BR>“Bu kadar kıymetli kentsel
bir alanın bir havuz olarak değerlendirilmesi gerçek mimari bir
sorun...”
Kuyumcu, yarışma şartnamesinin ağır şartlarından da dem
vurdu. Her bir diğer yarışmada teknik zorunlulukların giderek fazlalaştığını ve
belki de bu yüzden şartnameyi alan 250’yi aşkın kişiden ancak 60-65’inin
yarışmaya katılabildiğini vurgulayan Kuyumcu, durumun iyi önerilerin olalığını
da azalttığını belirtti. Kuyumcu’ya bu konuda cevap ve hak veren isim ise Orhan
Alkaya oldu. Diğer katılımcıların da destek verdiği ‘şartnamenin angaryaları’
konusunda görüşünü dile getirmekten çekinmeyen Alkaya, işin kırtasiyesi ve
bürokrasisinin caydırıcı olmasına hak verdiğini ve bunun diğer yarışmalarda
değerlendirileceğini belirtti.
.JPG)
Kolokyumun devamında söz alan bir diğer katılımcı Murat Polat, yarışmada
‘fikirlere öncelik’ ilkesinin benimsendiği şeklinde bir anlayış ortaya
konduğunu, ancak hem taşıyıcı, akustik gibi teknik çözümlere yönelik detaylı
raporların istendiğini hem de kazananlarda bu kriterlerin dikkate alınmadığını
iddia etti. Neredeyse tamamen toprak altı hacimleri kullanan birinci projenin
bağlamsallığını eleştiren Polat’ın, ikinci projenin yalnızca eğimli üst döşemesi
ile farklılaştığını ve hem üçüncü hem de ikinci projelerin Galata’yı göz ardı
ettiğini söylemesi üzerine salonda büyük alkış koptu. Gerilimin iyice arttığı bu
dakikalarda Polat’ın eleştirilerine cevap veren jüri başkanı Sümer Gürel,
öncelikle yarışmada sözü geçen ‘fikir’in kavramsal açılımını yaptı; sonrasında
ise “İster espri, ister hayalgücü diyelim; Louvre’un I.M. Pei tarafından yapılan
ekine hayran oluyorsak nedeni her şeyi aşağıya taşımasıdır” dedi. Gürel’in bu
sözleri, Louvre’un çok farklı bir durum olduğu ve yalnızca bir sirkülasyon
çözümü olarak zemin altına yerleştiği yönünde eleştirilere hedef oldu.
Asli
jüri üyelerinden Cengiz Eruzun, danışman üyelerin de tam desteği ile birinci
seçilen projenin de hataları olduğunu ve bunun belirtildiğini, ancak projenin
çevresini reddetmeyen tavrına hayran kaldıklarını dile getirirdi. Bunun üzerine
mikrofonu alan Sinan Omacan, yarışmaya katılmadığını ve bu yüzden içinin rahat
olduğunu söylerek başladığı konuşmasında, yarışmayı bir ‘raporlar saçmalığı’
olarak değerlendirdi. Omacan, kazanan projelerin de akustik, yangın raporlarının
hepsinin çocukça çizimler olduğunu ve böylece tüm bu raporların gereksizliğinin
jüri tarafından ilan edildiği öne sürdü. Omacan, jüri tarafından tepkiyle
karşılanan sözlerine şöyle devam etti: “Bu yarışma, İstanbul ve mimarlık camiası
için çok önemli. Ancak birinci seçilen proje hakkında söylenenleri içime
sindiremiyorum çünkü 2008 yılında yapılacak bir bina için iyi değil. Genel kanı
da bu! Bu kadar kıymetli kentsel bir alanın bir havuz olarak değerlendirilmesi
gerçek mimari bir sorun...” Bu sözler kolokyumun gerilimini tırmandırırken,
Omacan’ın bu eleştirilere de tüm mimari sorularda olduğu gibi Orhan Alkaya’nın
cevap verebileceğini söyleyerek attığı taş, danışman jüri üyelerinden Kenan
Işık’ı sinirlendirdi. Yıllardır AKM’de yaşadıkları sorunları, orada çalışan
insanlar olarak en iyi tiyatrocuların bilebileceğini söyleyen Işık, “Yoksa
mimari bizim neyimize?” diyerek salonu terk etmeye kalkıştı. Seyircilerin
protestoları, Omacan’ın kendisini yanlış anladığı yönündeki telkinleri ile
birlikte ikna olan Işık, bir süre sonra tekrar jüri arasındaki yerini aldı.
|