SPAN lang=EN>
Türkiye, yıllardır “gelişmekte olan sanayisi için yüksek maliyet
getireceğini” gerekçe göstererek altına imza koymayı reddettiği Kyoto
Protokolü’nü imzalama konusunda ilk adımı attı. Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu, Dışişleri Bakanlığı’na, “Kyoto Protokolü’ne taraf olmayı kabul ve TBMM
tarafından onaylanmasının uygun olduğuna” ilişkin yazı gönderdiğini açıkladı.
Dışişleri Bakanlığı’nın da taraf olmayı onaylaması halinde, anlaşma önce
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ardından da TBMM’nin gündemine
girecek.
Geçen hafta pazartesi günü toplanan Küresel İklim Değişimi
Komisyonu’nda Kyoto Protokolü’nün tanınması konusunun görüşüldüğünü kaydeden
Eroğlu, “Dışişleri Bakanlığı’na, Kyoto Protokolü’ne ilişkin yazıyı imzalayarak
gönderdim. Bu karar hükümete gidecek, sayın Başbakan bunu değerlendirecek, sonra
TBMM’ye sevk edilecek” dedi. Bu konuda Erdoğan’ın bilgisi
olduğunu vurgulayan Eroğlu, ayrıca pazartesi günü kendisine arz edeceklerini
bildirdi.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Dışişleri’na gönderdiği yazıda,
Kyoto Protokolü’ne taraf olurken “bazı çekinceler konması” yönünde herhangi bir
ifade bulunmadığı öğrenildi. Ancak Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne taraf olurken
hangi koşulları kabul edeceği hususunda son kararı Erdoğan’ın vereceği
kaydedildi.
Dışişleri kaynakları ise bakanlığın Kyoto Protokolü’ne
ilişkin çalışmaların bir süredir devam ettirildiğini bildirdi. Kaynaklar,
bakanlığın anlaşmaya taraf olmayı onaylaması halinde Başbakanlığa yazı
yazacağını bildirdi. Dışişleri’nin olumlu görüş bildirmesi, Erdoğan tarafından
da onaylanması halinde konuyu gündemine alacak TBMM’nin çıkaracağı “uygun bulma
kanunu” ile anlaşmanın kabul edileceği belirtildi. Bakanlık kaynakları, ilgili
kurumların anlaşmayı teknik bakımdan uygun bulması halinde Dışişleri’nin de
anlaşmaya olumlu yaklaşacağını ifade etti.
Özel statü
istenebilir Türkiye, daha önce gelişmekte olan ülke konumu nedeniyle
2012’den önce Kyoto Protokolü’nün sera gazı salımıyla ilgili hükümlerine uyum
sağlayamayacağını açıklamıştı. Erdoğan da geçen yıl ABD’de katıldığı BM
toplantısında Türkiye’ye “özel statü” tanınması gerektiğini ifade etmişti. Bu
çerçevede Türkiye’nin, Kyoto Protokolü’ne 2012 çekincesi koyarak, şartlı taraf
olma önerisinde bulunabileceği ifade edildi.
Milyarlarca dolarlık
imza Kyoto Protokolü’nün imzalaması durumunda
Türkiye’yi çok zorlu ve maliyetli bir dönüşüm süreci bekliyor. Ülkelerin
atmosfere verdikleri zararlı sera gazlarını azaltmayı hedefleyen protokole
Türkiye’nin uyabilmesi için milyarlarca dolarlık adımların atılması
gerekecek.
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
kapsamında 1997 yılında Kyoto şehrinde görüşülen protokol uzun tartışmalar
sonucunda 2005’de yürürlüğe girdi. Sözleşmeye göre, üye ülkeler, doğaya
saldıkları karbondioksit oranını, 1990 yılı öncesine düşürmek zorunda. Hızla
sanayileşen ülkelerin bunu gerçekleştirmesi çok zor olduğu için 2012 yılına
kadar protokole uymamanın cezai yaptırımı bulunmuyor.
İTÜ Uçak ve Uzay
Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin İncecik’e göre, Türkiye
2012 yılına kadar bu şartları yerine getirmesi mümkün olmadığı için, protokolü
imzalarken özel ayrıcalıklar isteyecek. İncecik, “Türkiye, sözleşmenin
gelişmekte olan ülkeler listesinde yer alıyor. Sözleşme, gelişmiş ülkelerin
gelişmekte olan ülkelere destek olmasını öngörüyordu. Türkiye bunu talep eder.
Çok zor bir süreç, ama imzalaması gerekiyordu, çünkü AB’yle yürütülen
müzakerelerin çevre bölümü de aynı şeyleri içeriyor. Türkiye Kyoto’yu
imzalamazsa, AB’yi de reddetmiş olurdu” dedi. Kyoto Protokolü’nden sonra
Türkiye’de yaşanması gereken dönüşümler şunlar olacak: - Enerji üretiminde
çok yaygın olan kömürle çalışan santrallerin sistemlerini yenilemeleri
gerekecek. - Sanayi tesisleri havaya daha az karbondioksit salmaları için
altyapı sistemlerini yenileyecek. - Ulaşımda motorlu araçlar yerine raylı
sistem ile, biyodizel ve elektrikli araçların oranı artırılacak. -
Belediyelerin sokak aydınlatmalarında klasik akkor telli aydınlatma yerine az
enerji tüketen sistemlere geçmesi gerekecek. - Vahşi çöp ve atık depolama
yöntemini tamamen terk ederek modern tesislerin kurulması gerekecek. -
Türkiye’de yüzde 1’in altında olan rüzgar ve güneş gibi kaynaklara dayalı
yenilenebilir enerji sistemlerinin oranı yükseltilecek.
|