İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) için yeni bir dönem
başlıyor. Artık İKSV kültür politikalarının belirlenmesinde
daha etkin rol üstlenecek ve geleneksel sanatlara daha fazla yer verecek.
Kurumun bu yeni ‘vizyonu’nu, dün ilk kez basının karşısına çıkan Bülent
Eczacıbaşı açıkladı. Yedi ay önce, İKSV’yi uzun yıllar yöneten
Şakir Eczacıbaşı’nın vefatı üzerine, Bülent Eczacıbaşı onun
görevini üstlenmişti. Bülent Eczacıbaşı, dün bu yedi ayda yaptığı çalışmaları,
vakfın yeni dönemini anlattı.
Aslında İKSV’nin temel yaklaşımlarında bir değişiklik yok. Zaten daha 1972
yılında kuruluş senedine ‘İstanbul’un bir dünya kültür başkenti olması’ diye
hedefini yazmış bir vakıf olarak, bugün başarılarıyla haklı olarak
övünebilirler. Ama, İKSV bununla yetinmemiş ve belli ki yeni toplumsal
talepleri, kültür endüstrisindeki dönüşümü dikkate alıp geleceğini planlamış. Bu
kararlardan en ilgi çekici olanı, ‘geleneksel sanat ve kültürel miras’la ilgili.
Vakıf, ‘kültürel mirasın korunması ve dönüştürülmesi’ için etkinlikler, yayınlar
yapacak, araştırma merkezleri oluşturulması için çalışacak. “Türkiye kültürünün
ürettiği her şey bizi ilgilendiriyor” diyen Bülent Eczacıbaşı, bu çalışmaların
daha çok akademik düzlemde gerçekleşeceğini anlattı. Yine de bu yeni eğilimin
dikkat çekeceği muhakkak. Çünkü bazı çevreler İKSV’yi yıllardır halk müziği,
sanat müziği, geleneksel sanatlar gibi alanları festivallerine dahil etmediği
için eleştirirdi. Şimdi İKSV bu alanlara da kapısını aralıyor. Bundan sonra tüm
festivallerde geleneksel sanatçılarla uluslararası sanatçıların biraya geldiği
ortak projeleri daha fazla göreceğiz. Ama yine de bu, Salon’da sanat musikisi
konserleri dinleyeceğimiz anlamına gelmiyor, en azından şimdilik.
Rekabete devam
Bir başka önemli gelişme, İKSV’nin ‘kültür politikaları’
konusunda insiyatif almaya karar vermesi. Bugüne kadar
Türkiye’de herkese aynı mesafede durmayı seçen İKSV, tartışmalarda taraf
olmaktan itinayla kaçınırdı. Geçen yıl Bülent Eczacıbaşı’nın Emek
Sineması’nın yıkılmasına karşı tavır almasıyla bu politikanın da
değişeceğini gördük. Şimdi İKSV, Türkiye’de kültür politikalarının oluşumunda
‘etkin rol oynayacaklarını’ açıklıyor.
Kültür sanat ortamında artık 1970’lerdeki gibi sadece İKSV yok. Pek çok
organizasyon firması, dernek, vakıf, müze var. Eczacıbaşı festivalleri
hazırlarken ‘en tanınmış en çok merak edilen’ sanatçıyı getirme rekabetinden vaz
geçmeyeceklerini söylüyor. Ama bir yandan İKSV, ortak çalışmalar yapıp
birikimini İstanbul ve Anadoludaki diğer kurumlarla paylaşarak, kültür
dünyasında bir nevi abilik rolü üstlenecek gibi görünüyor.
Başkanlığın bedeli 10 milyon
Bu başlık, basın toplantısında herkesi güldüren bir espri. Ama her şaka gibi
biraz gerçeği yansıtıyor. Bülent Eczacıbaşı’nın önündeki en büyük sorun İKSV’nin
borçları olmuş. O şahane binaları Deniz Palas’ın yapımı vakfı
30 milyon lira borçlandırmış. Gelirleri artırmanın yolu sponsorluk kurumunu
düzenlemekte bulunmuş. Sponsorların katkılarına belli standartlar getirilmiş.
Yani Koç, Garanti, Borusan gibi vakfın önemli destekçileri dahil pek çok
firmanın katkılarını artırmaları bekleniyor. Eczacıbaşı ailesi önce kendi elini
taşın altına koymuş ve İKSV’ye 10 milyon liralık büyük bir bağış yapılmasına
karar verilmiş. Yeni başkan Bülent Eczacıbaşı dün bu kararı açıklardı ve haklı
bir gururla ‘Böylece mali sorunlar bir ölçüde çözülmüş oldu’ dedi. Tabii, mali
meselelerin halledilmesi için kamunun da sanata katkısını artırması, vakfa
yaptığı yüzde onluk desteğini dünya standartlarına doğru çıkartması gerek. Bu da
yeni mücadele alanlarından biri.
|