Yönetmen Handan Öztürk'ün filmi
"Benim ve Roz'un Sonbaharı", "Hasankeyf'in
çığlığı" oldu. Hasankeyf'in sular altında kalmaması
gerektiğini anlatan film, 1 Mayısta vizyona girecek. Başrollerini Serkan
Altunorak ve Öznur Kula'nın oynadığı filmde Serra Yılmaz, Zerrin Arbaş, Leyla
Batgi, Bahar Ün, Abdullah Tapkan, Tevfik Yapıcı, Murat Batgi, Aytaç Ağırlar,
Osman Hunav, Zelal Gündüz, Gıyasettin Şehir, Faruk Acar, Mürsel Emektar ile
Batmanlı ve Diyarbakırlı yerel oyuncular da yer aldı.
Hasankeyf'in yok olmasına dikkati çekmek isteyen ve Güneydoğu sorununa
değinen filmin çekimleri, Batman, Hasankeyf ve
Mardin'de yapıldı. Çekimleri yaklaşık 2 yılda tamamlanan filmin
konusu kısaca şöyle:
"Hasankeyf, yapılacak baraj nedeniyle sular altında kalacak ve dünyada eşi
benzeri görülmeyen bu zengin kültür de yok olacaktır. Bunu engellemek için tüm
güçlerini seferber ederek mücadele eden sivil hareket ne yazık ki yenilgiye
uğrar. Bu hareketin başını Gazeteci Metin çeker. Eski bir makineyle çıkarttığı
yerel gazetesiyle mücadele eden Metin, bir yandan da karısı Berfin'le
uğraşır."
Zorluklarla çekildi
Filmin başrol oyuncularından Öznur Kula, AA muhabirinin
sorularını yanıtlarken, yönetmen Öztürk'ün Hasankeyf'i gördükten sonra bu filmi
yapmaya karar verdiğini söyledi.
Filmin büyük bir özveriyle çekildiğini belirten Kula, "Aniden kum fırtınaları
çıktı, sete sürpriz baskınlar yapıldı. Serkan Altunoraklar ile karşılıklı
oynadığımız göl sahnelerinde, eksi 5 derece suda zatürre tehlikesi atlattık. Ama
ekibin fedakarlığı ve özverisiyle 2 yıl sürmüş olsa bile ortaya kayda değer ve
derdi olan bir proje çıktığı için mutluyum" dedi. Filmde kendisinin "gazeteci
Metin"in karısı olan "Berfin" karakterini canlandırdığını ifade eden Kula,
filmde Hasankeyf ile Güneydoğu sorununun bu karakterle özdeşleştirildiğini
vurguladı.
Kula, "Berfin" karakteri hakkında şu bilgileri verdi:
"Batmanlı değil, göç etmek zorunda kalmış. Aslında, kendi köyünde yaşlı bir
adamla evlendirildiği için dağa kaçmış. Az buçuk okumuşluğu var ama bilinçli bir
genç değil. Dağa kaçmasının altında da politik bir neden yatmıyor. Fakat orada
da var olamıyor. Çünkü orada kan, şiddet, ölüm var. Bunlara tanıklık edince ruh
dengesi bozuluyor. Ne kendisiyle ne dünyayla barışık. Oradan da Hasankeyf'e
göçüyor. Ama düğünlerinde eşi Metin vuruluyor, Berfin'in dağda yaşadığı ortaya
çıkıyor ve terörist damgası vuruluyor."
Filmde, "Berfin"in insanlara Hasankeyflilerin durumunu anlattığını belirten
Kula, "Berfin, Hasankeyflilere benziyor. Şu an ne yaşadığını, gelecekte ne
yapacağını bilmiyor, halkın da orası sular altında kalınca durumları belirsiz.
Nereye gidecekler? O coğrafyadan başka yerde yaşamamışlar. Bırakın başka
şehirlere gitmeyi Batman merkeze gelmemiş Hasankeyfli var" diye konuştu.
"Çocuklar hep 'beni unutma' diyorlar"
Doğuya ilk kez bu proje sayesinde gittiğini vurgulayan Kula, şive konusunda
Şener Şen'in özel hocalığını yapan Mehmet
Şafiye ile oradaki çocuklardan çok yardım aldıklarını söyledi.
Hasankeyf'te yaşadıklarının kendisinde derin izler bıraktığını, oradaki
çocuklarla güzel dostluklar kurduğunu anlatan Kula, çocukların kendisine yazdığı
mektupları hala sakladığını anlattı. Kula, "Mektuplardaki ortak nokta, 'Beni
unutma' ifadesi. 'Ben seni çok sevdim, beni unutmayacaksın değil mi'. Zaten
unutulacak bir durum değil ama onların da beklentisi bu, unutulmaktan
korkuyorlar" diye konuştu.
Sanatçı, Hasankeyf'teki çocuklara dair gözlemlerini de şöyle aktardı:
"Duygularımı nasıl tarif etmem gerektiğini bilmiyorum. Evlerinde konuşulan
bir dille büyüyorlar. Okula gittiğinde Türkçe ile tanışıyorlar. O kadar
zorluklar yaşıyorlar ki bu ikilem arasında, kimisi 'Öğretmenim beni
anlamadığında altıma yaptığım oldu' dedi bana. Orada şive çalışırken ben de
onların nasıl zorlandığını anladım. Düşünün ben sadece şivede zorlandım. Oralara
bilinçli öğretmenler gitmeli ki biz o çocukları kazanabilelim. Coğrafi koşullar
çok zor, orada toprak verimli değil, hayvancılık yapamıyorlar onları
kaybedebiliriz bu şartlarla ve bunu yapmamalıyız, daha özverili olmamız
gerekiyor."
"Aktiviteler bu çocuklara da ulaşmalı"
Bu yıl oğluyla doğu turu düzenleyeceğini ve onu Hasankeyf'teki çocuklarla
tanıştıracağını söyleyen Kula, oradaki çocuklar için özel projeler yürütmek
gerektiğini kaydetti. Öznur Kula, "Bu güne kadar hiç köyünün sınırlarının dışına
çıkmamış çocuklara ya da gençler büyük şehirlerdeki ailelerce konuk edilebilir
veya tam tersi olarak şehir çocukları da onları ziyaret edebilir. Kültür
turları, gönüllülerle resim, müzik çalışmaları, tiyatrolar, sinema, dans
gösterileri, konserler yapılabilir" dedi.
Bu çocuklara başarılı olabileceklerinin hissettirilmesi gerektiğini belirten
Kula, şöyle devam etti:
"Basında genelde başarılar tesadüflere dayandırılarak anlatılıyor. Tesadüfi
yada şansa vurgu yapma, zaten kısır şartlarda yetişen ülkemin insanlarının
hayallerini de kısırlaştırıyor. Başarıları tesadüf ya da şans olarak yansıtırsak
çocukların azimlerini kırabiliriz. Sonuçta ben de işçi bir babanın 6 kardeşli
sözde şehirli bir çocuğuyum. Oradaki çocuklara da başarılı olabilecekleri
gösterilmeli."
Mahsun Kırmızıgül'ün "Güneşi Gördüm" filminden çok etkilendiğini belirten
Kula, "Doğuyu anlayabilmek ve onları algılayabilmek için bu konuların sinemada
daha fazla işlenmesi gerektiğine inanıyorum" dedi.
Yeni projeler
Öznur Kula, bu filmin yanı sıra çekimleri iki hafta önce biten Umur Tümer'in
çektiği "Kayıp Özgürlük" isimli filmde bir öğretmeni oynadığını söyledi. Ayrıca,
Murat Ergün'ün yazıp çektiği "Kiralık Oda" filminde rol aldığını dile getiren
Kula, bunun yanında Metin Güngör'ün yönetmenliğini üstlendiği, tanınmış Türk
ressamı Fikret Mualla'nın hayatını anlatacak "Renklerde Kaybolan Hayat" filminde
oynadığını, yapımın post aşamasında olduğunu kaydetti. Kula, genellikle ilk
filmini çeken yönetmenlerle çalıştığını, onların heyecanlarına ortak olmayı
sevdiğini belirterek, son dönemde ilk filmini çeken yönetmenlerin çok başarılı
olduğunu sözlerine ekledi.
|