İstanbul’da son yıllarda yeni tip bir yerleşim modeli
dikkat çekiyor. Rezidans olarak adlandırılan, sakinlerine uçsuz
bucaksız konfor ve güvenlik vaat eden bu yapılar, aynı zamanda bir önceki moda
müstakil evler ve villalara göre, kent merkezinde olmak gibi bir avantaj da
sunuyor. Bütün bunlar, okuduklarımız, duyduklarımız ve gözlemlediklerimiz… İnsan
merak ediyor, rezidans nedir, kimler neden bu yapıları seçer, bu yapılar
müşterilerine ne vaat eder... İşe, “Mekânsal Ayrışma Süreci”
isimli araştırmasıyla İstanbul’daki yüksek korumalı, yerleşim yerlerini
inceleyen Fransız araştırmacı Jean François Perouse ile
konuşarak başladık. Perouse, Fransız Anadolu Araştırmaları
Enstitüsü’ne bağlı İstanbul Şehir Gözlem Merkezi’nin
kurucusu ve müdürü. İstanbul’daki rezidansların gelişimini
“Akmerkez’deki rezidans, 1993’te açıldı.
Yapı Kredi tarafından Etiler’de inşa edilen Elit Residence
ise 2000’de tamamlandı. Bugünlerde, Kadıköy, Şişli ve Beşiktaş ilçeleri,
rezidansların en yoğun olduğu yerler” diye özetliyor. Bu gelişmeyi ise
İstanbul’da inşa edilebilir arsanın seyrekleşmesine bağlıyor.
Rezidans kavramını “muğlak” olarak nitelendiriyor Jean François Perouse.
Buna en iyi örneği ise, Kurtköy’de yükselen vasat konutların
rezidans olarak adlandırılması. Ona göre, konum, hizmet ve konfor gibi
nedenlerden dolayı bu tip konutlar tanıma uymuyor, çünkü rezidans, görkemli bir
dikey mimaride olmalı, yani herhangi bir apart otelle karşılaştırılamaz. Ayrıca
oturanlara mahsus özel hizmetler sunmalı. Perouse, İstanbul’da kendi tanımına
uyan 34 yapı bulunduğunu ve 13’ünün de inşa halinde olduğunu söylüyor.
Rezidans kavramı belki çok karışık ve deyim yerindeyse sulandırılmış, ancak
kendini rezidans olarak gören yapılarda, bazı sınırlar son derece net çizilmiş.
Bunu görüşme talebimi kabul etmeyen Astoria Rezidansları’na
alıcı kılığında yaptığım ziyaret sırasında çok daha iyi fark ettim.
Deniz Yavaşoğulları’nın da bana eşlik ettiği gezide, ailesi
Bursa’da yaşayan bir üniversiteli genç ile onun kız arkadaşını canlandıracaktık.
Ancak kostümlerimizin rolümüz için pek uygun olmadığını rezidans kısmına nasıl
geçebileceğimizi sorduğumuz görevli suratını ekşittiğinde anladık. Sonrasında
bize daireleri gezdiren kişiyi de alıcı olduğumuza inandırmamız hayli zor oldu.
Yine de birtakım bilgilere ulaşmayı başardık... Bu rezidanslarda genelde yabancı
iş adamları oturuyor, kiralar 3 bin ile 3 bin 500 YTL arasında ve eve
arkadaşları toplayıp çılgın partiler vermek hiç hoş karşılanmıyor. Rezidanslara
yaptığım geziler sırasında dikkatimi en çok çeken, kuşkusuz güvenlik
anlayışıydı. Güvenlik kameraları, parmakizi okuyucuları gibi teknik araçlar, bu
mekânları “dışarıdan gelecek tehdit”lere karşı caydırıcı hale getiriyor.
Ziyaretçilerin karşılandığı girişlerde gösterilen tavır da bir başka caydırıcı
unsur.
Mahrem yaşam alanları
Nazmi Şen’in Resital Rezidans’ı Şişli’de. Apartmanı önce
öğrencilerin kalabileceği bir yer olarak tahsis etmeyi düşünmüş Şen, ancak
masrafları öğrencilerin karşılayamayacakları boyuta gelince binaya biraz daha
bakım yapıp rezidans haline getirmiş. Şen’e göre rezidans denilince akla her
türlü olanağın sunulduğu lüks konutların gelmesi yanlış. Resital Rezidans’ı kent
içinde ulaşım noktalarına yakın ve günlük hayattaki sorunların kolaylıkla
çözümlendiği bir yer olarak tanımlıyor. Onun sunduğu hizmetler arasında
jeneratör, haftada bir temizlik ve internet bağlantısı var.
Rezidans vadisi olarak gösterilen Fulya şimdilik devasa bir
şantiyeye benziyor. Beşiktaş Kulübü’nün antrenman tesislerini Ümraniye’ye
taşımasından sonra boşalan arazide ise Selenium Twins’ın yapımı
devam ediyor. Aşıoğlu İnşaat Proje Koordinatörü Serdar
Sipahioğlu, inşaatı beş ayda bitirmeyi hedeflediklerini söylüyor.
Projede rezidansların yanında alışveriş merkezi, hastane ve konser salonu da
var. Sipahioğlu aileler ve bekârlar için farklı boyutta rezidans odaları
olduğunu anlatıyor. “Burada Rahmi Koç, Mehmet Kutman, Şansal Büyüka, Tansu
Çiller, Mesut Yılmaz gibi değerli insanlar oturacak” diyor “A-plus müşteri
içinde bohem bir yaşam olmasın diye titizleniyoruz”. Ona göre aşırı güvenlik
rahatsız edici, ama güvende olduğunu bilmek de çok rahatlatıcı!..
House Group bünyesindeki The House Apart rezidansları,
farklı bir müşteri profiline sahip, çoğu yabancı. Bu yüzden konaklayanlar
havaalanından alınıp, bırakılıyor. Son derece ilginç hizmetleri olan House
Apart’ın yönetim kurulundan Ferit Baltacıoğlu, helikopter
servisi bile verdiklerini söylüyor. Daireler günlük olarak da kiralanabiliyor.
Kira bedelinde ise metrekare baz alınıyor. House Apart’larda diğer
rezidanslardan farklı olarak kapıda bir görevli bulunmuyor, bunun yerine 24 saat
çalışan bir alarm servisi var.
Acaba rezidansların vaat ettiği güvenlik ihtiyacı ne kadar gerçek? Bu soruyu
İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi’nde uzun süre çalışan, şehir planlama
uzmanı Güven Erten yanıtlıyor. Rezidanslarla ilgili güvenlik
konusunun, adalet ve eşitlik çerçevesinde sıkça eleştirildiğinin altını çiziyor:
“Acaba kentlerimizin fiziksel ve sosyo-kültürel yapısı, rezidansları üst düzey
korunaklı kılmayı gerektirecek kadar tehdit unsurları taşıyor mu?” Erten’e göre
şu ana kadar rezidansların toplum üzerinde yaratacağı ayrışmayı gerekli kılacak
nedenlerin üzerinde yeterince durulmuyor. Erten için rezidanslaşma modası,
toplum yapısındaki aksaklıkların ihmal edildiği gerçeğini ortaya çıkarabilecek
bir faktör de. “Ancak” diyor “kent yönetenleri, yapılanmaları kamu yararına
uygun planlayıp ilgili sektörleri bu şekilde yönlendirmedikleri sürece, rezidans
tarzı yerleşimlerin çevresinde ortaya çıkacak olumsuz etkilerin önüne geçilmesi
mümkün olmayacaktır”.
Fotoğraf: Uğur Demir
Paran varsa geç, yoksa dur!
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aliye Ahu
Gülümser ve Doç. Dr. Tüzin Baycan Levent,
İstanbul’daki rezidansları “Korumalı Yerleşimler” adlı
araştırmalarında incelediler. Onlarla araştırmaları ve sonuçları hakkında
konuştuk.
- Rezidanslar hızla artıyor. Bunun yararları ve zararları
ne?
İstanbul’da, korumalı yerleşmelerin gelişimi konusunda yapmış olduğumuz
araştırma, bu yerleşimlerin hızla yayıldığını ortaya koymuştu. Firmalar
rezidansların bulundukları bölgelere daha iyi altyapı getirdiklerini, güvenli
alanlar yarattıklarını ve yasadışı yapılaşmanın önüne geçtiğini anlatıyorlardı.
Ancak İstanbul’da rezidanslar için zaten altyapının yetersiz ve nüfusun yoğun
olduğu alanların seçildiği görülüyor. Rezidansların en az bir mahalle
büyüklüğünde olduğu varsayıldığında, getirdikleri nüfus nedeniyle mevcut altyapı
hizmetleri yetersiz kalıyor ve tüm kenti etkiliyor.
- Kent içindeki rezidansların inşasında çevrenin sosyo-ekonomik
durumunu ne kadar gözetmek gerekir? Rezidanslar bulundukları yer ile nasıl bir
iletişim geliştiriyor?
Projenin gerçekleştirileceği alanın sosyo-ekonomik yapısı çok önemli. Bu
nedenle daha proje aşamasında çevre sakinleri bilgilendirilmeli ve fikirleri
alınmalı. Rezidanslar söz konusu olduğunda böyle katılımcı bir süreç işlemediği
gibi kimi zaman çevre sakinlerinin bu mekânlardan içeriye bile alınmaması,
yaratılan yeni mekân ile halk arasında iletişimin olmadığının göstergesi.
Rezidansların çoğunda bulunan havuz, spor salonu gibi sosyal tesislerin bütçesi
yeten kesime üyelik sistemi ile açık olması sosyalleşme şansını arttırıyor,
ancak bu ortak yaşam alanlarının her kesime hitap etmediğini ve etmek
istemediğini de unutmamak gerekir. Dolayısıyla, rezidanslar bu bir araya
gelememenin uzantısı ya da sonucu olarak ortaya çıkıyorlar.
Komşuluğa vakit kalmıyor
Itır Develioğlu, Metro City rezidanslarının
ilk müşterisi, güvenlik ve işyerine yakınlığı nedeniyle dört yıldır rezidansta
oturuyor.
- Niye apartman dairesi yerine rezidansı tercih ettiniz?
Öncelikle güvenlik. Danışmada 24 saat güvenlik bulunuyor. Bir kadın olarak bu
gibi şeylere önem veriyorum.
- Başka hizmetler neler?
Her sorunda teknik servisi arayabiliyorsunuz, güvenlik butonlarıyla ambulans
çağırabiliyorsunuz. Temizlik gibi ücretli servisler de sağlanıyor.
- Rezidanslar sosyal açıdan fazlasıyla kendine dönük. Bu nasıl bir
yaşam ortaya çıkarıyor?
Dediğiniz gibi biraz izole olsa da, aşağıya indiğinizde hemen metroya
giriyorsunuz ve Taksim’e sadece on dakikada ulaşabiliyorsunuz.
Alışmak zor oldu ama...
Sahan Restoranları’nın sahibi Tahir Tekin Öztan, Ataşehir’de
Trio Blokları’nda kızıyla yaşıyor. Evi, birçok dekorasyon
dergisine de konuk olan Öztan, rezidansa taşındıktan sonra kızı için çok daha az
endişelenmeye başlamış.
- Rezidans yaşamına ayak uydurmak zor oldu mu?
Daha önce Bağdat Caddesi’nde oturuyorduk. Kızım büyüdükçe, daha güvenli bir
yere taşınmak istedim. O yüzden burayı tercih ettim. İlk başta gelen giden
konusunda sıkıntı yaşadık. Yardımcım geliyor, giremiyordu. Ancak ciddi anlamda
korunmanın başka yolu yok.
- Caddede herhangi bir sıkıntı yaşadınız mı?
Çelik kapım olmasına rağmen iki defa evime hırsız girdi. Burayı görmeye
geldiğimde önce ben bile yıldım, otoparkta parmak izi, içeriye girerken parmak
izi, dışarıya çıkarken aynı şekilde. Bir yakınım geldiğinde, ona arabamın
anahtarını veremem. Gidip kendim almam gerekiyor, ama yine de güvenlik beni
cezbetti.
- Güvenlik dışında burada yaşamak size neler vaat
ediyor?
Yandaki alışveriş merkezinde spor salonu olduğu için çok zaman kazandırıyor.
İşadamları için bunlar çok önemli. Kafa olarak da rahat ediyor insan. Temizlik
yönünden otel odası gibi her gün pırıl pırıl, kapıcı var, arızalar beş dakikada
tamir edilir. Burası, insanların robot gibi yaşadığı rezidanslardan değil, bir
aile rezidansı. İşyerim Beyoğlu’nda ve araba kullanmama gerek kalmıyor. Bu,
İstanbul’daki trafik problemini düşünürseniz çok büyük bir zaman
kazandırıyor.
- Herhangi bir dezavantajdan bahsedebilir misiniz?
Bir apartmanda kimseyle muhatap olmadan evinize girebiliyorsunuz. Ancak
burada gece-gündüz resepsiyondan geçmek zorundasınız. Böylece biraz olsun özel
hayata girilmiş olunuyor.
- Komşuluk ilişkileri nasıl?
Bu kattaki komşularımı tanıyorum, ancak diğer katlardakiler hakkında pek
bilgim yok. İlişkiler sadece merhabalaşmaktan ibaret, çünkü pek vakit
olmuyor.
|