Almanya Doğayı Koruma Vakfı,
Ekolojik Araştırmalar Enstitüsü ve Gelecek
Araştırmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan “Alman
modeli-2020’ye kadar iklimin korunması” adlı araştırma
Berlin’de kamuoyuna tanıtıldı. “Yes, we can (evet,
yapabiliriz)!" Almanya’da önde gelen araştırma kurumları tarafından
hazırlanan iklim araştırması “Model Almanya”nın verdiği mesaj bu sözlerle
özetlenebilir. Araştırma, Almanya’nın geliştirilen üç modelden birini uygulaması
halinde, karbondioksit salınımının 1990’daki seviyesine göre yüzde 95 oranında
azaltılabileceğini ortaya koyuyor; üstelik yaşam kalitesinde herhangi bir kayba
uğramadan.
Uzmanlar, 499 sayfalık araştırmada grafikler, tablolar ve örnek olaylar
yardımıyla konuyu ayrıntılı biçimde işliyorlar. Araştırma, bugün 11 ton olan
kişi başına karbondioksit salınımının 2050 yılına kadar 300 kiloya indirilmesi
için ekonomide, toplumda ve siyasette ne tür değişiklikler yapılması gerektiğini
gözler önüne seriyor. İlk olarak, Almanya’da iklimi korumaya yönelik çabaların
devam ettirilmesi için ne kadar karbondioksit tasarrufu yapılması gerektiği
hesaplanmış. Geleceğe dair öngörülerde bulunan Prognos Enstitüsü’nden
Almut Kirchner, şöyle konuşuyor:
“Bu araştırmalar sonucu, hedeften giderek uzaklaştığımız ya da şu anda
da zaten çok uzakta olduğumuz ortaya çıktı. Biz 2050 yılına kadar ancak zararlı
sera gazları salınımını yüzde 45 oranında azaltabiliyoruz. Bu bizim içim çok
ilginç bir sonuçtu, bu sonuçtan yola çıkarak araştırmalarımızı
derinleştirdik.”
Zamanlamanın önemi
“Alman Modeli” araştırmasını yürüten uzmanlardan Felix
Matthes, önemli olanın doğru anda harekete geçmek olduğunu belirtiyor.
Uzman, karbondioksitin daha çok eski sistemlerden ve yapılardan açığa çıktığını
belirtiyor. Uzman buna eski elektrik santrallerini, binaları ve ulaşım
altyapılarını örnek gösteriyor:
“Eğer büyük oranda karbondioksit açığa çıkaran sistemler zamanında
yenilenmezse karbondioksit salınımının azaltılması ya çok pahalı olacak ya da
imkansız. Yani bir evin zaten yalıtım ihtiyacı varsa, yalıtım yapılmalı.
Demiryolları alt yapısının en az 10 yıl önceden değiştirilmesi gerekiyor.
Elektrik santralleri ise zaten yenilenmesi gerekiyorsa başka santraller ile
ikame edilmeli.”
Matthes bunu “doğru zamanlama yasası” olarak adlandırıyor. Uzman şimdiden
bazı adımlar atılmaması ve 2045’e kadar beklenmesi halinde, 2050 hedeflerine
ulaşmanın mümkün olmayacağını söylüyor. Zira, karbondioksit emisyonunun
azaltılması çoğunlukla altyapının zamanında değiştirilmesine bağlı.
"Yenilenebilir enerjilere ağırlık verilmeli"
Uzman Matthes Almanya’da karbondioksit salınımından tasarruf etmenin en uygun
yolunun ise yenilenebilir enerjilere ağırlık verilmesi olduğu görüşünde. Yani
elekrik üretiminde, ulaşımda ve binaların ısıtılmasında artan oranda
yenilenebilir enerjilerden faydalanılması gerekiyor. Ayrıca uzman, binalarda ve
elektrikli aletlerde enerji verimliliği ve enerji tasarrufu önlemleri
alınmasının da vazgeçilmez nitelikte olduğunu belirtiyor. Uzmana göre şayet
bütün bunlar kararlılıkla uygulanırsa, Almanya karbondioksit salınımını yüzde 60
oranında azaltabilecek.
"Et tüketimi azaltılmalı"
Uzman Felix Mathhes'e göre, atmosfere zararlı sera gazları salınımının
azaltılması için tarım sektöründe alınabilecek önlemlere yeterince dikkat
edilmiyor. Ayrıca, “neden daha az et yemiyoruz” diye de soruyor Felix Matthes:
“İnekler yüksek miktarda metan gazı çıkarıyor. Metan çok etkili bir sera gazı,
karbondioksitten 21 kat daha etkili. Gelecekte et tüketimini de sağlıklı bir
orana indirmek zorunda kalacağız.”
|