
"Şehir Yeniden İnşa Edilirken...

“Atatürk Orman Çiftliği Özgürleşmek...

“Soğuksu Milli Parkı’ndaki...

Mamak Karakusunlar Plan Değişikliğinin...

Yargı, Çayyolu’ndaki Plan...

İmrahor Vadisi’ni Yapılaşmaya...

“Büyükesat Vadisi’nde Yapılaşma...

Yargı, Atatürk Orman Çiftliği’nin...

Saraçoğlu Mahallesi’nde Üçüncü...

Atatürk Orman Çiftliği’nde...

Mimar Sinan, Ölümünün 435....
“Yeniden İnşa Süreci Tarihten Ders Alınmadan Bilim Dışlanarak Şekilleniyor”
9. Köy Söyleşileri kapsamında düzenlenen “Deprem, Kent, Yeniden İnşa” başlıklı söyleşide konuşan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Tezcan Karakuş Candan, deprem bölgesindeki yeniden inşa sürecinin tarihten ders alınmadan, bilim dışlanarak şekillendiğini söyledi.

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Tezcan Karakuş Candan, Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen 9. Köy Söyleşileri kapsamında “Deprem, Kent, Yeniden İnşa” başlıklı söyleşiye konuk oldu. Söyleşiye, Hollanda, Hırvatistan, Slovakya ve çok sayıda elçilik diplomatının yanı sıra, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Ali Atakan, Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen, Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyesi Muteber Osmanpaşaoğlu, depremzede gazeteciler ve vatandaşlar katıldı. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Tezcan Karakuş Candan, alınmayan önlemler ve yanlış kentleşme politikaları nedeniyle, ülkemizde ağır can kaybına yol açan depremler sonrasındaki yeniden inşa sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Candan, “Yaşadığımız deprem bir doğa olayı, yanlış kentleşme ve planlanma nedeniyle 11 ilde ağır can kaybına neden oldu afete dönüştü. Deprem sonrasında ise, tek adam yönetimi, kurumların içinin boşaltılması ve liyakatsiz yöneticiler nedeniyle yönetememe sorunu ve organizasyonsuzlukla karşı karşıya kaldık binlerce canımız kaybettik. Yeniden inşa süreci de tarihten ders alınmadan, bilim dışlanarak şekilleniyor.” dedi. Yanlış kentleşme politikaları afete yol açtı Tek tip imar yönetmeliği olamaz her bölgenin özgünlüğü vardır Toplanma, tarım ve arkeolojik alanları yapılaşmaya açıldı Candan, “Toplanma, tarım ve arkeolojik alanları yapılaşmaya açıldı. Antakya riskli ilan edilmesi gereken bir yer değil, korunması gereken bir alandır. Koruma Amaçlı İmar planları yapılması değerleriyle birlikte korunması gereken alanı neden riskli alan ilan edersiniz. Tarihi kent merkezinde konut dokusuna el koyacaklar ve burası ticari bir merkeze dönüştürülecek. Hala cesetlerin çıkartılmadığı bölgeler var Hatay'da. Armutlu bölgesi tamamen yıkılmış ve insanlara mezar olmuş durumda dar sokaklar nedeniyle hala içeri girilememiş. Tarihi merkez konut dokusundan ayrıştırılır ticari merkez olursa, o kent yaşamaz. Katılımcı süreç işletilmediği içinde göç edenlerin bölgeye dönmesi imkansız hale gelir.” dedi. Tarihi eser ayrıştırılamaz, yeniden canlandırma süreci sağlıklı yürümeyecek Candan, deprem bölgesindeki enkaz kaldırma çalışmaları sırasında havaya karışan ve insan sağlığını tehdit eden asbest tehlikesine de dikkat çekti. Organize bir suç var, baştan aşağıya sistemin aksaklığına neden olan herkes sorumlu Yöneticiler kadar toplum da etik değerleri gözetmeli, toplumsal tavır koymalıyız Candan, şunları söyledi: “Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak bilimden ve teknik aldığımız güçle vadilerin yapılaşmaya açılmasına karşı mücadeleyi sürdürüyoruz. İmrahor ve Büyükesat vadilerinin yapılaşmaya açılmasını yargıya taşıdık. Yine Örnek Mahallesi’nde hukuka aykırı plan değişikliklerine dava açtık. Neoliberal politikalar etik değer ilkelerini doğruluğu dürüstlüğü, ilkeliliği, yok etti. Ahlaki yozlaşma tüm kurumlara, topluma sirayet etti. En büyük enkaz bu yozlaşma, bunu nasıl kaldıracağız onu düşünmek lazım. Etik değer ilkelerinin toplumsal ahlakın her kurumda yeniden canlandırılması için ahlaklı insanların sorumluluk alması gerekiyor. Toplumsal bir tavır koymamamız gerekiyor.” Muhalefetin yeni bir konut politikasına ihtiyacı var “Enkazdaki malzemelerin ayrıştırılacağı ifade ediliyor, ancak iktidarın enkazların tasfiyesine dair bile bir politikası yok. Çevre Şehircilik Bakanlığı bir yılda 405 bin konutu yapamaz. İnşa sürecinde çalışacak işgücü eksikliği sürekli ifade ediliyor. Muhalefetin kalıcı konutları ücretsiz vereceğiz önerisi doğru bir öneri. Anayasa’da kamucu hakların genişletmesi anlamına geliyor. Yeniden inşa sürecinde elimizde önemli bir deneyim var. Şili'de Allende anayasanın hak kısmını genişleterek insanlara ücretsiz konut verdi. Tüm Şili’yi yeniden inşa sürecinin bir parçası haline getirerek, milli birlik ve dayanışma duygusunu geliştirdi. Eğer iyi bir konut politikası uygulanabilirse, insanlara verilecek eğitimlerle ve mimarların ve mühendislerin denetim ve gözetiminde kısa sürede halk kendi evlerini yapabilir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak Van’da biz bunu gerçekleştirdik. Çok önemli bir deneyim olarak Habitat Konferansında sunuldu. Van'da köyden kente zorunlu göç ettirilen insanların barınma sorununa evleri birlikte projelendirdik, orada oturacak insanlara mimari proje okuma, inşa yapma eğitimleri verdik. İnsanlar kendi evlerini bizim denetimimizde kendileri inşa ettiler. Aidiyet duygusu böyle gelişiyor. Yine Şili de deprem sonrası yarım evler projesi hayata geçirildi. Devlet, konutun yarısını yapıyor ve finanse ediyor. Geri kalan yarısını da halk kendisi inşa ediyor. Belli kurallar çerçevesinde halk yapı üretimine katılıyor. Bu açıdan muhalefetin yeni bir konut politikasına ihtiyacı var, her yerde beton olmaz. Geleneksel ve teknoloji ile geliştirilmiş, her bölgenin kendi özgünlüğüne göre konut sorununa çözüm üretecek yenilikçi fikirler gerekli. Ucuz kiralık konut üretimi, belediyeleri de içerisine katarak programlandırılmalı, teknoloji ile geliştirilmiş, geleneksel yapım yöntemleri teşvik edilmeli, ustalar yetiştirilmeli. Her yerde tek tip TOKİ konutları ile bir kültür yaratılamaz, bir kent hiç yaratılamaz.” Malatya yeni yaşam üniteleri uluslararası destekle hayata geçirilecek Candan, 54 gönüllü mimarın katıldığı projenin, uluslararası destekle hayata geçirileceğini belirterek, şu bilgeleri verdi: “Malatya kır kent ilişkisi yoğun olan bir yer. Geçimini büyük bir kısmını kayısıdan sağlayan kışın kentte yazın köyde olan yaşam tarzı olduğu için biraz daha sosyal ve toplumsal mekanlar tasarladık. Bunlar avlulu birimler haline getirildi. Her birimde 4-5 ünite var. Bunların kendi içinde avluları, terasları, var. Aynı zamanda burası bir yaşam alanı olacağı için sadece barınma üzerinden gidilmedi. Kreşinden eğitim birimine, idaresinden, küçük ölçekli ticaret birimine ve atölye çalışmalarına, yemekhanesine, toplu çamaşırhanesine kadar düşünülen hatta arazinin el verdiği şekilde kurulacak güneş enerji santralleri ile kendi enerjisini üretebilen bir yaşam birimi tasarlandı. Biz bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. İnsanların kalıcı konutları yapılana kadar 1-2 yıl oturabilecekleri mutlu olacakları bir yer olsun istedik. Hafif çelik sistemden yapılacağı için, oturacak insanlar kendileri de inşa edebilir, eğitim aldıktan sonra. Kalıcı konutlara geçilince de, yurt olarak, sağlıklı yaşlanma mekanları olarak da kullanılabilir.” |