değiştiren Kanun Teklifi
İzmir Milletvekili Murat Bakan; özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, arkeolojik, doğal, tarihi, kentsel sit alanlarında ve tarım arazilerinde madencilik faaliyetinin engellenmesi için kanun teklifi verdi.

Kanun teklifiyle Maden Kanunu'nda değişiklik öngören TBMM Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, sadece 1'inci derece sit alanlarında değil, “özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, arkeolojik, doğal, tarihi, kentsel sit alanlarında ve tarım arazilerinde” de madencilik yapılmasının engellenmesini istedi. Sözcü'de yer alan habere göre; doğanın kaynaklarının sınırsızca tüketilmesi sonucunda dünyanın çoklu çevresel tehditlerle karşı karşıya olduğunu belirten CHP'li Murat Bakan, “İçinde yaşadığımız Akdeniz Havzası, dünyada bu değişikliklerden en fazla etkilenecek bölgelerin başında geliyor. İklim krizi ele alınırken bazı ekosistem bileşenleri göz ardı ediliyor. Kârı şirketlere, dönüşü olmayan zararı ülkemizin bugününe ve geleceğine yükleyen anlayış sonucu ülkemizin dört bir yanında su kaynakları, ormanlar, tarım arazileri, meralar, zeytinlikler ve hatta binlerce yıllık arkeolojik miras hiçe sayılarak sürdürülen vahşi madencilik çevre felaketlerine ve geri dönüşü olmayan ekolojik yıkımlara neden oldu, oluyor. Ekosistemlerin korunması ve restorasyonu ile ekosistemlere hayat veren başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıkların korunması konusunda herkese büyük sorumluluk düşüyor.” diye konuştu. Kanun teklifinin gerekçeleri şu şekilde sıralandı: “Fosil yakıtlara dayalı enerji üretimindeki arazi kullanımı, yoğun su kullanımı, yarattıkları hava değil aynı zamanda su ve toprak kirliliği ile iklim krizinin derinleşmesine sebep olmaktadır. Bununla birlikte enerji politikaları ve maden politikaları son derece yakın ilişkidedir. Araziler üzerindeki yoğun baskı ve enerji ve maden politikalarındaki özensizlik hem bölgesel sorunları hem de iklim krizini derinleştirmektedir. Değerli tarım arazileri, iklim değişikliği ile mücadelenin en önemli unsurları olan karbon yutakları ormanlarımız, iklimi dengelemede önemli görevi olan sulak alanlarımız dahil tüm doğal alanlarımız ağır biçimde tahrip edilmektedir. Maden ve madencilik faaliyetleri, dünyanın her yerinde öncelikli olarak ‘çevre' konusudur. Ülkemizde ise sürecin sadece sanayi ve enerji alanlarını ilgilendirdiği düşüncesi, çevresel kaygıları dikkate almamaktadır. Kılı kırk yararak yapılması gereken madencilik faaliyetlerinin titizlikle yapılmadığı Sayıştay Raporlarına da yansımıştır. Orman Genel Müdürlüğü'nün denetlendiği 2019 yılı Sayıştay Raporu'nda, maden sahalarının rehabilitasyon çalışmalarının tam ve zamanında yapılmadığına vurgu yaparak, ‘Maden işletme sahalarının büyük bir çoğunluğunda rehabilite çalışmalarının yapılamadığı verilen izinler doğrultusunda, belli bir plan ve proje çerçevesinde işletilmesi ve çalıştırması gerekirken, sahada düzensiz çalışmaların yapıldığı görülmüştür' ifadelerine yer vermiştir. Bu, maden politikalarının ekosistem üzerinde yarattığı baskıya dair çarpıcı bir örnektir. “Karı şirketlere, zararı ülkemizin geleceğine” Anayasamızın çevrenin korunmasına ilişkin 56. maddesi, ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir’ demektedir. Bu sebeple ekosistemlerin korunması ve restorasyonu ile ekosistemlere hayat veren başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıkların korunması konusunda herkese büyük sorumluluk düşmektedir. İklim krizinin önlenmesi, kirlilik yutak alanı olarak adlandırabileceğimiz orman, mera, bozkır, sulak alan vb. biyolojik çeşitlilik merkezlerinin korunması ile de mümkündür.” |