br />
'Türkiye’de Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması: Uluslararası
Doğrudan Yatırımlara Etkiler' raporu; dünyada fikri mülkiyet haklarının
korunması ile uluslararası yatırımlar arasındaki çok boyutlu ilişkiyi ortaya
koymakta. Karşılaştırmalı örnekler ile fikri mülkiyet hakları ihlallerinin
ekonomik etkilerine, potansiyel yatırım kayıplarına ve kamu maliyesi üzerinde
yarattığı ek yüke dikkat çekiyor. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması
konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması durumunda ise Türkiye’nin
kazanımlarını ortaya çıkarıyor ve bu yönde somut öneriler getiriyor.
Rapor hakkında bilgi veren YASED Fikri Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu Sorumlu
Yönetim Kurulu Üyesi Güldem Berkman, YASED’in öncelikli
konularından birini oluşturan fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması
konusunda, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu ile mevcut yasa
ve uygulamaların uluslararası standartlar seviyesine getirilmesi ve uluslararası
yatırımcılar için daha sağlıklı bir yatırım ortamının oluşturulması yönünde
çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Berkman konuşmasında, caydırıcılığın
korunması açısından hürriyeti bağlayıcı cezaların ilgili kanunlara ivedilikle
işlenmesi ve yürürlüğe geçirilmesi gereğine dikkat çekti. Anayasa Mahkemesi
İptal Kararı’nın yürürlüğe girmesi ile başlayan ve 5833 sayılı Kanun’un (5833
sayılı “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun”) yürürlüğe girmesi arasında geçen 23 günlük cezasızlık sürecinde 6.000
civarındaki ceza davasının düşmüş olduğunu, 2.5 milyon civarında taklit ürünün
pazara geri dönmesi hususunun gündemde olduğunu ifade etti. Berkman, aynı
sorununun patentte de yaşanmaması için önlemlerin alınması gereğine işaret etti.
Uygulamaya ilişkin olarak ise, hakim ve savcı eğitimi, ihtisas mahkemelerinin
sayısının artırılması, özel yetkili sulh ceza mahkemelerinin kurulması gibi
önerileri paylaştı.
Türkiye’de el konulan ve yargılaması biten taklit ürünlerin imhası aşamasında
da sorun yaşandığını belirten Berkman, imha prosedürünün yeterince
işlemediğinden ve milyonlarca taklit ürünün uzun yargılama süreçleri boyunca ve
sonrasında depolarda bekletildiğini söyledi. Berkman sözlerine; “Bu konuda yeni
tasarıya ‘Malın sahteliği ilk aşamada ispat ediliyorsa, sahteliğine ilişkin
bilirkişi raporunda el konulan malın mali değerinin de belirtilmesi zorunluluğu
getirilerek malların derhal imhasına karar verilmelidir. Yargılamanın ilerlemesi
aşamasında sahteliği yönünde verilen ilk rapora rağmen malların sahte olmadığı
hususu saptandığı takdirde haksız çıkan marka hakkı sahibi malların belirlenen
bedelini karşı tarafa ödemekle yükümlüdür’ şeklinde düzenleme getirilmesi bu
alanda karşılaşılan sorunları çözecektir’ diye devam etti.
Zayıf fikri mülkiyet hakları dış yatırımlar bakımından bir
engel
Raporu değerlendiren Güldem Berkman, şunları söyledi: “Ekonominin büyümesi,
teknolojik dönüşüm, verimlilik, yatırım eğilimi ve özellikle dış yatırım çekme
potansiyeli ile fikri mülkiyet haklarının korunmasının etkinliği arasında yakın
ve doğrudan bir ilişki bulunuyor. Fikri mülkiyet haklarının korunmasına
atfedilen önem, dış yatırımların miktarını olduğu kadar niteliğini de etkiliyor.
Nitekim sektörlerin özellikleri itibariyle dış yatırım kararlarında fikri
mülkiyet haklarının korunmasına atfettikleri önem ve hassasiyet farklılık
gösterebiliyor. En azından, çokuluslu firmaların kuvvetli bir koruma rejimine
sahip olmayan ülkelere, ArGe veya yüksek teknolojiye dayalı fikri mülkiyet
koruması altındaki süreçleri taşımaktan imtina ettikleri açıktır. Dolayısıyla
daha yüksek değerli ve teknoloji içeriği daha zengin olan yatırımları çekmek
isteyen ülkelerin fikri mülkiyet hakları rejimini güçlendirmeleri şarttır. Eğer
Türkiye’de fikri mülkiyet hakları güçlendirilirse milli gelir artışı, ihracat ve
istihdam potansiyeli artışı ve yabancı sermaye stokunda artış elde edilir”.
Berkman ayrıca, Rapor bulgularından örnek vererek, Fikri Mülkiyet Hakları
Endeksindeki 1 puanlık bir artışın, uluslararası yatırımcıların ülkeye yatırım
kararı aldıktan sonra, dağıtım ve satış yerine üretim sektörüne yatırım yapma
olasılıklarını % 57 oranında artıracağını belirtti.
28 bin kişiye istihdam olanağı
Raporda belirtildiği üzere Türkiye, Property Rights Alliance’ın (Mülkiyet
Hakları İttifakı - PRA) 2011 yılı fikri mülkiyet hakları koruma endeksinde 129
ülke arasında 64. sırada yer alıyor. Patent Hakları Endeksindeki yüzde 10’luk
bir artış, bir ülkenin doğrudan uluslararası yatırım stokunda yüzde 16 oranında
bir artışa yola açıyor. Buna göre, fikri mülkiyet haklarının korunmasında
kaydedilecek böyle bir gelişme, Türkiye’de uluslararası doğrudan yatırım
stokunun 2011 yılı Mayıs ayı itibariyle 176 milyar dolara ulaşmış olduğu göz
önüne alınacak olursa, ilave olarak 28 milyar dolar tutarında bir uluslararası
yatırım girişi anlamına geliyor. Tüm bunların yanı sıra, milli gelirin Gayri
Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 1,5 oranında ve 11,5 milyar dolar kadar
artacağı, ihracatın mevcut duruma göre yüzde 6,5 oranında ve 7,5 milyar dolar
kadar artacağı, işgücü piyasasında 28 bin ilave kişiye istihdam olanağı
sağlanacağı tahmin ediliyor.
|