br > Akıl
Hastanesi’nde...
Gerçek gazeteciliğin yapıldığı dönem... Gecekondu yaşamını anlatmak için bir
buçuk ay bir gecekonduda kimliğini gizleyerek yaşıyor. İşini soranlara yanıtı
hazır: “Şıp şakçıyım”. Ev sahibi, fotoğrafhanesi olan bir dostunun yanında iş
bulunca, düğün fotoğrafçılığı yapıyor... 1960’ta Ürdün Kralı Hüseyin’in babası
Emir Talad’ın fotoğrafını çekebilmek için akıl hastanesine yatıyor. Gerisi
ondan: “Kendimi deli göstermek için felsefe kitapları filan aldım. Acayip şeyler
ancak deliler okur. İlk gün bir iğne yapmazlar mı; feleğim şaştı... Belli
etmeden 4-5 gün yattım. Tam altımdaki odada kral. Korumalar dolaşıyor sürekli.
Bir gün gecelik ve içimde Leica kütüphaneye gittim. Kral çıkarsa çekeceğim, ama
hiç çıkmıyor.”
Sonunda koridorda gördüğü gölgeyi onun zannedip deklanşöre basmasıyla, iki
korumanın onu kaldırıp odasına atması bir oluyor. Hastaneden kaçıyor. 28 Mayıs’ı
radyodan öğrendiğinde yasağa rağmen fotoğraf makinesiyle sokağa fırlıyor.
Askerlikteki halini hatırlayıp bir cipi durduruyor, kendini vilayete götürmesini
emrediyor askere, tutuklanmadan vilayete varmayı başarıyor ya, cipten indiğini
gören gazeteciler, onu MİT’ten sanıp konuşmuyor.
|