Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, geçtiğimiz günlerde Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının “kültür ve sanat adası” olarak dönüştürüleceğini söyledi. Haydarpaşa Dayanışması ise yaptığı açıklamada: “Haydarpaşa ve Sirkeci tren garıdır, müze ve performans salonu değildir” ifadelerine yer verdi ve ulaşımın yalnızca sembolik olacağına dikkat çekti.
Cumhuriyet’ten Öznur Oğraş Çolak’ın haberine göre; tarihçi, akademisyen, yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi arkeolog-editör Nezih Başgelen ve sanat tarihçisi, ressam, yazar, heykeltıraş Prof. Dr. Gürol Sözen, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının neden korunması gerektiğini anlattı.
‘Gelecek kuşaklara aktarılmalı’ Nezih Başgelen: “İstanbul’un 8500 yıllık kültürel birikimi hiçbir yerde olmayan bir çeşitliliğe sahiptir. Rumeli ile Anadolu-Bağdat Demiryolları kapsamında Osmanlı döneminde inşa edilen Haydarpaşa ve Sirkeci Garları da dünyada iki kıtaya yayılmış tek kent olan İstanbul’un çok önemli tarihi hafıza mekanlarıdır. İstanbul tarihinin yadsınamaz değeri olan Haydarpaşa ve Sirkeci Garları için düşünülen bu projeler ayni zamanda vazgeçilemez yükümlülükleri ve sorumlulukları da getirmektedir. Bu bağlamda Haydarpaşa ve Sirkeci Gar sahalarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınarak şehrin kültürel yaşantısına kazandırılmasına özen gösterilmesi her açıdan önemlidir. Hızlı ve denetimsiz inşaat süreçlerinin İstanbul’un pek çok güzide tarihi eserini parayla nasıl tahrip ettiği unutulmamalıdır. İstanbul Kültür Mirası’nın yaşanmışlıklar açısından çok farklı değerlerine sahip hafıza mekanları olan Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarının akılcı artı değerler katılarak günümüz İstanbul’una ve gelecek kuşaklara aktarılması önemli bir sorumluluktur.”
‘Bunun adı kent kimliği!’ Prof. Dr. Gürol Sözen: “Yeryüzü coğrafyasında her kent; doğası, tarihsel derinliği ve kültürel yapısı ile bir bütündür. Bunun adı kent kimliğidir… Avrupa ve Ortadoğu coğrafyasına ve yanı sıra kent içine yolculuklar yapanlar iyi bilirler ki bu yolculuklar aynı zamanda bir görsel şölendir. Hele, bir de özellikle vapurlarla da bağlantılı ise onlar kentin erdemine dokunmuş demektir. Kentin atardamarı rahat nefesini alabilir artık, demekti. Kuşkusuz, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının mimari dokusu da bu kimliğin durak noktasıdır. Bir renktir. Aynı zamanda sanatın, edebiyatın; başta şiir ve öykünün de vazgeçilmezidir. Kentin atardamarı kesilince o kent işlevselliğinden koptuğu gibi toplumsal yapının vazgeçilmezi olan insanca yaşamaktan da bağlarını koparmaya başlamıştır. Kalabalıklar, itiş kakışmalar, bağırtılar ve canhıraş yığınlar kenti kuşatmaya başlar ki yeme de yanında yat! Tüm bunlar bir nostalji değil, kültürel mirastır. Keşkenin bir yararı yok. Bu kültürel mirası korumak; yalnızca o yapının fiziksel görünümünü korumak değil, kimyasını bozmadan çözüm üretmektir…”

‘Lokanta ya da otel yapmasınlar!’ Prof. Dr. İlber Ortaylı: “Bina durursa kent belleği de durur. Anadolu yakasında doğru dürüst opera binası yok. Haydarpaşa’yı opera binası ya da konservatuvar binası yapsınlar. Kimseye peşkeş çekmesinler ve lokanta ya da otel yapmaya da kalkmasınlar. İşte o zaman rezil olur orası.”
Haberin tamamına linkten ulaşılabilir.
|