Dünyanın En Uzun Su Yolu İstanbul’da Keşfedildi
Eski İstanbul’a su sağlayan 1653 yıllık dünyanın en uzun su ikmal sistemi uzay teknolojileriyle ortaya çıkarıldı. Proje yürütücüsü İTÜ’den Prof. Dr. Derya Maktav ve Edinburgh Üniversitesi’nden Prof. Dr. James Crow’a göre bu, üzerinde mühendislik harikası 40 kemer bulunan dünyanın yeni harikasının keşfi. Istırancalar’dan başlayarak İstanbul’a

Eski İstanbul’a su sağlayan 1653 yıllık dünyanın en
uzun su ikmal sistemi uzay teknolojileriyle ortaya çıkarıldı. Proje
yürütücüsü İTÜ’den Prof. Dr. Derya Maktav ve Edinburgh
Üniversitesi’nden Prof. Dr. James Crow’a göre bu, üzerinde
mühendislik harikası 40 kemer bulunan dünyanın yeni harikasının
keşfi. Istırancalar’dan başlayarak İstanbul’a ulaşan 450 kilometrelik
sistem Antik çağda muazzam bir hidrolik mühendisliği temsil ediyor ve
dünya kültür mirası ilan edileceğine kuşku yok.
Prof. Dr. James Crow Taş köprüler, orman içinde 100-150 metre uzunluğunda, 40 metre yüksekliğinde su kemerleri... Arkeolojik açıdan bu kadar büyük su kemerleri yok, ilk defa açıklanmış olacak. Ortaya çıkan sistem Ayasofya gibi önemli kültür varlıkları içinde. UNESCO’nun bunu dünya mirası ilan etmesi şart, zaten sahip çıkacaktır. Bugüne kadar dünyanın en uzun su sistemi olarak Kartaca ve Köln su sistemleri biliniyordu. Istıranca’dan başlayan İstanbul sistemi onların iki buçuk katı daha uzun. Roma su yolunun tarihçesi MS 330: Roma kenti Bizans, Kral Konstantin tarafından ‘Konstantinopolis’ olarak kuruldu. MS 345: İmparator Valens Trakya sularını İstanbul’a taşımaya başladı. Saraçhane’deki Valens Kemeri (Bozdoğan Kemeri, 1 kilometre uzunluğunda) bu sistemin küçük bir parçasıydı. Sonraki 100-150 yıl sisteme eklemeler yapıldı. MS 626: Avarlar akınları sisteme zarar verdi. MS 767: V. Konstantin sistemi restore ediyor ama su yolu MS 1200’deki depremlerde yine harap oluyor. En büyük sorun orman balıkçıları Prof. Maktav 3 yılda 14 kez gittikleri arazide günlerce kaldıklarını belirterek karşılaştıkları sorunları şöyle anlatıyor: “En büyük sorun define avcıları. Bunlar, ellerindeki uyduruk haritalarla etrafı kazıyor ve özellikle su kemerlerine büyük zarar veriyorlar. Böyle bir ekiple ormanda karşılaştık, “ne arıyorsunuz” diye sorduk, “balığa gidiyoruz” dediler. Böyle durumları jandarmaya bildiriyoruz. Çevre halkı arasında imparatorun, “halkım darda kalırsa her taşın altına bir altın koydum” dediği masalı ortalıkta dolaşıyor, hazine avcılarını bu masallar tetikliyor. Kene bir hafta kanını emmiş Prof. Maktav, araştırmalar sırasında ormanda Vietnam filmlerindeki gibi köylülerin yardımıyla baltalarla sık bitki örtüsünü keserek ilerleyebildiklerini anlatıyor: “Bir gün araziden eve döndüm, sırtımda bir sivilce. Göremiyorum, eşime bakar mısın dedim. O da sivilce sandı. Damadım doktor, telefon edip gittim. Kene dedi. Bir haftadır kanımı emiyormuş. Çapa’da uzman bir profesöre yönlendirdiler. Türkiye’nin her tarafından keneler ona geliyor. Kırım kongo değil dedi ama bir ay kontrol altında tuttular”. |