br />
- Bir yandan yenilenebilir enerji diyoruz bir yandan hidroelektrik
santrallar (HES), rüzgâr türbinleri çevrecilerin ve yöre halklarının büyük
tepkisini çekiyor. Bu konuda ne yapılabilir?
- Bir kaynağın yenilenebilir olması başka; o kaynağı kullanan yatırımın
yenilenebilir ve sürdürülebilir olması başka. O ayrımın yeterince yapılmadığını
düşünüyorum. Yoksa bu kadar insan ayakta olmaz. Yeterli bilgi ve güvence
verilmiyor. Eğer ikiden fazla aktör varsa ve bunların birbirlerine karşı
sorumlulukları herhangi bir şekilde tanımlanmamışsa o zaman çatışma çıkıyor. Hak
ve sorumlulukların ortak alanda nasıl yürütüleceğinin düzenlenmesi ise devletin
yetki ve sorumluluğu. Türkiye’de devlet bu konuyu öncelikle kültürel olarak
olgunlaştırabilmiş değil, ikincisi yasal mevzuat açısından yeterince
geliştirememiş, son olarak da bunu uygulayacak mercileri yeterince
görevlendirememiş.
‘ÇED hastaneden alınan bir rapor değildir’
- Enerji firmalarının ‘sahte ÇED raporları’ ile HES’ler kurmaya
çalıştıklarını unutmayalım...
- Ben ÇED’in ilk genel müdürüyüm. İlk kez uygulamaya ben aldım. Uygulamasının
bizim gönlümüzden geçtiği gibi olmadığını söyleyebilirim. Bunu hem eski çevre
müsteşarı olarak hem de bir yatırımcı olarak söylüyorum. ÇED doğru bir
enstrümandır ama ne yazık ki hastaneden alınan rapor gibi değerlendiriliyor.
Yatırımcı sanki devlete müracat edecek, devlet de ona bir rapor hazırlayacak...
Yok böyle bir şey. Çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci aslında ihtilafları
daha planlama sürecinde tartışmaya açıp çözüme ulaştırması gereken bir platform.
Bir karar enstrümanı. Yatırımcının kendi yatırımına başlarken yapması gerekiyor.
Yaptığın yatırımın çevresel etkisi ne olacak, vereceği zararları asgariye
indirmesi için ne yapmalı, nasıl bir teknoloji kullanmalı? Bu sorulara yanıt
arıyor.
Ne yazık ki Türkiye’de ÇED raporu, var olan bir yatırıma alınmaya
çalışılıyor. Bu doğru değil. Oysa bir ÇED raporunun hazırlığının ne kadar
süreceği bellidir. Neden son dakikada başvuruluyor? Üstelik “Biz şu kadar
yatırım yaptık” diye karar vericilerin üzerinde psikolojik baskı
yapılıyor...
- Sizin de Zorlu Enerji olarak HES lisanslarınız var. Onlarda nasıl
davranıyorsunuz?
- Biz henüz proje aşamasındayız. Örneğin İkizdere Santralı’nın kapasitesini
arttırmak için planlanmakta olan projelerle ilgili ÇED raporuna daha
başvurmadık. Hazırladıktan sonra hem Çevre Bakanlığı’na, hem yöre halkının
görüşlerine sunacağız. Osmaniye’de rüzgâr santralı için ise önce yöre halkı ile
projenin bütün safhalarını, olumsuz etkilerini, hepsini konuştuk. Şu anda
bölgede tam bir uzlaşı hâkim. Sahiplenmek son derece önemli. Biz insanları bilgi
fukarası yapıp kendi aralarında dedikodu üretmelerine fırsat vermedik. Ne
yapacağımızı doğrudan söyledik. Sürpriz ile karşılaşmadılar. Ayrıca o yörede 82
üniversite öğrencisine burs veriyoruz.
- Nükleer santrallar konusundaki düşünceleriniz nedir?
- Biz hep mesafeli yaklaştık. Her platformda Türkiye’nin uzun vadeli enerji
ihtiyacının giderilmesinde büyüme hızı ve enerjiye olan talep göz önüne
alındığında nükleerin olabilirliğini tartışabiliriz diyoruz. Ama Türkiye’de
toplumun bu konudaki hassasiyetini de göz ardı edemeyiz.
|