Yerel yönetim seçimleri yaklaştıkça kentlilere,
siyasi partiler her geçen gün yeni seçim vaatleri sunulurken, alternatif
kampanyalar “değişim” adına heyecan yaratıyor.
Kent yönetimlerine katılım çabasını öne çıkaran "Belediye Yönetimlerinde
Saltanata Son" diyerek 14 Şubat Sevgililer gününde "Sevgilim Ankara" buluşmasını
gerçekleştiriyor. Arkasında hiç bir siyasi partinin desteği olmayan ve hiç bir
adaya işaret etmeyen kampanyanın çağrı metni şöyle:
“Hepimiz içerideyiz...
Bu şehrin çizilmiş sınırları içinde... Etrafımız kuşatılmış... Nefes almak
zor... Caddelerde, sokaklarda daralmışız... Yağmur sonrası toprak kokusu
burnumuzda tütüyor. Betonlaştı her yer, güneşin yakıcı sıcaklığı da yetmiyor bu
şehrin soğukluğunu eritmeye...
Selamsız geçer olduk artık kaldırımlardan. Biz aynı şehri paylaşan insanlar
neden gülümsemeyiz, neden dalgın ve kızgın geçmekteyiz sokaklardan...
Nedir bu telaş, bu koşuşturmaca... Bu şehrin tam da ortasında, kim izin verir
bu arabalara... Saniyeler ne de hızlı ilerliyor. Yolun ortasında kaldık işte...
Sağımızdan solumuzdan arabalar geçiyor hızla... Karşıdan karşıya bile
geçemiyoruz... Aşağı inip çıkmaktan, yukarı çıkıp inmekten yorulduk... Sahi
burası bir şehir mi? kim yaptı bu adımlarıma uymayan, nefesimi zorlayan,
çıkamadığım demir yığını geçitleri...
Oysa bir şehir, sokaklarında, caddelerinde, meydanlarında nereden, nasıl ve
ne için geldiğini bilmediğimiz insanların varlığı ve neşesiyle var olur.
Hangi güç?
Kim? Bu şehri evden işe, işten eve gideceğimiz bir yol haline getirdi.
Kim kapattı bizi kendi dünyalarımıza, kim(ler) şekillendiriyor-bu şehri bizim
dışımızda...
Gökyüzü nerede, mavi nerede? Yeşil nerde? Ağaçlar, bir zamanlar gürül gürül
akan sular nerede? Beton yığınları arasında daralan yüreğimiz, bıraksak
kanatlanıp uçacak özlediğimiz geçmişimize, başka şehirlere. Bırakmıyoruz. Çünkü
biz doğduğumuz, doyduğumuz, büyüdüğümüz, evlendiğimiz, anne baba olduğumuz,
çocuklarımızı yetiştirdiğimiz, torunlarımızla oynadığımız en sevdiklerimizi
kaybettiğimiz bu şehri seviyoruz.
Bu şehirde yaşamak istiyoruz...
Kaldırımlarında insanlarla selamlaşmak, nefes almak istiyoruz... Dolaşmak
istiyoruz sokaklarında korkmadan, güvenle... Parklarında, meydanlarında
paylaşmak istiyoruz, ekmeğimizi, derdimizi, öfkemizi, sevgimizi, kültürümüzü,
gençliğimizi, geleceğimizi...
Hangi güç engel olabilir?...
Kim ayırabilir ki bizi hemşerilikten? TANIMIYORUZ!...
Bakılmadan engelimize, her yere ulaşmak. Sağlıkla yeşil alanlarında nefes
almak, sağlıkla yaşlanmak. Cadde ve sokaklarında rahatça yürümek, parklarında
koşmak, dolaşmak, meydanlarında sevinçlerimizi, acılarımızı paylaşmak.
Doğduğumuz, doyduğumuz bu şehirde insanca var olmak. Tanıdık yüzlerle
selamlaşmak.
Çocuklarımızın okuldan çıkıp evine güvenle geleceği, emniyetli, güvenli
ortamlarda yaşamak. Tekerlekli sandalye ile, bebek arabalarımızla kolayca
dolaşabilmek.
Şehrin her köşesinde tiyatroya, sinemaya, müziğe doymak. Bisiklet yollarında
bisiklete binebilmek. Suyumuzu kaygılanmadan içebilmek.
Kendi emeğimizle evimize ekmek götüreceğimiz bir iş, başımızı sokacak,
kültürümüze, yaşam tarzımıza yabancı olmayan, komşuluk ilişkileri olan, sağlıklı
konutlarda, ailemizle, dostlarımızla yaşayacağımız bir şehri isteme hakkımız
var... istiyoruz!
Bu şehri isteme hakkımız var… İstiyoruz.
2009 Mart ayında gerçekleşecek belediye seçimlerinde, bu şehirde yaşayan
bizlerin varlığını gözden çıkaranlara, belediye başkanlığını saltanat gibi
kullananlara söyleyecek sözümüz var...
SÖYLÜYORUZ!
......
Saltanata Son! kendisini bu şehirde insanca, sağlıkla, varlıkla yaşamaya
adayanların, 2009 yılı Belediye seçimlerine kadar sürecek
kampanyasıdır. Kampanyaya katılmak, fikir üretmek, destek vermek, eylem
yapmak, yaygınlaştırmak ücretsizdir. “
|