Kültürel miras “aklın tarihi”ni belgelediği için “aydınlanma”nın da “bilinç
kaynağı”dır. UNESCO’nun Dünya Mirası listesi ölçütlerinden birincisi aynen
şöyledir. “Yaratıcı insan dehasının ürünü olması…” Aklın ve yaratıcılığın
gelişimini en gözle görülür, elle tutulur açıklıkta “mimarlık tarihi” kanıtlar.
Örneğin Ayasofya, onca depreme rağmen “duruyor”sa, bugünkü “akıl yoksunu” rant
inşaatçılığının 1472 yıl önce henüz(!) “akla gelmemiş” olmasındandır..
Aydın’a bağlı Karacasu’daki zarif Afrodisias kentinin şaşırtıcı
mükemmellikteki heykelleri de “hüner”li aklın ürünüdür. Eski Roma yasalarının
kentin mimarlarını ve heykeltıraşlarını “vergiden muaf” tutması, sanatın ve
sanatçının kutsanmasından ötürüdür. Bu nedenle YÖK’ün, hukuk fakültelerinden
Roma Hukuku dersini kaldırma niyetini duyunca düşünmüştüm: “Sakın akıl ve
yaratıcılığa 2 bin yıl önce verilen değeri bile hazmedemiyor olmasınlar?”
Bilgi ve kültür kasabası
Kültürel mirasla aydınlanmanın buluşması sadece düşünce ve uygarlık tarihinde
değil, Karacasu’da da gözleniyor. Afrodisias’la kol kola yaşayan “6 bin nüfus”lu
ilçede okuma yazma oranı “yüzde 99”… Karacasu Lisesi’nden başka Anadolu Lisesi,
Halk Eğitimi ile Mesleki ve Teknik Eğitim merkezleri de var… 10’u birleştirilmiş
sınıflı 19 ilköğretim okulu ve anaokuluyla birlikte Adnan Menderes
Üniversitesi’nin “Memnune İnci Meslek Yüksek Okulu” da burada…
Liseyi ve ilköğretim okulunu “Karacasu’yu Sevenler Derneği” yaptırmış…
İzmir’de 1996’da kurulan “Karacasu Geliştirme ve Eğitim Vakfı” da bu “bilgi ve
kültür kasabası”nın daha da gelişmesine katkılarda bulunuyor.
MYO’da ders veren Afrodisias Müzesi uzmanlarından Arkeolog Umut Doğan,
böylesi “aydın” bir kasabada “kültürel mirasın önemi”ni anlatmamı isteyince,
önce okulu merak ettim… Henüz 10 yaşındaki MYO’da, binden fazla öğrenci
muhasebe, ticaret, turizm ve otelciliğin yanı sıra yöre sanatlarından beslenen
“dericilik ve seramik”, “takı tasarımı ve süs eşyaları” ile “mimari restorasyon”
öğrenimi de görüyor.. Öğrencilerin, çıkarılan antik eserlerin temizlik ve
bakımlarının yanı sıra kültür envanteri çalışmalarına yaptıkları katkıları da
anlatan Doğan diyor ki: “MYO’nun artık ‘restorasyon laboratuvarı’na kavuşması
gerekiyor. Binası hazır; tamamlanmasını kim sağlarsa, laboratuvara adı
verilecek...”
‘Tiyatroda doğmuş’…
Anadolu uygarlıklarıyla iç içe bir eğitimin sadece öğrencileri değil, okulun
emektarlarını da nasıl “aydınlattığı”nı MYO’nun Yozgatlı şoförü Kenan
Erdemir’den anlıyorum. Denizli-Çardak Havaalanı’ndan iki saatlik yolculuğumuzda
“Eski evler ne durumda” diye sorunca diyor ki, “Başkan el attı ama hangi birini
kurtarsın? Keşke mimarlara önce bu evler öğretilse, o zaman yeni binaları da
güzel yaparlar”…
Karacasu’ya 10 km. kala, MYO Müdürü Doç. Dr. Tuna Doğan, yardımcısı Mehmet
Çelik, okutman Mesut Gönenç ve Belediye Başkanı Mustafa Özyapıcı’yla
Afrodisias’taki Anatolia Restaurant’da buluşuyoruz; yani, “doğum yeri”ni
soranlara “tiyatroda..” diyen Mehmet Çevik’in lokantasında... çünkü eski Geyre
köyündeki doğduğu ev, antik tiyatronun da bulunduğu “akropol” tepesindeymiş.
Şimdi o tiyatroyu gezen turistlere “kır” lokantasında “yöresel yemekler” ikram
ediyor...
Karacasu’da, öğrencilerle birlikte yöre köylerinden söyleşiye gelen “aydın”
insanlarla da kucaklaşıyoruz. Bir öğretmen, yoğun ilginin nedenini şöyle
özetliyor; “oy istemeye değil, öğretmeye geldiğiniz için”… Hınca hınç dolu
salonda yaklaşık 2 saat süren söyleşimizin her “an”ındaki o dikkatli ve merak
dolu dinlemeyi ne sempozyumlarda gördüm, ne de üniversitelerde... hele sonunda,
o her biri yurt sevgisi dolu soruları ve “katkı”ları keşke yayımlamak mümkün
olsa... “Geçmişi korumak geriye gitmek için değil, geleceği köklerimizi
yitirmeden kurabilmek için gerekli” diyebilen bir belediye başkanının “bu
bilinçle seçildi”ğini de keşke bütün siyasiler gidip görebilse...
Belediyenin çabaları
Karacasu sanki “Cumhuriyet Devrimi”nin o efsanevi yıllarındaki “Anadolu
aydınlanması” heyecanını yaşıyor. Geçen dönemin Belediye Başkanı Emin Mete,
1867’den bu yana “ilçe” olan kasabaya 2007’de “Etnoğrafya Müzesi”ni kazandırmış.
Seramik, dokuma, demircilik, ahşap işçiliği gibi tarihten gelen sanatların
sergilendiği müzede Osmanlı mezar taşları, halılar, Cumhuriyetin ilk resmi
mühürleri ve bir de 10. yıl anıtı var...
Yeni Belediye Başkanı Büyükyapıcı ise önceki dönem gerçekleşen Süleyman Rüşdi
Türbesi, Çarşı Camisi ve Karşıyaka Köprüsü restorasyonlarına şimdi de “eski
Karacasu evleri”nin kurtarılması ile testi ve bardağın yanı sıra Ege’de ün yapan
“Karacasu güveçleri”nin üretildiği geleneksel seramik “atölye”lerinin
yaşatılması çalışmalarını da ekliyor. İki tarihi sokağın özgün dokusuyla
düzenlenmesini ve koruma altındaki evlerden “metruk” ve bakımsız olanlarına
belediyenin sahiplenmesi çalışmalarını da programına almış bile...
O gün Afrodisias’ta ilk sistemli kazıları 60’larda başlatan, 1990’da
yitirdiğimiz Prof. Dr. Kenan Erim’i de andık; Prof. Dr. Ronald Smith’in
devraldığı kazıların kesintisiz sürdüğünü sevinerek öğrendik...
Sözün kısası Karacasu’dan “aydınlanarak” ayrıldık...
|