AB ile müzakere edilen çevre faslının en maliyetli kısmını
33.9 milyar euroluk yatırım gerektiren su alanı oluşturuyor.
2.5-3 milyon tona ulaşan katı atık sorunu da Türkiye'nin başını ağrıtıyor.
Avrupa Birliği (AB) ile müzakere edilmeye başlanan çevre faslında yol haritasını
geçen günlerde açıklayan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,
özellikle katı atık ile su konusunda uyumun daha hızlı yaşanacağı görüşünde.
Uzmanlara göre ise bu alanlarda yapılması gereken daha çok iş var.
Avrupa Komisyonu adına Türkiye'de çevre uyumunu izleyen Bölgesel Çevre
Merkezi (REC) Türkiye Direktör Yardımcısı Kerem Okumuş,
Referans'a yaptığı açıklamada, Türkiye'de 2.5-3 milyon ton arasında tehlikeli
atık bulunduğunu ancak bunun sadece 100 bin tonunu bertaraf edecek kapasite
olduğunu belirtti. Ayrıca nüfusu 50 bin ve üzeri yerleşimlerde de atık su arıtma
ve katı atık depolama tesisleri kurulması gerekeceğini söyleyen Okumuş, şu anda
çok az belediyenin bunu yapabildiğini ifade etti.
Faslın en maliyetli kısmının su alanı olduğunu belirten İktisadi Kalkınma
Vakfı (İKV) Tarım Uzmanı Özgür Bozçağa da Türkiye'nin acilen
bir su yasasını çıkarması gerektiğini söyledi. Bozçağa, "Hem kurumlar hem
düzenlemeler açısından parçalı yapı sorun yaratıyor. Oysa AB, 2015'e kadar suyun
kalitesinin iyileştirilmesi için mevzuatı basitleştirerek tek çatıda topluyor"
dedi. En büyük pay suyun
Bakanlığın 2007-2023 dönemi verilerine göre çevre faslında 58.6 milyar
euroluk toplam yatırım ihtiyacından en büyük payı 33.9 milyar euroyla su
yatırımları alıyor. İçme suyu için 12.3 milyar euro ve atık su için de 7.7
milyar euroya ihtiyaç var. İçme suyunda arıtma tesisleri, şebeke, arıtma tesisi
yenileme ve şebeke yenileme yatırımları yapılacak. En çok harcama 6.2 milyar
euro ile şebeke yenileme yatırımlarına yapılacak. Atık su konusunda da en büyük
yatırım 7.7 milyar euroyla kanalizasyon yenilemeye ayrıldı. Ayrıca atık su
arıtma tesislerine 4.9 milyar euro harcanacak. Katı atıklar konusundaki
yatırımlar ise düzenli depolama, ambalaj, yakma ve tehlikeli atık konularını
içeriyor. En büyük harcama 7.5 milyar euroyla düzenli depolama yatırımlarına
harcanacak. Endüstriyel kirlilik kontrolünde de en maliyetli başlık 12.6 milyar
euroyla entegre kirlilik önleme ve kontrol uyumu oldu.
Belediyeler isteksiz
Bakanlığın verilerine göre Türkiye'de iptidai şekilde döşenmiş şebekeler
nedeniyle yüzde 55-65 arası su kaybı yaşanıyor. Ayrıca şu an arıtma tesisleri
yatırımlarını DSİ, şebeke yatırımlarını da İller Bankası ile belediyeler
yapıyor. İKV Tarım Uzmanı Bozçağa, bu alanda özel sektörün finansman açısından
kaynak olarak görülmemesi gerektiğini birkaç yıl önce Antalya ve İzmit'te su
dağıtım işletmesi özelleştirmelerinde yaşanan sıkıntıya işaret ederek önermiyor.
Bakanlığın yol haritasında da Dünya Bankası (DB) ile özel sektörün çevre
faslında uyum için finansman getirecek kaynaklar olarak yer aldığını belirten
Bozçağa, burada çeşitli riskler gördüklerini vurguluyor. Bozçağa, yerel
yönetimlerin geçmiş deneyimler nedeniyle isteksiz olmasına karşın özel sektör
katılımını zorunlu tutan DB kaynağı için buna mecbur kaldığını belirtiyor.
Siyaset etkili oldu
Çevre faslının açılmasında Türkiye'nin başarısından çok siyasi engeller
nedeniyle açacak çok az sayıda fasıl kalmasının etkili olduğu savunuluyor. İKV
Çevre Uzmanı Mahir Ilgaz, Türkiye'nin çevre konusunda uyum
stratejisini ortaya koyması ve Kyoto Protokolü'nü imzalaması üzerine açılış
kriterlerini karşıladığını söylerken "Ancak siyasi durum etkili olmasa bu fasıl
muhtemelen daha sonraya bırakılırdı. Diğer adaylarda böyle oldu"
dedi.
|