br />
Oysa devlet olarak taraf olduğumuz Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesi, barınmayı mülkiyetten bağımsız yeterli bir yaşam standardı
bağlamında bir hak olarak tanımlayıp barınma hakkı ile ekonomik, sosyal ve
kültürel hakların ayrılmazlığını ortaya koymakta ve bu hakkı, kişiye başını
sokacak bir çatı sağlayan barınakla özdeşleştiren veya barınağı sadece bir mal
olarak gören, dar ve sınırlı bir anlamda yorumlanmaması gerektiğini
belirtmektedir. [v] Ancak Arızlı’da tam tersi bir durum yaşanmakta olup valilik,
depremzedeleri konutlardan çıkartmaya çalışmaktadır. Bununla birlikte Valiliğin
tahliye talebinden kısa bir süre sonra konutların niye zorla boşaltıldığı ortaya
çıkmış ve depremzedelerin zorunlu tahliyesi sonucu boşalan konutlar üst düzey
bürokratlara tahsis edilerek, devlet lojmanı statüsünde kullanılmaya
başlanmıştır;
“Şurada da bir açık var madem bu evler depremzedeye yapılmadı kamu
görevlilerine yapıldı niye baştan bizi yerleştirdiniz niye Irak heyetine
depremzedelere yaptık gibi bir gösterişte bulundunuz. Madem size yapıldı bizi
yerleştirmeyecektiniz bize yapıldı o zaman; burada bürokratların ne işi var. 80
tane depremzedeyi zorla yaka paça evlerinden attınız; yerlerine üst düzey
bürokratları yerleştirdiniz, bu ne büyük çelişki yani, hem sınıf çatışmasına yol
açıyorlar” (Çisem Uğur ve Aysel Tağcı, 09.01.2010).
Depremzedeler, tahliyeler için dava açmışlar; ne var ki evlerin mülkiyeti
belli olmadığı, yani kimsenin elinde tapu bulunmadığı için açılan tüm davaları
kaybetmişlerdir. Ancak davalar sürerken yapılan araştırmalar sırasında başka bir
gerçekle karşı karşıya gelmişler. Şöyle ki, Valilik, 22.02.2000 tarihinde Çevre
ve Orman Bakanlığı’na bir yazı göndererek, konutların üzerinde bulunduğu 2/B
parsellerini “Afete Uğramış Kamu Görevlilerine Konut ve Sosyal Tesis” yapılmak
üzere talep etmiş ve Çevre ve Orman Bakanlığı da bu talebi onaylamış [vi]. Başka
bir deyişle, aslında Kocaeli Valiliği Arızlı Köyü’nde, Hazine adına orman
sınırları dışına çıkartılmış ve 2/B kapsamında bulunan arazi üzerine Irak
Kızılay’ı tarafından verilen şartlı hibe ile depremzedeler için değil kamu
görevlileri için lojman yaptırmış.
“Daha korkuncu var, o dönemlerde ilk etapta belgeler elimize geçmedi. Daha
sonra belgeler elimize geçince, hukuksal düzeyde araştırmalar başlayınca
öğrendik ki, 1999 yılında bu para hediye ediliyor. 2000 yılında evler yapılıyor.
Burada Valiliğin niyeti o kadar açık, başından belli, 2000 yılında 2/B arazisini
üstüne geçirebilmek adına Orman Bakanlığı’na dilekçe veriyor. İlkinde Orman
Bakanlığı reddediyor. Hayır diyor, orası depremzedeye ait ev yapılması gerekir
diyor. Sonra bunlar farklı entrikalarla, kalem eşkıyalıklarıyla bizim
tabirimizle yine başvuruyorlar. Bu sefer afete uğramış kamu görevlilerine konut
ve sosyal tesis yapacağız, yani burada devletin bakış açısı daha ilk başlarda
bizi oraya yerleştirmeden öncesi biz 2001 de girdik onların 2000 yılında ne
yapmak istedikleri belliydi” (Çisem Uğur ve Aysel Tağcı, 09.01.2010).
Kocaeli Valiliği, depremzedeleri güvence altına almak ve mağdur etmemek için
Arızlı TOKİ konutlarından ev tahsis edeceklerini belirtiyor. Ancak,
depremzedeler bu konuda Valilikle aynı fikirde değil ve haklı olarak soruyorlar,
‘niye Irak Arızlı Konutları’nda oturamıyoruz da TOKİ evlerine geçmek zorunda
kalıyoruz’ diye;
“Arızlı mevkiinde TOKİ yapılıyor. 10 katlı 8 milyar peşinat 235 TL ayda geri
ödemeleri var 2+1 evler buraya gideceksiniz biz sizi mağdur etmiyoruz alternatif
sunuyoruz. Tabii 235 TL geri ödeme yapacağım bir dairenin fiyatı 100-125 milyar
arası; biz de diyoruz ki, neden bizi çıkartıyorsunuz? Madem bizi tanıyorsunuz,
ev verdiniz baştan bize. Bizi buradan çıkartmanızdaki gaye ne? Niye bürokratlar
yerleşiyor? Biz onların kendilerince ‘Biz sizi mağdur etmiyoruz. TOKİ yapıyoruz’
şeyini kabul etmiyoruz.” (Çisem Uğur, Aysel Tağçı, Emine Yılma,
09.01.2010).
|