Kamunun ve özel yapıların denetimi, sahil şeridindeki yapılaşma ve imar
planlarından sorumlu Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, TOKİ’nin yetkilerinden ve
siyasi baskıdan şikayetçi oldu. Bakanlık bürokratları tarafından hazırlanan ve
Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir’in imzasını taşıyan
‘Kamu Araştırma Programı’nda çarpıcı bir tespite yer verildi.
Bayındırlık Bakanlığı’nı tehdit eden unsurlar arasında siyasi gücün
bürokrasinin bilgi birikimi ve deneyimi ile uyumlu çalışmaması, Bakanlığın
çalışmalarına yapılabilecek siyasi müdahale ve baskılar ve TOKİ’nin özel yetkisi
ve uygulamalarını sıraladı.
‘Siyasi irade yetersiz’
Bakanlık tarafından hazırlanan söz konusu programın içinde çalışmaların
yavaşlamasının temel nedeni adeta siyasi iradeye kilitlendi. Tek parti iktidarı
olmasına rağmen programda, Bakanlık bürokratları tarafından geliştirilen
çalışmaları yerine getirecek siyasi iradenin yetersiz olduğu serzenişinde
bulunuldu.
Söz konusu programda siyasi iradeye yönelik yer alan tehdit şöyle sıralandı:
“Siyasi gücün bürokrasinin bilgi birikimi ve deneyimi ile uyumlu çalışamaması.
Bakanlığın vizyonunun uygulamaya geçilecek siyasi güce sahip olmaması.
Bakanlığın çalışmalarına yapılabilecek siyasi müdahale ve baskılar. Bakanlık
üzerindeki devlet politikalarının siyasi irade ile sürekli değişmesi. İmar
planlarının bir ‘rant’ aracı olarak görülmesi ve siyasetin planlar üzerindeki
etkisi (bilimsellikten uzak planlama), yapılaşma, afet konularında uygulamayı
yapan yerel yönetimleri denetim yetkisinin teknik bir bakanlık olmayan İçişleri
Bakanlığına ait olması.”
Bir dönem Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na bağlıyken Başbakanlık bünyesine
alınan TOKİ’ye yönelik de programda, serzenişlerde bulunuldu. Programda, şunlar
sıralandı: “Yapılaşma, afet planlama alanında çok fazla kurumun yetkili olması.
Genel olarak kamudaki bilgi bankası ağının sağlıklı işlememesi. Üniversite, özel
sektör ve kamu kuruluşları arasındaki bağın yetersiz olması. TOKİ’nin özel
yetkisi ve uygulamaları Bayındırlık Bakanlığı’nı tehdit etmektedir.
Kamuoyunda güvenli-planlı yapılaşmanın öneminin tam kavranamaması. Yerel
yönetimlere yetki devri ve yerel yönetimin deneyimli kadrosunun sınırlı olması.
Her kurumun kendi planlama etkinliğini yaratacak yasal düzenleme girişimleri.
Kurumsal hafızanın yok edilmesi. Bakanlığın ilgi alanlarında hızlı değişim ve
gelişmeler olması. Tek bir yapı mevzuatı olmaması.”
‘Deprem kuşağındayız’
Ayrıca Türkiye’nin birinci derece deprem kuşağında olmasına rağmen hala bir
afet tehlike haritalarının hazırlanmamasının altı çizildi. Programda, “Diğer
kurumların yetişmiş personeli daha iyi şartlar karşılığında kendine çekmesi. Kıt
kaynaklı olan toprağın ve kıyıların korunmaması. Bakanlık için Ar-Ge proje
havuzunun bulunmaması. Ülke genelinde halen afet tehlike haritalarının
hazırlanamaması.Tüketici bilincinin oluşmamış veya yetersiz olması” denildi.
Çin’e dikkat
Bu arada ‘Çin’ örnek gösterilerek dış pazarlardan giren inşaat malzemeleri
tehdit olarak nitelendirildi. Programda, “Yeni yapı malzemelerinin
standartlarının geliştirilmesinde geç kalınması. Nitelikli personelin başka
kurumlara geçmek istemesi, deneyimli ve güçlü beyinlerin değerlendirilmemesi.
Üst politikalar, yetkilerin başka kurumlara verilmesi. Çarpık kentleşme. Küresel
ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle kentsel ihtiyaçların artması. Dünyada,
uluslararası ölçekte kentleşme planlama konularındaki gelişmelerin takibinin
yetersizliği, Ar-Ge alanının genel düzenleyici ve yöntem geliştiren mevzuat
eksikliği. Ar-Ge konusunda ulusal politikaların eksikliği ya da etkin
uygulanmaması. Kamu çalışanları arasındaki ücret farklılıkları”
denildi.
|