Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ),
Tayyip Erdoğan hükümetinin prestij kuruluşu. Yedi yılda 400
bine yakın konut yapan, kentsel dönüşüm projelerine imza atan, son olarak da
Galatasaray’ın stat projesini üstlenen TOKİ’nin başındaki isim de
Erdoğan Bayraktar. Bütün Oflular gibi o da güleç bir insan.
Gülümsemesini sadece ihalelerin hep aynı şirketlere verildiği eleştirisi
dağıtıyor. “Öyle bir şey olmaz burada. Onu söyleyen karnından söyler” diyor yüzü
asılarak...
Ortaokul
Sekiz okul değiştirdim
İlkokulu Of’un Gürpınar Köyü’nde bitirdim. Ortaokula Of’a gittim. Sonra Of,
Trabzon, İzmir ve Samsun arasında dolandım, tam 8 okul değiştirdim. Eee babam
yoktu... Benim babam 26 yaşında öldü. Dayımın, diğer akrabalarımın yanına
gittim. Liseye Trabzon Sanat Enstitüsü’nde başladım, İstanbul’da Sultanahmet
Meslek Lisesi’nde bitirdim. Pertevniyal Lisesi’nde de farkları verdim. İstanbul
Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi İnşaat Mühendisliği’ni bitirdikten
sonra mastır da yaptım. Çünkü hep zayıf eğitim aldığım için eksik kalmıştım.
İnşaatçılık
Askerde bile inşaatçıydım
11 yaşımdan beri gayrimenkul sektörü içerisindeyim. Dededen gayrimenkulcüyüm.
Bizim köyün arazi işlerini, matematik hesaplarını hep dedem yapardı. Oradan
aşinayım arazi işine. Eniştem inşaatçı, dayım vardı tekniker. Lise 2’de okurken
eniştemin inşaatlarında çalıştım. Sıvacılık, amelelik yaptım. İnşaatçılık
revaçta bir meslekti. Onun etkisiyle inşaat mühendisliğine girdim. Mastır
yaparken kooperatif kurdum. Askerde de inşaat kontrol amir vekili yaptılar beni.
Hep inşaatçılıkla ilgili işler yaptım. 1973’ten 1989’a kadar müteahhittim.
Yap-satçılık yaptım. Yani, Laz müteahhittim, en koyu Ofluyum. 4.5 sene KİPTAŞ’ta
çalıştım. Yedi senedir de TOKİ’deyim.
Babamın ölümü
Ben bir yaşındaydım
Babam Eskişehir Lisesi mezunu. Üniversite öğrencisiyken Eskişehir’de vefat
etmiş. Orada bir okula adının verilmesini ben istemedim. Sorduklarında “Memnun
olurum” dedim. Babam öldüğünde ben 1 yaşındaymışım. Babamın bıraktığı kitapların
içinde büyüdüm. Yazdığı şiirler beni etkiledi. Annem çok mücadeleci bir kadındı.
Moğol imparatoru gibiydi, çok otoriterdi. Çok cesurdu, böyle gözüne çaksan
korkmazdı. Çok erkekti. Güçlüydü. Evlenmedi, iki ablamla bana baktı büyüttü. Biz
öyle hiç parasızlık çekmedik. İnek besler, her sene bir ineği kurbana verirdi.
Yevmiyeye gider çalışırdı. Tarladan bahçeden yetiştirdiklerini satardı.
Kolsuz hakim
Tırnaklarını kendi keserdi
Dayım Rahmi Mollaalioğlu hukuk fakültesini bitirdiğinde ben orta sondaydım.
Küçükken incir ağacından düştüğü için bir kolunu kullanamıyordu. “Kolsuz Hakim”
diye tanındı. Kuran, Arapça, Farsça ile İslam, Osmanlı ve Türk tarihini çok iyi
bilirdi. Çok etkiledi beni. Liseyi bitirene kadar bana her ay 125 lira gönderdi.
Her hafta mektup yazardı. Aşırı derece dürüsttü, minnetsizdi. Tek kolu olmasına
rağmen tırnaklarını kendisi keser, bağcıklarını kendisi bağlardı. Kiloluydu,
güzel de yemek yerdi. Üç sene önce bir trafik kazasında öldü. Uzun yıllar
hakimlik yaptığı Çorum’da adının bir parka verilmesi tamamen belediyenin
tasarrufu.
İşportacılık
Trabzon sokaklarında balon sattım
1968’de İstanbul’daydım. Tam siyasette hareketli yıllar. O zamanlar ben ekmek
peşindeyim. Trabzon sokaklarında balon sattım. Samsun’da otellerde katiplik,
kahvelerde garsonluk yaptım. Aksaray’da Laleli’de Fındıkzade’de işportacılık
yaptım. Çakı, çakmak, ayna, tarak sattım. Üniversitedeyken 5 yıl avukatın
yanında icra takipçiliği yaptım.
Eşim Emine
Kahrımı başkası çekmezdi
Evlenmem 1974. Askerlikten önce. Aynı köydeniz, görücü usulüyle evlendik.
Eşim ev kadını. Kavgayı sevmez, uyumludur. Kahrımı başkası çekemezdi. İflahı
kesildi bizimle. Çok yorduk. Daha çok o bizi idare ediyor. Beş çocuğumuz
var.
Unutamadığım iyilik
O subay balonların parasını verdi
Trabzon Moloz’da, balon satıyordum. Müşterilerden birinin sigarası değdi
balonları patlattı. Ağlamaya başladım. Bir subay geldi. Albay mı, yarbay mı
bilmiyorum. Bütün balonlarımın parasını verdi. 60 kuruş mu ne, öyle bir şeydi.
Hiç unutmam onu. Bir daha görmedim.
Siyaset
Bizde Allah-Kuran-vatan-millet diye gider
Gençlikte durumum iyi olsaydı belki olayların içine girerdim. Çünkü olaylara
yatkın bir tipim. Siyasete karışsaydım moral değerlerin olduğu tarafta olurdum.
Bizim ailemiz moral değerlere bağlı mutaassıp bir yapıdır. Bizde, Allah, Kuran,
vatan, devlet, millet diye gider; öbür işlerden hiç anlamam. Siyaseti hiç
sevmiyorum. Bir mezhebe, bir yere bağlanmayı hiç sevmem.
Sinema
Film izleyemiyorum. Kafam çok karışık olduğu için kendimi veremiyorum. Basit
filmler olursa ancak izlerim.
Erdoğan'la çalışmak
Kamçılar mı öldürür mü bilemem
Felaket. Ölümden daha beter. Acımasızdır çalışmada. Ama dışarıya, üçüncü
şahıslara karşı takdir eder. Bu tavrı kamçılar mı öldürür mü onu pek bilemem.
İyi niyetine inanıyoruz, tarzı öyle. Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan
gidersin. Ölmediğimize göre! Amirin olunca emir haktan üstündür yapacaksın.
Tayyip Bey karışmaz işimize. Başarıya bakar. Nefes aldırmaz. Gece arar, gündüz
arar, “İnşaatta sıkıntı var, niye böyle oldu” diye sorar. Biz bu işin aktörüyüz.
Bu işin esas sahibi Başbakan tabii. Başbakan’ı ben severim. Başbakan’ın da bana
güvendiğini tahmin ediyorum. Bana güvenmese burada tutmaz.
TOKİ
Başbakan’dan ben istedim
Gittim Başbakan’dan TOKİ’yi talep ettim. Dedim ki, “Bu benim mesleğim, en iyi
yapabileceğim yer burası.” İlk defa bir şey istedim. TOKİ Başkanlığı’na atanmam,
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e iki defa gitti. Onaylamadı. Gerekçe yoktu.
Neden atamadığını ona soracaksın. Ben bu mesleğe en uygun birisiyim. Vekaleten
yürüttüm. Sonra Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra, asaleten atandım.
Karakterim
Tipik bir Karadenizliyim
Çocukluğumda çok intizamlıydım. Ama hayat intizamlı olmaktan uzaklaştırdı.
Çok tedbirliyim, müthiş temkinliyim. İsterim ki herkes bana güvensin.
Güvenmezlerse çok üzülürüm. Kolay ağlarım. Çabuk düşen, aşırı duygusal, herkese
iyilik yapmak isteyen, çabuk sinirlenen, kolay kavga edip, kolay barışan
biriyim. Tipik Karadenizliyim.
|