Küresel kriz sonrası toparlanma ve büyümeye geçiş sürecinde yoğun bir
ayrışmanın yaşandığı bir döneme girmekteyiz. Gerek ülkemizde, gerekse dünya
ekonomilerinde bir yandan istihdam kayıpları ve işsizlik yaygınlaşırken, bir
yandan da sanayi üretimindeki daralmanın tüm şiddetiyle hüküm sürdüğü
gözleniyor. Öte yandan finansal varlıkların fiyatları ve menkul kıymet borsa
endeksleri açısından kriz öncesi değerlerin neredeyse yakalandığı görülmekte.
Tüm dünyada başta sanayi sektörleri olmak üzere küresel krizin etkileri
yoğunlaşırken, finans sistemi yaralarını neredeyse sarmış gözüküyor.
***
Geçen haftanın en önemli verisi Amerikan ekonomisinden geldi: Ekim ayında
Amerikan ekonomisinde açık işsizlik oranının yüzde 10.2’ye sıçradığı açıklandı.
Bu oran, 1982’nin aralık ayında gözlenen yüzde 10.8’lik “işsizlik rekoruna”
oldukça yakındı. Kaldı ki söz konusu oran sadece “açık” işsizlik oranına aitti.
Nitekim, Amerikan Ekonomi Politikaları Araştırma Enstitüsü’nün (EPI)
tahminlerine göre “son dört hafta içerisinde aktif olarak iş arayıp da
bulamayanları” kapsayan bu orana, “son bir sene içerisinde iş arayanları ve tam
zamanlı çalışmaya hazır, ancak iş bulamadığı için yarı zamanlı istihdam
edilebilen” milyonlar da katıldığında, elde edilen açık artı gizli işsizlik
oranı yüzde 17.5’e varmaktaydı.
Dolayısıyla, ekim ayı itibarıyla Amerikan ekonomisinde her altı kişiden biri
açık ya da gizli işsiz konumundadır. Bu oran Aralık 1982 için tahmin edilen
yüzde 17.1’lik oranın daha da üstündedir.
Geçen pazartesi günü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) sanayi üretim
verilerini açıkladı. TÜİK’in tahminlerine göre eylül ayı itibarıyla sanayi
üretimi bir önceki yılın eşdeğer dönemine görece hesaplandığında yüzde 8.6; bir
önceki aya (Ağustos 2009) görece de yüzde 0.4 oranında daralmıştır. Yani sanayi
üretimi yaz sonundan itibaren sürüklendiği ikinci dalga resesyon sürecinde
daralmasını sürdürmektedir. Sanayi kesimi küresel krizin etkilerinin açıkça
hissedilmeye başladığı 2008 Ekimi’nden bu yana negatif büyüme oranları
sergilemekte, yani daralma içerisinde yaşam savaşı vermektedir.
***
İstihdam kayıplarının ve sanayi üretim düzeyindeki daralmanın şiddetlendiği
bu dönemde bir yandan da küresel finans piyasaları bir coşku içinde
gözükmektedir. Bu coşkuyu körükleyen ana mekanizma ise küresel para
piyasalarında hükümran para birimi olarak işlev gören Amerikan Doları’nın son
derece ucuz olmasından kaynaklanmaktadır. Amerikan ekonomisi neredeyse sıfır
faizle çalışırken, finansal spekülatörler dolar bazında son derece ucuza
borçlanabilmekte, elde ettikleri fonları da hisse senedi, tahvil ve diğer
finansal kâğıtlara “yatırmaktadır”. Böylece, doların ucuzluğu diğer finansal
kâğıtlara güçlü bir talep yaratılmasını sağlamaktadır. Yani, sıfır faizli dolar
maliyetleri sayesinde finansal sistemde bir kaldıraç işlemi
gerçekleştirilmektedir. Son dönemde dünya finans piyasalarında estirilen
genişleyici konjonktürün (carry trade diye anılan) bu tür kaldıraç işlemlerinden
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Peki finans piyasalarında yaratılan bu köpük nereye kadar
şişkinleştirilebilir? Ve daha önemlisi, bu tür kaldıraç köpüklerinin yarattığı
yeni tehditler nelerdir?
Bu konuda, küresel kriz “kâhini” olarak adlandırılan iktisat profesörü
Nouriel Roubini, finansal varlık fiyatlarındaki bu şişkinleşmeyle birlikte yeni
bir köpüğün yaratılmakta olduğu ve bir gün bu köpüğün patlamasıyla birlikte
şimdiye dek görülmemiş bir finansal krizin yaşanabileceği uyarısını yapmaktadır.
Sanayi sektörleri daralan, istihdam kayıpları şiddetlenen ve gerçekte
büyüyemeyen ekonomilerde “toparlanma artık büyümeye dönüştü” düşleri içerisinde
olan finans dünyası, reel ekonominin gerçeklerinden kopmuş durumdadır. Bu arada
küresel sermaye artık birikimini sanayi yatırımları üzerinden değil, finans
dünyasının sanal rantları ile sürdürmeye yönelmekte ve adeta sanayisiz ve
istihdamsız bir köpük kapitalizmi kurgulamaktadır.
|