SSM’de (Sakıp Sabancı Müzesi), Nam-ı Diğer Aşk Sergisi, Osmanlı
İmparatorluğu’nun 15. yüzyıldan itibaren, ticari ve estetik münasebetlerini,
etkileşimini gösteriyor.
Osmanlı İmparatorluğu -bilhassa İstanbul- ile Venedik Devleti arasındaki her
şeyi burada görebilirsiniz.
Elbet dünya konkjonktürünün durumunu da buradan izlemek mümkün. Hâlâ önemini,
güzelliğini koruyan iki kentin kesişme noktalarını bu sergide görebilirsiniz.
Hazırlanan kapsamlı katalog, Venedik o zamanlar neydi, Osmanlı İmparatorluğu
nasıldı sorularının yanıtını veriyor. Bilim adamlarının, uzmanların yazılarının
yer aldığı bu kitap gerçekten, kitaplığımızda bulunması gereken bir çalışmalar
toplamı.
Müzeye girişinizle kronolojik bilgiler, belgeler size kendini sunuyor.
Gezerek aldığınız görsel zevki, yazılarla da destekleyebilirsiniz kataloğa
sahip olduğunuzda.
* * *
Beni görür görmez etkileyen şey, Türkçe bir dünya ve yürek şeklinde
bir dünya haritası oldu. Rüzgârların ve bilinen coğrafi bölgelerin
haritası kalp şeklinde bir dünya üzerine resmedilmiş ve bütün bilgiler
Türkçe.
Savaşlar, işgaller kültürün doğru tanımlanmasını, ülkeler arasındaki
geçişleri önlemeye çalışsa da, gün gelir bilim, sanat tarihi gerçeği yazar.
Venedik işi lake çift kanatlı bir kapıdan girip Piri
Reis’in Venedik Tasviri önünde durabilirsiniz sergide.
Venedik San Marco Meydanı’nda Alay, dünün izlerinin bugün de
yaşadığının kanıtıdır.
İstanbul Panoraması, bu kentin güzelliğini yüzyıllar
ötesinden geldiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Edebiyat bizimle yeniden sohbet ediyor hakkında bilgi,
aydınlatıcı bir kimlik taşıyor:
“Bölümün başlığından da anlaşılacağı üzere, Giovanbattista Dona’nın
La letteratura dei Turchi (Türk Edebiyatı: Venedik 1688) adlı eserine gönderme
yapıyoruz. İstanbul’da gelişen kültürün olumlu yönleri ideolojik nedenlerle
sürekli göz ardı edilmişti; ama şimdi, Türk sanat ve biliminin varlığı ve önemi
yeniden kabul ediliyor. Elbette bu kabul oldukça yorucu, uzun ve gerilimli bir
sürecin sonucudur. Kandiye çatışmasını (1645-1669) düşünmek yeterli; bu savaş
sonrasında Venedikliler -Kıbrıs gibi- Girit Adası’nı da kaybetmişlerdi. Bununla
beraber. lagün kentinin pragmatik ruhunun yok olması mümkün
değildi.
Yüzyıllardır bir köşede biriktirilmiş, belleklerde saklanmış, Lagün’de
sansürlenmiş Osmanlı kültürü, 1683 Viyana’da bozgunuyla, resmi olarak adeta
gümrükten çıkmıştı. Osmanlı devletine dair bilgiler, en azından toplarının çapı
ve menzili, kadırgalarının sayısı ve boyutları, ekonomik ve yönetsel düşünce
sistemleri, adli örgütlenmesi ve edebiyatı her zaman, en azından öğrenmek için
kayda getirilirdi; bütün bunlar biraz da dragoman/tercüman G.Carli’nin ustalıklı
çevirileri sayesinde bildik bir dalga boyuna aktarılmıştı.”
Halıları özellikle incelemenizi salık veririm.
Osmanlı Topraklarında Venedik Camları üzerine biraz
bilgilendikten sonra, onları hayranlıkla seyredebilirsiniz. Ayşe Aldemir
Kilercik’in yazısında da belirttiği üzere, 15. yüzyılda yoğunluk kazanan
alışveriş 11. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip. Bunlar içinde de başı
dokumalar, halılar, cam, maden, seramik ve benzeri objeler çekiyormuş.
Duvar örtüleri, Osmanlı sarayında İtalyan ipeklileri de, sergide gözünüzden
kaçmaması gerekenler arasında.
* * *
İstanbul’a, Venedik’e ve iki şehrin
arasındaki aşka layık bir sergi.
|