Mobilya sektöründe gerçek bir tasarım ikonu olan Tom Dixon
geçen hafta yapılan Marka Konferansı’na konuşmacı olarak
katılmak üzere İstanbul’daydı. 2001 yılında “İngiliz Kraliyet Nişanı” ile
ödüllendirilen Dixon’ın tasarımları, İngiltere’deki Victoria & Albert
Müzesi’nin yanı sıra New York, Boston, Paris ve Tokyo’daki tasarım müzelerinde
sergileniyor. Ünlü tasarımcı, “Boğaz’a üzerinde mağazaların olduğu, yaşayan bir
köprü yapmak gerekli” diyor.
Tasarım kelimesinin sizin için anlamı nedir?
Birtakım şeyleri iyileştirme süreci. Bu iyileştirme, görsel bir iyileştirme
ya da bir ürünü farklı şekilde tasarlayıp kullanım kolaylığı sağlamak şeklinde
olabilir.
İyi tasarımcı kimdir?
Daha önce var olmayan şeyi yapan kişidir. Eşsiz bir şey ortaya çıkıyorsa bu
iyidir. “Yenilik”le ilgili bir şey yani. Sadece bir şeyin formuna bakmak yetmez;
bunlar nasıl kullanılıyor, malzeme nerden geliyor, kullanıldıktan sonra nereye
gidecek? Bu sorularla da ilgilenmek gerekir.
Tasarım yaparken neye öncelik veriyorsunuz; formu mu, kullanılabilir
olması mı...
Ben zaten tasarım eğitimi alan bir insan değilim, hiçbir zaman da tasarımcı
olacağım diye yola çıkmadım. Sadece birtakım şeyleri yapmaktan hoşlanıyorum.
Kendi keyfim için yapıyorum bunları da.
Bir objenin formu harika ama kullanışlı değil. Bu başarılı bir iş
midir?
Niye başarılı olmasın ki, çok güzel bir heykel olabilir bu. Ancak niyet de
önemli...
Eğitim insanı kısıtlayan bir şey
Okulunuzu yarım bırakmanıza rağmen bir tasarım ikonu oldunuz. Bu
eğitimsizlik durumu “yanlış yapma imkanı” tanıdığı için avantaj
mıydı?
Benim için avantajdı, evet. Herkes için böyle olacak demiyorum, çünkü farklı
kişilerin farklı çerçevelere ihtiyacı var. Fakat şu bir gerçek ki, çok fazla
eğitim almak da insanı kısıtlayan bir şey. Benim avantajım, kendim dışında
kimseyi memnun etmek zorunda olmamamdı. Bir de “naif olmak” çok önemli bir
özellik. Bir şey de uzmanlaştığın anda hemen, “Başkaları ne yapıyor?” diye
bakmaya başlıyorsun.
Tom Dixon’ın farkı nedir peki?
Şirketimi kurma şeklim farklı bir kere. Benim şirketim bir mobilya tasarım
şirketinden ziyade bir moda tasarım şirketine benziyor. Mobilya tasarımı
yapanların çoğu imalat yapan markalara hizmet verir. Ben ise kendi markamı
kurdum; ben tasarlıyorum, ben üretiyorum, dağıtımını yapıyorum. Sektörümdeki
diğer isimler bunu yapmaz.
Tasarım geçmişinizi özetleyen kelime nedir?
Çocukluğumdan beri bir şeyleri tasarlıyorum. İlk tasarımım bir sandalyeydi.
Profesyonel olarak ise 26 yıl oldu. Tasarım geçmişim ise tek kelimeyle, İngiliz.
İtalyan bir tasarımcı arkadaşım da benim “omurgalı bir tasarımcı” olduğumu
söylemişti. Çünkü birtakım şeylerin uyumu benim için çok önemli.
Tek bir ürününüzü sergilemeniz istense bu ne olurdu?
S sandalye olurdu. Bu tasarımım, uluslararası platformda tanınmamı sağladı
çünkü.
Kendi evimi ve arabamı tasarlıyorum
Şu anda kendi evimi ve arabamı tasarlıyorum. 1949 yapımı bir Bentley’i
elektrikle çalışan bir arabaya dönüştürüyorum. Belki ileride “Gel bize de araba
tasarla” derler. Teklif gelmesini beklemektense kendim başladım. Benim hikayem
hep öyle oldu, neyi tasarlamak istiyorsam teklif beklemeden tasarladım...
Glam rock modasını dekorasyonda da göreceğiz
2010 yılında nasıl tasarımlar göreceğiz?
Glam rock modası yaşamın her alanına yansıyacak. Daha sert gözüken şeyleri
tercih edeceğiz. Deriler, raptiyeler... Daha asi ve daha sert ama gösterişli
aynı zamanda.
İstanbul için bir şey tasarlamanızı istesem bu ne
olurdu?
20 yıl önce yeni yıl için gelmiştim İstanbul’a. Yeni bir Boğaziçi Köprüsü
tasarlardım. Asya-Avrupa’yı birleştirme duygusu hoş. Üzerinde mağazaların
olduğu, yaşamın olduğu, aktif ticaretin olduğu köprü.
|