
Yedikule Bostanları İçin Kentsel...

Yedikule Bostanları'na 17...

Özhaseki: Bazı Müteahhitler Şeytan

Türkiye Yıkıyor Almanya Koruyor

Uzmanlar Uyarıyor: Bostanlar...

Yedikule Bostanları'nda Yıkım Başladı

Belediye Yedikule'nin Peşini Bırakmıyor

Yedikule Bostancıları Barakaları...

Roma Bostanı'nda Kış Hazırlıkları...

Tarihi Konağın Kapısına Kilit...

425 Yıllık Tarih Toprak Altından...

Son Tarihi Cami Bostanı Otopark...

Tarihi Elektrik Binası Tiyatro...

"Tarihi" Bahçesinde Sergiliyor

Tarihi Okul Otel Olacak

Yedikule Bostanı Korumasız Kaldı

Tarihi Yedikule Bostanları...

Yedikule Bostanları İmara Açılıyor

Yedikule Bostanları'na Süs...

Tarihi Yedikule Bostanları'na...

Sıra Tarihi Yedikule Bostanları'na...

Brooklyn Dönüşümcülerinden...

Yedikule Bostanları'nda Yaz Okulu

Yedikule Bostanları’nın Yıkımına...
Tarihi Yedikule Bostanları, Yüzyıllara Direniyor
İstanbul'un tarihi surlarının dibinde, Mevlanakapı'dan Yedikule'ye uzanan bölgede yer alan bostanlar, sebze yetiştirmeye devam eden aileler sayesinde varlığını sürdürüyor.

Dünyanın en büyük metropollerinden bir olan İstanbul'un merkezinde yer alan ve geçmişi yüzyıllara dayanan Yedikule bostanları, sebze yetiştirmeye devam eden aileler sayesinde varlığını sürdürüyor.
İstanbul'un tarihi surlarının dibinde, Mevlanakapı'dan Yedikule'ye uzanan bölgede bostancılık yapan birçok aile, başta marul olmak üzere, roka, turp, maydanoz ve domates gibi sebze türlerini yetiştirerek geçimlerini sağlıyor. Bölgenin en eski bostancılarından Ahmet Öztürk, yaptığı açıklamada, bu mesleği bir aile geleneği olarak 1920'den bu yana yaptıklarını söyledi. Kastamonu'nun Cide ilçesinde madencilik yapan dedesinin 1920'de İstanbul'a göçmesiyle ailesinin bostancılığa başladığını anlatan Öztürk, kendi çocuklarının ise bu mesleğe yeterince ilgi göstermediğini dile getirdi. Mesleğini bir sanat olarak niteleyen Öztürk, "Bostancılık kültürü kayboluyor. Geleceği vahim. Sanat gibi bakmıyorlar, ben buna sanat gibi bakıyorum. Çünkü iyi biliyorum bu mesleği. Her bir mahsulün ekilecek bir zamanı vardır. Okuyarak değil yaşayarak öğrenebilirsin ancak bunu" diye konuştu. Öztürk, teknolojinin yardımıyla üretkenliklerinin arttığına dikkati çekerek, "Eskiden işimiz daha zordu. Bundan 30 sene önce makine, çapa motoru yoktu. El emeği ile biz kazardık, yapardık. Şimdi teknoloji var. On günde yapacağımız işi bir günde yapıp, ekip, suluyoruz. Artık ürünü fazla çıkarma şansımız oldu" dedi. Bostancılık geleneğinin Bizans'tan bu yana devam ettiğini aktaran Öztürk, mesleğin Rumlardan Arnavutlara, daha sonra da ağırlıklı olarak Kastamonululara geçtiğini sözlerine ekledi. Kırk senedir bostancılıkla uğraşan Recep Eraslan ise 62 yaşında olmasına rağmen toprakla çalıştığı için sağlığının yaşıtlarına göre çok daha iyi olduğunu belirterek, "Beni kuyumcu dükkanına soksalar gitmem. Bu toprakla uğraşırım" dedi. |