1999 yılında resmi raporlara göre, 17 bin 480 ölüm, 23 bin 781 yaralı, 505
kişi sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Resmi
olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50 bin ölüm, ağır-hafif 100 bine yakın
yaralı, 133 bin 683 çöken bina ile yaklaşık 600 bin kişi evsiz kaldı. Yaklaşık
16 milyon insanı etkileyen depremin acıları hâlâ sürüyor.
17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından bir çok araştırma, panel,
söyleşi, TV programı, yazılı ve görsel basında haber yapıldı. Konu üzerine bir
çok tezler yazıldı. 17 Ağustos 1999 depreminin suçluları arandı. Birçok dava
açıldı, çoğu beratla sonuçlandı. Bazen görevini yerine getirmeyen hükümet,
belediye, bazen uzmanlık bilgisini yeterli kullanmayan uzman bazen kar amacıyla
sorumsuzca davranan müteahhit, bazen toplumsal konuları yeterince gündem
yapmayan medya, bazen de sorumlu davranmayan yurttaş suçlu bulundu. Çoğu kez de
bunun bir sistem sorunu olduğu, sistemin değişmesi gerektiği söylendi. Ama
sistemin değişmesi için hiçbir şey yapılmadı. Depreme yönelik bir kaç
üniversitede araştırma projesi, bakanlığa bağlı bir devlet birimi, birkaç
mevzuatta düzeltme ve şart koşma, belediyelerde konuyla ilgili birkaç sempozyum
ve senesi geldiğinde yapılan yürüyüş ve paneller...
Sistemin çarkı ise tüm dişlilerini parlatarak dönmeye devam ediyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin İnternet sitesine girer ve son meclis
tutanağını okursanız eğer AKP'nin referandum öncesi nasıl imar affı getirdiğini
görürsünüz. 23. Dönem 4. Yasama Yılının son oturumu olan 22 Temmuz 2010 tarihli
meclis toplantısında görüşülen kamuoyunda "torba yasa" olarak adlandırılan 536
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile yapılaşan hazine arazilerinin
satışı ile imar affı yasalaşmış oldu. Referandum öncesi, son oturumda birçok
düzenlemeyi bir araya getirerek hazırladıkları torba yasa paldır küldür
meclisten geçti, tıpkı nükleer santralle ilgili yasa gibi...
Torba yasada bulunan 4706 sayılı Yasa'nın 5. maddesine eklenen bir hükümle,
"...üzerinde yapılanma olanlar" tümcesinden sonra, "Hazine adına tescil tarihine
bakılmaksızın" tümcesi eklenerek, "yapılacak satışlarda satış bedelinin yüzde
onu peşin ödenmek üzere beş yıla kadar taksitlendirilebilir" denilerek
değiştirilmiş ve tanınan süre altı aydan bir yıla çıkarılmıştır. Yine aynı madde
kapsamında Hazine adına tescil edilen taşınmazların belediyelere bedelsiz olarak
devredilmesi öngörülmüştür. Ayrıca yine torba yasada bulunan kamuoyu tarafından
2B olarak bilinen 6831 sayılı Orman Yasası'nın 2. maddesinin (b) bendiyle orman
dışına çıkartılan alanların da satışı getirilmiştir.
Yasada yapının tanımı olmadığından, getirilen imar affı havuzlu villadan
kooperatife kadar bir çok yapıyı kapsıyor.
62 yıldır süren imar affı serüveni
Türkiye'de imar affı ile ilgili ilk yasa 1948 yılında Ankara'ya özgü olup bir
yıl içerisinde 5228 sayılı yasa ile ülke geneline yayılıyor. 1949 yılında
çıkarılan imar affı ile hem ruhsatsız yapılara ceza verilerek kaçak yapılar
affediliyor hem de belediyelere yıkma yetkisi veriliyor. 1953'te çıkarılan 6188
sayılı kanun ile de ilk defa tüm gecekondular yasallaştırılıyor.
1959'da çıkarılan yasa hazineden belediyeye arsaların devrini öngörülüp, 1963
yılında çıkarılan yasa ile de gecekondulara belediye hizmetlerinin götürülmesi
hükmü getiriliyor. 1966 tarihli 775 sayılı Gecekondu Yasası ile gecekondular
kabul edilerek 1970 yılında çıkarılan yasa ile gecekonduların yıkılamayacağı
güvencesi getiriliyor. 1980 yılından sonra yapılan imar afları (2805, 2981, 3290
ve 3366 sayılı yasalar) ile gecekondu yanı sıra diğer kaçak yapıların da
affedilmesi gündeme geliyor. 1983 yılında (21 Mart 1983 gün ve 2805 sayılı yasa)
çıkarılan af yasası ile gecekonduların yasallaştırılması sağlanmış ve yeni
gecekondu yapılması yasaklanıyor. 1986 yılında çıkarılan 3414 sayılı yasa ile,
kendilerine arsa veya konut tahsis edilenler bu taşınmazları başkalarına
devretme hakkı getiriliyor. (1)
1948 yılında başlayan imar affı serüveni 62 yıldır devam ediyor. Yurttaşlar,
iş bulmak, eğitim almak, namus veya kan davasından kaçmak ya da savaşta ölmemek
için yerini yurdunu terk ederek kentlere göç ediyorlar. Kentleşmenin gereği
olarak bu göç, kapitalizm tarafından da kabul görüyor lakin tüm vahşiliği
ile...
En verimli tarım arazilerine, tarihi bölgelere, orman arazilerine, fay
hatlarına, dere yataklarına, plan, ruhsat, izin olmadan hazinenin arazileri
yapılaşıyor. Kamu alanlarının özelleşmesini mi dert edelim yoksa ekolojik
tahribatı mı?
62 yıldır, iktidar olma, hükmetme hırsı yüzünden af edilen kaçak yapılarla,
kontrolün ve hukukun yamalı bohça olduğu, kara borsa bir yönetim inşa ediliyor.
Ve bunun sonucunda sağlıksız yerleşimlerde yok olan ekolojik yaşam ve depremle
ölen insanlar...
17 Ağustos 1999 depreminden sonra 23 Ağustos 1999'da deprem felaketiyle
ilgili alınan ve alınması gereken tedbirler konusunda Meclis Araştırması
açılmasına karar veriliyor ve 23 Aralık 2000 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda
görüşülüyor. Komisyonun hazırladığı rapora göre; gecekondulaşma ve kaçak
yapılaşmayı teşvik eden imar affı politikasından vazgeçilmesi gerektiği
belirtiliyor.
1980 sonrası Özal'a iki kez iktidar olma şansı tanıyan imar affları, başta
İstanbul olmak üzere birçok büyükşehrimizi şehircilik açısından yönetilemez hale
getirmiştir. En büyük fatura ise 17 Ağustos 1999 depreminde on binlerce insanın
ölümü ve sakat kalmasıyla ödenmiştir. Özal sorumlu olduğu bu suçların
günahlarını öteki dünyada ödüyor mudur bilmiyoruz ama Erdoğan da bu imar affıyla
benzer günahların altına imzayı atmıştır.
Anayasa değişikliği ile ilgili referandumda "evet" oyu vererek değişimin
kapısı açılabilir, Lakin AKP hükümeti, "evet" oyu için hazine arazilerini imara
açarak bu değişimin öznesi olmadığını da gösteriyor. Komik olan ise hazine
arazilerini satışa sunarak imar hakkı verdiği kesimlerin, siyasal hak ve
özgürlükleri için kendilerini boykot edecekleri oluşu. Aynı yerel seçimlerde
çamaşır makinasını alıp oylarını vermedikleri gibi...
_________________________________________________________________ (1) TMMOB
Şehir Plancıları Odası, İmar Affına Yönelik Düzenlemeler ve Yürütülen Çalışmalar
hakkında açıklaması.
|