SPAN lang=EN>
İki yıl önce Pritzker ödülü sahibi mimar Zaha Hadid, Manhattan’daki bir otel
lobisinde Karl Lagerfeld’le buluştu. Chanel için çalışan tasarım tanrısı
Lagerfeld, şirketin başkanı Bruno Pavlovsky’nin bir ricasını yerine getiriyordu.
İkonik Chanel el çantasının 50. yılı için bir sergi... “Neden olmasın? Ama benim
daha iyi bir fikrim var. Neden gezici bir müze inşa etmiyoruz? Neden bunun için
Zaha Hadid gibi bir mimara başvurmuyoruz?”
Lagerfeld, randevuları sırasında fikrini hemen orada Hadid’e açıkladığını
söylüyor. “Etkilenmişti. Çünkü öğrenciliğinde de buna benzer bir proje
gerçekleştirmiş. Pret-a-porter bir ev, alıp oradan oraya taşıyabileceğiniz bir
yer. Bu projeyi de çok kısa bir zamanda gerçekleştirdik. Çünkü onun arşivlerinde
ve kafasında halihazırda mevcuttu.”
Hadid, kıvrım konusunda sınır tanımayan, gayet fütüristik, bazıları
gerçekleştirilemeyecek kadar karmaşık bir konsepte sahip tasarımlarıyla
biliniyor. Hadid’in icraatları soyutun kıyısında dolaşıyor, başka dünyalara ait,
yabancı biçimleri akla getiriyor. Uzay istasyonlarının ve uçan dairelerin
Ferrari tarafından tasarlanmışlarını aklınıza getirin. Düzleştirilmiş,
denizaltı benzeri ve biyomorfik bir biçime sahip Chanel Mobile Art konteynırı,
turneye martta, Hong Kong’da başladı, sonra Tokyo’ya taşındı. Şimdi New York’un
ardından Londra, Moskova ve Paris’i dolaşacak.
‘Kültürel totem’in 20 yorumu Lagerfeld, Chanel’in Claudia Schiffer’lı
reklam çekimleri için geldiği New York’ta “Bilim kurgu filmlerini severim”
diyor. “Bir film için dekora ihtiyacınız var ama kendi gösterilerimin
podyumlarını, hatta bazen mağaza vitrinlerini kendim tasarlamama rağmen her
zaman için Zaha’nın bir dâhi olduğunu düşünmüşümdür. Çizimlerini, o henüz
çizdiklerini inşa edebilecek insanlar bulmadan önce keşfetmiştim. Çok masraflı
olacağını biliyordum ama Chanel için bu pavyonu onun yapmasını istedim.”
Sergide 20 sanatçının, Chanel çantasını kültürel bir totem olarak yorumladığı
işler yer alıyor. Bunların içinde Yoko Ono, Stephen Shore, Pierre and Gilles ve
Chanel çantanın altın sarısı saplarıyla bağlanmış bir kadının sadomazohistik
görüntüsüyle Lagerfeld’in favorisi olan Nobuyoshi Araki var. “Ben bir sanat
eleştirmeni değilim, o yüzden bana konteynırın içindekilerle ilgili bir şey
sormayın” diyor Karl Lagerfeld, valesi onun için plastik bir bardağa diyet kola
doldururken. “Moda dünyasındaki sanat kompleksine anlam veremiyorum. Eğer söz
konusu olan bir kavramsa bunun için galeriler var. Bunlar defilelerde yer
almamalı. Balenciaga, Chanel... Onların hiçbir zaman böyle bir kompleksleri
olmadı. Yaşadıkları sürece hiçbir zaman retrospektif sergilerini açmadılar.
Ticaretin içinde olmaktan gurur duyuyorum. Ama ‘Ben tasarımcı değilim,
koleksiyon hazırlamak için seçilmiş bir sanatçıyım’ diyen tasarımcılar
tanıyorum. Öğk.”
Bunu söyledikten sonra ekliyor: “Bu sergi Chanel için çok iyi çünkü
burjuvaziye güzel bir görüntü sunuyor. Ama yine de Hong Kong’daki konteynırda
çok fazla sanat olduğunu düşünüyorum. New York’ta öyle olmayacak.” Konteynır
üzerine ise “Bu, insanın üzerinde hâkimiyet kuran bir yapı” diyor. “İnsanların
işlerini sergiledikleri dikdörtgen bir galeri değil. Düz köşe yok.”
Hem sergilenen eserlerin bazılarına hem de onların kendi işi içindeki yerine
ilişkin görüşleri değişken olsa da, gösterinin memnuniyetle üstlendiği mimari
özellikleri söz konusu olduğunda Lagerfeld’in gözleri parlıyor. “Zaha’yı seçtim
çünkü mimari günümüzün gerçek sanatı” diyor. “Hiç gitmediğimiz ülkelerde bile
muhteşem, çarpıcı, inanılmaz şeyler inşa ediliyor. 21. yüzyıl mimarisinde çok
ilgi çekici ve heyecanlandırıcı gelişmeler var. Zaha Hadid’de mükemmel olan şey,
Bauhaus sonrasının zincirlerini kırması. Bauhaus akımı mükemmeldi. Ama
sonrasında gelip tüm dünyaya yayılan zırvalıklar, tüm o ucuz kopyalar da
rezildi. Değil mi? Yani şimdi, daha önce gördüğünüz hiçbir şeyle
karşılaştırılmayacak çalışmalar yapan dâhi bir kadın var. Bundan daha iyi ne
olabilir?”
‘Yüzde 200 21. yüzyıl olayı’ İngiltere, Yorkshire’da konteynırın
inşası sürerken Lagerfeld, çalışmaları denetlemek için çatkapı gelmiş. “O kadar
uzak bir yerdi ki, daha önce gördükleri tek özel jet, kraliçeninkiydi.”
Teknisyenleri, 300 eğik plastik parçadan birkaçını kaynaştırırken seyretmiş.
“Dev bir insan gibiydi” diyor. “Bu çalışma öncesinde böyle bir malzeme yoktu. O
yüzden havaya, yağmura dayanıklı olup olmadığı bilinmiyordu. Kabul etmeliyim ki
benim için bile, bu projenin gerçekleşmesi sürpriz oldu.”
Daha sonra Hadid, “Orijinal biçimi rafine edip geliştirmek için dijital
teknolojiyi kullandım. Basit ‘loop’ şekli, içeride daha labirentimsi bir yapıya
dönüşüyor. Mobile Art konteynırının parça parça ayrılıp dünyanın farklı
bölgelerine gönderilecek olması, tasarımını en çok zorlayan unsurdu. Karl bir
mimari uzmanı. Çalışmalarımı seviyor. ‘Bu proje ancak Zaha tasarlarsa hayata
geçer’ demiş” diyor.
Lagerfeld şöyle toparlıyor: “Benim için sihirli bir şey. Hong Kong’da ilk
gördüğümde - özellikle binalarla çevrilmiş halde geceleri - bunun şimdiye kadar
gerçekleşmemiş bir şey olduğunu düşündüm. Bu gerçekten yüzde 200 bir 21. yüzyıl
olayı.”
Vanity Fair’den derleyen: ERMAN ATA UNCU
|