Haziran ayına ilişkin “aylık ekonomik bülteni”nde AB’nin
yayınladığı 3 aday ülkeyi de kapsayan 37 ülke için satınalma gücü paritesine
göre kişi başına gelir hacim endeksinde Türkiye’nin Avrupa’nın en fakir ülkeleri
ile yan yana yer aldığını belirten ve bu durumun “büyümenin sağlam
kaynaklara dayandırılamamasından” kaynaklandığını ileri süren
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), temmuz
raporunda da “Türkiye’nin mevcut büyüme trendini sürdürmesi konusunda çeşitli
endişeler bulunduğunu” vurguladı. Son raporda özetle şunlara yer verildi:
* Türkiye’de bütçe açığı ve cari açık sorunu yılın ikinci yarısında
ağırlığını arttırıyor.
* Kısa erimde borçlanma ile ilgili sorun yaşamıyor ise de mevcut
borçlanma tablosu kaynakların ülke kalkınması yerine faiz ödemelerine akmasına
neden oluyor.
* Türkiye borçlanabilir ve borçlarını ödeyebilir konumda olduğu için
başta IMF ve uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca krizden çıkmış ülke
konumunda görülüyor. Ama büyümenin finansmanını yurtiçi tasarruflara
dayandıramadığı ve nitelikli doğrudan yabancı sermaye akımını sağlayamadığı için
büyüme trendini sürdürmesi konusunda çeşitli endişeler bulunuyor. TİSK’in
haziran bülteninde de şu şu ifadeler dikkat çekiyordu:
* AB’nin 37 ülke için yayımladığı satınalma gücü paritesine göre kişi
başına gelir hacim endeksinde 27 üye ülkenin ortalaması “100” iken Türkiye’nin
endeks değeri 46’da kalıyor. Bu, “Türkiye’nin AB üyeliği için daha yüksek büyüme
oranlarını yakalaması gerektiğini” ortaya koyuyor.
* Türkiye makro ekonomik büyüklük olarak G-20 içerisinde ama kişi başına
gelir, işgücüne katılım oranı gibi değişkenlerde gelişmiş ülkeler sınıfına
giremiyor. Bunun sağlanabilmesi Türkiye’nin istikrarlı, sürdürülebilir ve yüksek
oranlı büyümesi ile mümkün. Bunun için büyümenin sağlam kaynaklarla finanse
edilmesi zorunlu. Türkiye bu konuda bir türlü çözüm yolu üretemiyor. Pozitif
büyüme oranını yakalarken bile tekrar yüksek cari açık düzeyleri ile karşı
karşıya kalmamız, sorunun ciddiyetini gösteriyor.
|