Türkiye’de 153 yıllık geçmişi olan
Siemens, sürdürülebilirlik konusunda stratejisini destekleyecek
çalışmaları devam ettiriyor. Enerji, sağlık ve endüstri sektörlerinde faaliyet
gösteren kuruluşun karbondioksit emisyonunu azaltmaya odaklı çalışma
alanlarından biri de rüzgâr santralları. Antik
Troya’nın ören yeri kazı çalışmalarına destek veren Siemens AŞ’nin
CEO’su Hüseyin Gelis, bu kapsamda düzenlenen basın gezisi
sırasında, bölgede yer alan Enerjisa’nın bu alandaki ilk kuruluşu
Çanakkale Rüzgâr Enerjisi Santralı’nda özetle şunları
söyledi:
* Troya’da gün yüzüne çıkan buluntuları korumak amacıyla yapımına destek
olduğumuz çatı, Troya’ya o dönemde zenginliği getiren rüzgârı sembolize ediyor.
Çoğunlukla kuzeyden rüzgâr alan Troya kenti, tüm zenginliğini, milattan önceki
zamanlarda, seyrek esen güney rüzgârlarını beklemek için kent limanına demir
atan ticaret gemilerinden alırmış. Hem bu bölge hem de tüm Türkiye için çok önem
taşıyan rüzgâr bugün de Enerjisa’nın Çanakkale santralı ile bölgenin
zenginleşmesine destek oluyor. Rüzgâr, Siemens için de sürdürülebilirliğin
sağlanmasında en önemli unsurlardan biri.
* Biz anahtar teslim çözümlerle sektör içinde yer alıyoruz. Hem karadaki
on-shore hem de deniz üzerindeki off-shore türbinlerle dünya genelinde pek çok
başarılı projemiz var. Bu yenilikleri Türkiye’de de hayata geçirmeye
hazırlanıyoruz. Rüzgâr türbinlerinde bakım maliyetlerinin azalması ile kullanım
ömürlerinin uzamasını sağlayan, dişli kutusu içermeyen Direct Drive teknolojili
türbinler bunlar arasında.
* Birçok santralda Siemens’in imzası var. Çanakkale Rüzgâr Enerjisi Santralı
bunlardan biri. Resmi açılışı 26 Şubat’ta yapıldı. Bu alanda en büyük
yatırımlardan biri. Nisan 2009’da startı verilen Mahmudiye Rüzgâr Enerjisi
Santralı’nda da Siemens’in 2.3 MW’lik türbinleri kullanılıyor. Mersin Dağpazarı
bölgesinde IEC1 standartlarındaki güçlü rüzgârlardan enerji üretimi için
kullanılan yeni nesil türbinleri kullanıyoruz.
2030’da enerjinin üçte biri rüzgâr ve güneşten
Yenilenebilir Enerji konusunda bir sunum yapan Siemens Yenilenebilir Enerji
Bölüm Yöneticisi Sinan Bubik, şunları söyledi:
* 2009’da dünyada tüketilen toplam nerjinin sadece yüzde 3’ü yenilenebilir
kaynaklardan elde ediliyordu. Tüketilen toplam enerjinin yüzde 16’sının kaynağı
su, yüzde 13’ü nükleer, kalan yüzde 68’i de fosil yakıtlardan.
* 2030’a kadar bu tablo değişecek. Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam
içindeki payı yüzde 17’ye ulaşacak. Bu kaynakların yüzde 52’si de rüzgârdan
sağlanacak.
* 2030’a kadar nükleer enerjinin genel içindeki payı hem nisbi hem mutlak
olarak artacak ve yüzde 15’e çıkacak. Fosil kaynakları, yüzde 54’e
gerileyecek.
* Aynı süreçte 2006’ya kadar Türkiye’de toplam kapasitesi sıfır olan
yenilenebilir enerjinin toplam enerji tüketimindeki payı yüzde 36’ya
çıkacak.
* Önümüzdeki birkaç yılda rüzgâr enerji santrallarının büyük bir hızla
arttığına tanık olacağız. Daha sonraki yıllarda aynı tempoyu güneş enerjisi de
yakalayacak.
* Rüzgâr enerjisinde 48 GW potansiyel ile Avrupa’da ikinci büyük potansiyeli
Türkiye’de. Hükümetin 2023 hedefi 20 bin MW. Yerli imalat teşvik ediliyor.
* Güneş enerjisinde hükümetin verdiği alım garantisi beklenenin altında
kaldığı ve pazar 600 MW ile sınırlandırıldığı için 2015’e kadar hızlı bir tempo
gözükmüyor. Ama Türkiye, 200 GW’lık potansiyel ile Avrupa’da
ikinci.
|