TBMM Deprem Araştırma Komisyonu dikkat çekti: Türkiye nüfusunun yüzde
70'inin yaşadığı ve sanayinin yüzde 75'inin kurulu olduğu toprakların altında,
her an büyük bir deprem meydana gelebilir. Ama Türkiye'nin hâlâ derli toplu bir
Yapı Kanunu yok
Türkiye’nin korkulu rüyası haline gelen depremle ilgili Meclis’ten önemli
saptama ve öneriler geldi. “Deprem gerçeği bir yaşam tarzı olmalıdır” diyen TBMM
Deprem Araştırma Komisyonu, özellikle nüfusu 1 milyonu aşan kentler de dahil
büyük sanayi tesislerinin yer aldığı bölgelerde her an büyük bir deprem
olasılığının bulunduğuna dikkat çekti. Komisyon, toplumun afet etkilerine
karşı dirençli olmasını amaçlayan bir vizyon belirlenmesi gerektiğini de
vurguladı. TBMM Deprem Araştırma Komisyonu çalışmalarını tamamlayarak
raporunu hazırladı. Raporda önerilerin yanısıra Türkiye’nin depremle mücadelede
konusunda bugünkü durumunun fotoğrafı da yer aldı.
Rapora göre; kanun ve yönetmeliklere aykırı eylem ve işlemlerin yeterli
yaptırımı bulunmuyor. Afetlerle karşılaşıldığında, eylem kararları yerel
yönetimlerce belirlenmek yerine, üst düzey karar vericiler tarafından alınıyor.
İmar düzenlemelerinde afet konusu ihmal ediliyor. İmar planlaması ve yapı
üretimi, gerçek denetim biçimlerinden uzak, yönetsel ve teknik uygulama denetimi
kurulamamış.
Deprem konularında basında özellikle yerbilim insanları tarafından toplumu
tedirgin eden farklı görüş ve bilgiler verilmesinin etik bir davranış
olmadığının vurgulandığı raporda, uluslararası alanda kabul edilen afet
politikalarının da Türkiye’de tam olarak kabullenilemediği kaydedildi.
İmar affı uyarısının da yer aldığı raporda, “İmar afları, ek imar
yoğunlukları, imar kolaylıkları, tehlikeli madde stokları ciddi risk
oluşturmaktadır” denildi. Şehirlerde ruhsatsız, yaygın bir kaçak yapı stoku
olduğu, İstanbul’da yüzde 70 düzeylerinde olduğu belirtilen bu yapı stokunun
güçlendirilmesinin hem teknik olarak hem de yasal açıdan olanaksız olduğunun
düşünüldüğü kaydedilen raporda şu noktalara dikkat çekildi:
Güçlendirme ama...
“Yaşlı yapılar için yeniden yapım daha verimli olabilecektir. Güçlendirme
zaman almakta, yaratılan rahatsızlık ve yer değiştirme zorunlulukları kimi kez
yeniden yapımı daha anlamlı kılmaktadır. Güçlendirilmiş yapıların depremde
direnç göstereceklerine ilişkin bir teknik güvence verilememekte, bu da talebin
gerilemesine yol açmaktadır. Piyasa ortamında güçlendirme yapılan taşınmazların
değerinde artık değil, tersine değer kayıpları yaşanmaktadır.”
Deprem konusunda kurumlar arası koordinasyon ve işbölümünün sağlanamadığı
belirtilen, bu nedenle gerçek anlamda bir Ulusal Sismik Ağ işlevi ifa
edilemediği, afet önlemlerine ilişkin sorumlulukların kimde olduğunun tanımsız
kaldığı ifade edildi.
Deprem riski var
Ülke topraklarının yüzde 66’sının 1. ve 2. derece deprem bölgesinde bulunduğu
anımsatılan raporda, “Nüfusu 1 milyonun üzerindeki 11 büyük kentimiz de
dahil olmak üzere, ülke nüfusunun yüzde 70’nin ve büyük sanayi tesislerinin
yüzde 75’inin kurulmuş bulunduğu bu bölgelerde, her an büyük bir deprem olma
olasılığı yüksektir. Bu bağlamda ‘deprem gerçeği’ bir yaşam tarzı
oluşturmaktadır” görüşü yer aldı.
Depreme karşı alınması gereken önlemlere de yer verilen raporda, koplumun
afet etkilerine karşı dirençli olmasını amaçlayan bir vizyon belirlenmesi
gerektiği belirtildi. Raporda yer alan diğer bazı öneriler şöyle:
“Deprem konusu örgün ve yaygın eğitim sistemi içine yerleştirilmeli. Askerlik
hizmeti içindeki eğitim programlarında deprem bilgileri ve zarar azaltma
bilgileri yer almalı. Araştırma sonuçları derlenerek veri tabanı oluşturulmalı.
Ulusal Sismik Ağ Sisteminin gerçekleştirilmesi sağlanmalı. Diri Fay Veri Tabanı
sistemi güncellenerek işler hale getirilmeli. Bütünleşik Afet Tehlike
Haritaları, detaylı araştırmaları ve parametreleri içeren Mikro Bölgeleme
Haritaları hazırlanmalı. Afetlerle ilgili ihtisas mahkemeleri oluşturulmalı.
Yapıların güçlendirilmesi bir program dahilinde kurumsallaştırılmalı. Denetim
konusu sadece yapı denetimi ile sınırlı kalmamalı. Denetim bir inşaatın arsa
seçiminden yapının kullanımına kadar geçen safhaları dikkate alan, yer bilim
raporlarının denetimi, proje denetimi, planlama denetimi, inşaat denetimi ve
kullanım denetimi şeklinde bir süreç denetimi olarak tasarlanmalı. Risk yönetimi
için özel bir fon kurulmalı.”
Bu konuda oldukça dağınık ve karmaşık bir mevzuatın düzenlendiği belirtilen
raporda, yapı konusundaki boşlukları dolduran, tanımsal anlamda bir yapı
sistematiği getiren ‘Yapı Kanunu’na ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
İstanbul örnek olmalı
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu raporunda yerel düzeyde, il, ilçe ve
beldelerde afet yönetim birimlerinin, etkinliklerinin artırılması için yeniden
organize edilmesi istenirken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon
Merkezi’nin çalışma metodolojisinin diğer yerel yönetimler tarafından örnek
alınmasında yarar olduğu kaydedildi.
|