Yerküremizdeki su miktarı ilk bakışta çok gibi görülse
de bunun yüzde 97’si deniz ve okyanuslardadır. Kalan tatlı suyun da çok büyük
bir miktarı kutuplardaki buzullarda kapanlanmış durumdadır. Bu nedenle, çoğu
ülkelerde standartlara uygun, temiz yeter miktarda su bulmak sorun olmaktadır.
Hele, nüfusun çoğalması ile sanayi suyu ihtiyaçlarının gelişmeden daha hızlı
artışı su sorunlarını katlanarak büyütmektedir. Ayrıca, kentsel veya sanayi
atıklarıyla su kaynaklarının kirletilmesi de yararlanılabilecek bazı su
kaynaklarının da elden çıkmasına sebep olmaktadır.
Yerküremizde jeolojik tarihi boyunca çeşitli iklim değişimleri olmuştur.
İklim koşulları bakımından “kuvaterner” dönemi boyunca yaklaşık 1,5 milyon yıl
içerisinde, 3 buzul devri ve 4 buzul arası sıcak iklim koşulları yaşanmıştır.
Son buzul dönemi, günümüzden 10 bin yıl kadar önce sona ermiş, sıcak dönem
başlamıştır. Atmosferin ve yerküremizin ısınması bu dönemde tedrici olarak
artmaktadır. Ancak, sanayileşmeyle birlikte, aşırı miktarlarda fosil yakıtların
kullanılmaya başlanması sebebiyle, atmosfere gönderilen büyük miktarlardaki
karbon içeren gazlar küresel ısınmayı hızlandırmıştır. Son yıllarda,
uluslararası organizasyonlar, araştırma merkezleri, üniversiteler ve çeşitli
kuruluşlar küresel ısınmanın sebep olabileceği değişikliklerin zararlı hatta
hayati sonuçları hakkında tahminler yürütmekte, modeller üretmekte ve iyimser
veya kötümser senaryolara bağlı spekülasyonlar yapmaktadırlar.
Paris’te, 2 Şubat 2007 günü toplanan “İklim Değişimi Hükümetlerarası Panel’in
(IPCC)” sonuç raporuna göre “küresel ısınma ve iklim değişiminin”:
- ortalama sıcaklığın artmasına, - şiddetli ısı dalgalarının yayılmasına,
güçlü fırtınalara, - iklim kuşaklarının ekvatordan kutuplara doğru yer
değiştirmesine, - buzulların, özellikle kuzey kutbundakilerin tümüyle
erimesine, - deniz ve okyanus düzeylerinin yükselmesine, - bazı kıyı
yerleşmelerinin sular altında kalmasına, - biyoçeşitliliğin azalmasına ve
bazı canlı türlerinin yok olmasına, - özellikle kurak ve yarı kurak
bölgelerde aşırı su kıtlığı sorunlarına sebep olacağı belirtilmektedir.
Diğer taraftan, yerküremizdeki suyun hidrosferde, litosferde ve biyosferdeki
toplam miktarının uzun dönemlerden beri çok değişmediği bilinmektedir. Su,
sıcaklığa veya dinamik dengelere bağlı olarak sıvı, katı veya buhar haline
geçebilmekte, coğrafi veya jeolojik olarak yer değiştirmektedir. Dolayısıyla,
iklim değişiminin bazı bölgelerde yağışın çok azalmasına, aşırı kuraklık
sorununa sebep olacağı konusunda görüş birliği vardır.
Hidrolojik Dolaşım (Su Çevrimi)
Yerküremizdeki suyun, atmosfer, hidrosfer, litosfer, biyosfer arasında kısa
veya uzun süreli dolaşarak tekrar atmosfere dönmesine Hidrolojik Dolaşım
denilmektedir. Çok önceki dönemlerde yağarak yeraltında kapanlanan sulara ise
eski sular veya fosil sular denilmektedir. Ülkemizde de Konya Ovasında yapılan
hidrojeolojik araştırmalarda 29 bin yıl yaşında yer altı sularının varlığı
saptanmıştır (GÜNAY, G. 1970).
Suyu çeşitli ihtiyaçlarımız için Hidrolojik Dolaşım içerisinde herhangi bir
yerden sağlayabiliriz. Ancak, yararlandıktan sonra, doğal dengeyi bozmayacak
şekilde gene Hidrolojik Dolaşımın uygun bir yerine vermek gerekmektedir. Daha
iyisi, arıtılmış suyu farklı amaçlar için birkaç kere örneğin tarımda, sanayide,
araba yıkamada ve yeraltı sularımızı yapay olarak beslemek için
kullanabiliriz.
İklim ve Yağış
Ülkemiz genel olarak Akdeniz İkliminin etkisindedir. Ancak güneyle kuzey
arasındaki 6o lik enlem farkı, kıyılardan uzaklık, yükselti farkları, kıyılardan
iç kısımlara ve batıdan doğuya hem sıcaklık hem de yağış miktarlarında önemli
farklara sebep olur.
Ülkemizde ortalama yıllık yağış 643 mm’ dir. Toplam yıllık yağış miktarı
501x109 m3 hesaplanmaktadır. Bu yağışın %55’i herhangi bir amaçla kullanılmadan
buharlaşma ve terlemeyle atmosfere geri dönmektedir. Ülkemizin 112x109 m3 olarak
hesaplanan su potansiyelinden çeşitli amaçlarla yararlanabilmek için büyük baraj
sayısının 730 ve gölet veya küçük baraj sayısının da 2000 dolayında olması
gerektiği öngörülmektedir (BİLEN, Ö. 2009). Baraj sayısının artması serbest su
yüzeyinden buharlaşma kayıplarının da artması demektir.
Oysa bu suyun bir kısmını yeraltı sularımızı yapay beslemeyle veya yer altı
barajları yaparak kazanmak mümkün görünmektedir. Osmanlı İmparatorluğu
döneminden İstanbul’a kalan önemli tarihi miraslarımızdan olan Yerebatan
Sarnıcı, günümüzde su yönetimi için çözüm yollarından birini gösteriyor
gibidir.
Ülkemizde, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar su kaynaklarımızın
değerlendirilmesi için ilk yıllarda münferit ve 50’li yıllardan sonra havzalar
bazında, çok büyük projeler gerçekleştirilmiştir. Elbette bu amaçla büyük
çabalar harcayan kişiler ve başta DSİ, EİE, MTA, İller Bankası,
üniversitelerimiz olmak üzere emeği geçenleri gönülden kutlamak, sevgi ve
saygıyla anmak gerekir. Tüm bu çabalara ve büyük yatırımlara rağmen mevcut su
potansiyelimizin ancak üçte biri istifadeye sunulabilmiştir. Bu nedenle büyük
miktarlarda alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi gerekli
görülmektedir.
Elbette güncel kavram ve gelişmelerin ışığında stratejik plan ve projeler
hazırlanmalıdır. Su olanakları, ihtiyaçlar, maliyet, doğal hayat, süreklilik ve
güvenilirlik unsurları ile etkin çözümler suyu kullananlar, profesyoneller ve
karar vericilerin müşterek kararlarıyla bulunmalıdır. Bu arada her aşamada suyu
kullananların suyun değeri, ekonomisi, en yararlı şekilde kullanılması ve
arıtıldıktan sonra doğal çevrime terk edilmesi konularında sürekli eğitilmeleri
çok önem taşımaktadır. Aynı şekilde uzmanlar ile karar verenlerin de
eğitim-öğretimi çok gereklidir.
Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması çok önemli bir olanaktır.
Genç bilim insanlarımız deniz suyundan mevcut teknolojilerin ötesinde düşük
enerji ve maliyetle kullanılabilir tatlı su elde etmek için teşvik edilmelidir.
Olanaklar sağlanmalı, araştırma merkezleri kurulmalıdır.
Aynı şekilde yeraltı sularımızın yapay beslenmesi gelecek dönemler için
vazgeçilmez olanaklar sağlamaktadır. Bu teknoloji ABD’de 1930’lu yıllardan beri
kullanılmaktadır. Yeraltı suyu düzeyleri birçok havzamızda (Ergene, Konya) hızla
düşmektedir. Yerüstü barajlarımızla birlikte yeraltı barajları yapılması çok
yararlı sonuçlar sağlayabilecektir.
Ben arazide çalıştığım yıllarda, bu güzel ülkemizin doğusunda da, batısında
da kurbağalı su birikintilerinden içme suyu sağlamak zorunda olan, susuzluktan
kurumuş insanlar ve sürüler gördüm.
Gelişmenin en temel unsurlarından biri olan yeterli miktarda, uygun kalitede
ve makul tarifeyle suya sahip olmak için mevcut bilgi ve deneyim
birikimlerimizle akılcı uygun çözümler bulabileceğimizi ümit
ediyorum.
|