br />
Enerji politikamız değişmeli
- Türkiye kendi adına iklim değişikliği için ne gibi sorumluluklar
almalı? Bunun ne kadarını alıyor?
- Türkiye’nin karbon salımı 2007 yılında rekor kırarak 1990 seviyesine göre
%119 oranında artış gösterdi. Buna rağmen hâlâ 47 tane kömürlü termik santral
yapılması planlanıyor. Enerji politikalarımız böyle devam ederse Türkiye, 2020
yılında Avrupa’nın en çok kirleten ülkesi olacak. Oysa Türkiye de, gelişmiş
ülkelerin iklim değişikliğinin önüne geçmek için anlaşmak zorunda olduğu gibi,
(1990 seviyesine göre) 2020 yılına kadar yüzde 40 ve 2050 yılında da yüzde 100
salım azaltım hedefleri koymalı ve bunu sürdürülebilir bir çerçevede
gerçekleştirmeli.
- Kopenhag Zirvesi’nin neticesiyle ilgili bir değerlendirme yapabilir
misiniz? Zirvede çıkan siyasi nitelikteki anlaşmaya Greenpeace nasıl yaklaşıyor,
bu çerçevede nasıl bir eylem planı öngörüyor?
- Kopenhag’da yarım kalmış bir mesele var. “Kopenhag Mutabakatı” adı verilen
metin, yasal bağlayıcılığı bulunmayan ve daha çok “uzlaşı” niteliği taşıyan bir
belge. Metinde seragazı salımında kısıtlama yapılması gerektiği ifade ediliyor
ki bu yeterli değil. Ayrıca gelişmekte olan ekonomiye sahip ülkelerin, bu
alandaki çabalarını kendilerinin gözlemlemesini ve gözlem sonuçlarını iki yılda
bir BM’e iletmesini öngörüyor. Yani gözleyecek ve denetleyecek bir organdan
bahsedilmiyor. Kopenhag anlaşması büyük ülke liderleri tarafından durumu
kurtarmak için ileri bir adım olarak nitelendirildi. Halbuki gelişmiş ülkeler
için ciddi salım azaltım hedeflerini içermiyor. Konferansa katılan Türk
delegasyonu hiçbir salım azaltım hedefi koymadı. Konferansın sonucunda kayda
değer olarak çıkan tek sonuç, gelişmekte olan ülkelere ormanlarını korumak,
düşük karbon ekonomisine geçiş yapmak ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum
sağlamak için yıllık 100 milyar dolara çıkan finansal yardım üzerinde anlaşılmış
olması. Bunun gerçekleşmesi için yeni İklim Fonu Mekanizmaları
kurulacak.
|