Delta Ofis Mobilya tarafından
düzenlenen 'Gelecek Ofisler için Yeni Fikirler' konulu tasarım
yarışmasında ödüller sahiplerini buldu. 2000 yılından bu yana düzenlenmekte olan
ve yarışma şartnamesine uygun 96 projenin değerlendirildiği yarışmanın ödül
töreni Yapı-Endüstri Merkezi'nde (YEM) gerçekleştirildi.
Ödül töreninin açılış konuşmasını yapan Delta Ofis Mobilya Yönetim Kurulu
Başkanı Adem Yılmaz, yarışmanın öğrencilerin kendilerini
sınaması açısından taşıdığı önem üzerinde durdu. Yarışmaya katılan projelerin
her geçen yıl daha da başarılı bir grafik çizdiğine değinen Adem Yılmaz, bunun
da düzenlenen yarışmaların sayılarını artırdığını; ayrıca dereceye giren proje
sahiplerinin sektöre girmesi için de fırsat oluşturduğunu söyledi. Adem
Yılmaz, Türkiye'nin mobilya sektöründeki yatırımlarıyla Avrupa'nın en gelişmiş
teknolojisine sahip olduğuna dikkat çektiği konuşmasında Batı ülkelerinin artan
maliyetler nedeniyle mobilya üretiminde zorlandığını, bunun da sektör için büyük
bir şans olduğunu belirtti. Adem Yılmaz, mevcut teknolojinin iyi tasarımla bir
potada buluşturulmasıyla 250 milyar dolarlık dünya pazarından alınacak yüzde
10'luk payın ülke ekonomisine sağlayacağı katkının öneminin altını çizdi ve
"Yarışmada dereceye giren ya da giremeyen öğrencilerimizin önünde oldukça önemli
bir ışık vardır ve bu ışığı yakalamak da kendi yaratıcılıklarına bağlıdır" diye
konuştu.
Yarışmada dereceye giren projeler:
Birincilik Ödülü: Mustafa Emre Kara & Bayram
Cansu İkincilik Ödülü: Hakan Türkmen Üçüncülük
Ödülü: Sevin Coşkun Mansiyon 1: Dilek Kepenek &
Serdar Şengüler Mansiyon 2: Bediha
Ulutürk Mansiyon 3: Çetin
Ayık
Mustafa Emre Kara & Bayram Cansu /
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü 4. sınıf
BC: Aslında yarışmalara çok katılmıyoruz. İlk düşüncemiz,
çalışma alanlarının tamamen kapalı alanlar olması ve çalışanların gittikçe daha
da makineleşmesi oldu. Tamamen iş odaklı, mola zamanlarının dışında tamamen işin
öne çıktığı ortamlar. Bundan yola çıkarak tamamen açık bir sistem geliştirmek,
sosyalliği öne çıkarmak istedik. Gizliliği ortadan kaldırmayı amaçladık.
Tasarladığımız masa dört kişilik, ama bir toplantı masası haline de gelebiliyor.
Çalışma ortamını biraz daha eğlenceli bir hale getirmek istedik. Bir yıldır da
kağıt katlama sanatı üzerine çalışıyorduk, küçük maketler yapıyorduk. Formu,
başka bir forma eklemeden nasıl bozabiliriz ve bunu nasıl fonksiyonel bir hale
getirebiliriz diye düşündük. Form çok yetersiz kalınca, katlama düşüncesi
gelişti.
EK: Tasarımın basit olması gerekiyordu. Çok fazla yan
elemana ihtiyaç duymadan, formun kendi olanaklarıyla kendi kendini
taşıyabilmeliydi. Bölücü elemanlar gerektiğinde depolama fonksiyonunu da yerine
getirebilsin istedik.
BC: Ofisler gittikçe daha da teknolojik bir hale geliyor,
ama biz doğal bir yaklaşım istedik. Lekesel, olabildiğince sade, steril olmayan,
malzemesi doğal bir tasarım oldu. Geleceği nasıl tanımlayacağımız düşünülmesi
gereken bir konu. Gelecek dediğimiz şey uzaysal, çok teknolojik şeyler mi
tasarlamak, yoksa en başa, doğaya mı dönmek? Biz daha çok doğa tarafındayız.
EK: 'Geleceğin mobilyası' diye ille de dijital ekranlar,
elektronik birimler içeren bir düşünce içinde hareket etmedik. Herhangi
rahatsızlık kaygısına mahal vermeden en basit nasıl çözebileceğimiz üzerine
yoğunlaştık.
BC: Zaten içinde bulunduğumuz sosyolojik, psikolojik ve
ekonomik ortam, onların tasarım üzerine saldırıları, insanlara yansıması da çok
önemli. Mekan insanı, insan da mekanı şekillendiriyor. Karşılıklı bir alışveriş
var. Aslında eğitim sistemimizde bir terslik var; bazı üniversiteler teknik
anlamda çok yoruyor öğrencileri. Böylece işin sosyolojik boyutundan uzaklaşmaya
başlıyoruz.
Hakan Türkmen / Yeditepe Üniversitesi Sanat ve Tasarım Bölümü
3. sınıf
Üç hafta öncesine kadar haberim yoktu, bu nedenle kısa zamanda birşeyler
yapmam gerekti. Önce pioyasada bulunan diğer ofis mobilyası çeşitlerini
inceledim; ihtiyaçların neler olduğu üzerine düşündüm. Staj yaptığım yerlerden
bir ofis deneyimim de vardı. Elbette bu deneyimlerin de bir katkısı oldu, çünkü
zaten tecrübelerinizden yola çıkarak oluşturuyorsunuz tasarımı. Eksikliği
kendiniz hissettiğiniz zaman, yeni bir şeyler geliştirmeyi daha çok
istiyorsunuz. Ben de bu eksikliklerden yola çıktım.
Eksiklik şuydu: Ofis masaları blok halinde olduklarında çok fazla yer
kaplıyorlar. Bunları açılır kapanır bir sistemle gerektiğinde büyütmek, yerden
kazanmamıza yardımcı olabilirdi. Tasarladığım masada ön ayırıcı panelin üç
hareketi var; bu şekilde masa daha da büyüyebiliyor ya da aşağı çekilerek
kapatıcı bir panel işlevini üstlenebiliyor. 2 kişilik bir masadan 10 - 12
kişilik bir masa haline gelebiliyor.
Daha önce de çeşitli yarışmalara katılmıştım, bu ödül kazandığım ikinci
yarışma oldu. Yarışmalar, öğrenciler açısından çok önemli. Çünkü piyasaya
çıktığınız zaman neler yapabileceğinizi görmenize yardımcı oluyorlar. Kendi
sevineyinizi anlamanızı sağlıyorlar ve ayrıca sizinle birlikte mezun olacak
rakiplerinizi de gözlemlemenize olanak yaratıyorlar. Şirketlerin beklentilerini
ve bunların ne kadarını karşılayabildiğinizi öğrenmenizi de sağlıyorlar. En
önemlisi de tecrübe kazandırıyorlar. Bir projenin işleyişini ve değerlendirme
aşamasını, her aşamasında bulunarak öğrenmiş oluyorsunuz.
Sevin Coşkun / İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Yüksek Lisans
öğrencisi
Tasarım yarışmalarına katılıyorum zaten, ama daha
önce hiç ofis mobilyası tasarımı yapmamıştım. Ankara'da kendi ofisim var, iki
kişiyiz. Birlikte katıldığımız ve ödül aldığımız yarışmalar da oldu. Dünyada,
malzeme, mekan kullanımı yönünde bir minimalleşme var. Bu, malzemeyi az
tüketmek, daha çevreci olmak yönünde bir çaba. Ben de tasrımımda bunu sürdürmeye
çalıştım. Tasarımım, birbirine simetrik iki parçanın farklı açılarda
döndürülmesiyle oluşan bir sistem. Sadece iki parça kullanarak bir masa ve bir
seperasyon sağlayabiliyorsunuz. Bu, üretim açısından da işleri kolaylaştırıyor;
ayrıca çevreci.
Tasarım yarışmalarında sıkıntı şöyle başlıyor. Evet, ödül alıyorsunuz; ama
daha da mutlu edici olanı onun uygulandığını görmek. Bu anlamda sanayicilerin
yarışma organizasyonunda olduğu kadar, üretilen tasarımların hayata
geçirilmesinde de hevesli olmalarını bekliyoruz.
Serdar Şengüler - Dilek Kepenek / İç mimarlık
SŞ: Okulda yarışma afişini görünce katılmaya karar verdik.
Tarzımızın birbirine uyacağını, destekleyeceğini düşündüm.
DK: Ben kayıt dondurup bir süre ara vermiştim. Yarışmadan
Serdar aracılığıyla haberdar oldum. Birinci sınıf olduğum için aslında pek de
katılmayı düşünmüyordum. Serdar, benim katılmamı istiyordu; ama benim tereddüt
ettiğimi görünce hadi beraber katılalım dedi. İyi de oldu.
SŞ: Başlık 'geleceğin ofisi' olunca, değişik bir fikir
uygulamak istedik; ama sanırım biraz fazla uçmuşuz. Bir açık ofis sistemi
tasarladık ama olabildiğince yer kazanmaya çalıştık; gelecekte nasıl kavramlar
üzerinde durulacağını düşündük. Nüfus artıyor ve dünya gün geçtikçe daha da
kalabalıklaşıyor. Bu nedenle yaşama alanlarımız da daralıyor. Minumum alandan
nasıl faydalanabileceğimizi araştırdık.
DK: İnsanların bireysel daha rahat çalışabileceklerine, daha
iyi konsantre olabileceklerine inanıyorum. Ama elbette toplu çalışılması gereken
alanlar da olmalı. Biz, bu iki farklı gerekliliği bir araya getirdik; hem
bireysel hem de toplu kullanıma uygun bir tasarım yaptık.
SŞ: Ofisler üzerinde düşünülmesi gereken mekanlar; belki de
geleceğin çalışma ortamları çok farklı olacak.
DK: Malzeme olarak basit; maliyeti yüksek olacak ya da
uygulanamayacak bir tasarım değil. Belki klasik tarzın biraz dışına çıktığı için
kullanıcılar başlangıçta garip karşılayabilir. Yeniliklere açık ofislerin
rahatlıkla alabilecekleri bir tasarım olduğunu düşünüyorum.
SŞ: Temel amacımız tekrar olmayan, farklı bir ürün
sunabilmekti. Zaten yarışmanın amacı da buydu.
Bediha Ulutürk / Mimarlık Tarihi Yüksek Lisans öğrencisi
Ben de ofiste çalışıyorum. Ofisimizdeki ana problemlerden biri ortadaki
kablolardı. Zaten ofis için de mobilya tasarlıyordum; yarışmayla aynı döneme
rastladı. Ana amaçlardan biri kabloları saklamaktı. Bir diğeri de, yoğun çalışma
dönemlerindeki dağınıklığı toparlayabilmekti. İnsanlar temiz bir mekanda daha
rahat çalışıyorlar. Tasarımda, ana tablayı aynı zamanda bir depolama aracı
olarak da kullandım; ayrıca gerektiğinde bir toplantı masasına da
dönüştürülebiliyor. Bir kişinin yalnız çalışabileceği, ama öte yandan grup
çalışması da yapabileceğiniz bir birim.
Yeterince depolama alanınız varsa ve düzenliyseniz, gerçekten 10 kişinin
çalıştığı yerde 20 kişi de çalışabilir. Birkaç ay önce bizim ofisimizde (Ütopya
Mimarlık) de bir süreç yaşandı ve mobilyalarımız değişti. Şimdi çok daha fazla
depolama alanımız var. Daha önce 1.80'lik masalarda çalışırken şimdi 1.20'lik
masalarda çalışıyoruz ve aynı rahatlığa sahibiz.
Çetin Ayık
Yarışma, hayatımın bir parçası; birçok yarışmaya katıldım. Bir mimarlık
öğrencisi olarak benim için farklı bir deneyim oldu; çünkü iç mimarlığa ya da
endüstriyel tasarıma daha yakın bir iş. Ama sonuçta bu da bir tasarım ve
tasarımın her alanında olmayı seviyorum. Ofis elemanları, bütün donatılarıyla
bizim birer parçamız; öğrenciyken bile sonuçta çalışma düzeneğiniz bir sandalye
ve masadan oluşuyor. Nasıl daha rahat çalışılabilir diye düşündüm. Hızla
çoğalıyoruz ve dünya bize yetmemeye başladı. Arabalar küçülüyor, binalar dikeyde
büyüyorlar. İnsanlara yaşayabilecekleri alan bırakma çabasındayız. 'Geleceğin
ofisleri'ni düşününce aklıma ilk gelen şeyler bunlar oldu ve bunun çözümünün ne
olabileceğinin üzerine gittim.
O anda ırmaklar ve su üzerine bir makale okuyordum ve orada ırmakların
doğdukları ve denize ya da göle döküldükleri nokta arasında katettikleri yolun
olabilecek en kısa mesafe olduğunu söyleyen bir araştırmadan bahsediliyordu;
kıvrımları da o akışkanlığın bir parçasıydı. Ben de tasarımımda geometrik bir
yapıdan ziyade amorf bir form üzerine gittim. Hem üç hem de iki boyutta
ırmakların kıvrımlarına benzer bir akışkanlık elde etmeyi amaçladım. Daha küçük
ama daha çok kişinin çalışabileceği bir alan elde etmeye çalıştım. İnsanlar tek
bir modülde karşılıklı çalışıyorlar ve bu da görsel bir iletişim kurmalarını
sağlıyor.
|