Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Planlamanın Dili

1949 senesinde Prof. Carlos Maria della Paolera tarafından temelleri atılan Dünya Şehircilik Günü, bu sene de 8 Kasım tarihinde pek çok ülkede kutlanıyor. Bu kapsamda Türkiye’de 34.sü düzenlenen Dünya Şehircilik Günü, Kayseri’de ‘Planlamanın Dili’ ana teması çerçevesinde gerçekleştiriliyor.

yapi.com.tr
Planlamanın Dili

1949 senesinde Prof. Carlos Maria della Paolera tarafından temelleri atılan Dünya Şehircilik Günü, bu sene de 8 Kasım tarihinde pek çok ülkede kutlanıyor.

Bu kapsamda Türkiye’de 34.sü düzenlenen Dünya Şehircilik Günü, Kayseri’de ‘Planlamanın Dili’ ana teması çerçevesinde gerçekleştiriliyor. 3 gün sürecek kolokyum oturumlarının bazılarının başlıkları ise; ‘Planlama Dili ve Kuram’, ‘Planlama, Ekonomi ve Politika’, ‘Koruma’, ‘Planlamada Ortak Dil ve Standart Arayışı’, ‘Farklı Girdilerin Planlama Diline Etkisi’, ‘Planlama Dilinin Ötekileri’, ‘Dönüşüm’ şeklinde sıralanabilir.

Dünya Şehircilik Günü’nün temel hedefleri; halkı ve mesleğin profesyonelleri bir araya getirerek planlamaya olan ilgilerini artırmak, bir tartışma platformu oluşturabilmek ve en önemlisi planlamanın yaşanabilir mekanlar yaratmak kapsamında misyonunu ilerletmek şeklinde tanımlanabilir. Bu anlamda Dünya Şehircilik Günlerinin kentlerin asıl öğesi olan ‘insan’ın merkeze alındığı bir planlama anlayışı yaratma çabasına ulaşması ümidiyle, Dünya Şehircilik Gününüz kutlu olsun.

Şehir Plancıları Odasının 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü, 34.Kolokyumuna dair çağrı metni şöyle:

“Planlamanın 21. yüzyıldaki içeriğini ve hareket alanını, 20. yüzyılın son çeyreğinin koşulları ve çözüme ulaştırılamamış olan sorunlar belirliyor. Teknolojik ilerleme kentsel alanları beklenenden daha hızlı değiştiriyor, dönüştürüyor. Ancak, çok sayıda bilim alanından aldığı veriyi bir araya getirerek sentezini yapma, bu sentez sonrasında mekanı planlayarak ve tasarlayarak yaşanabilir insan yerleşimleri oluşturma iddiasında olan kent planlama aynı hızı yakalayamıyor.

Ülkemizde uyum sağlayamadığımız hızlı değişimin de etkisiyle, kentlerimizde özgün yerel değerler yok olurken kentlerimiz giderek kimliksizleşmekte ve aynılaşmaktadır. Yaşanan süreçte kent mekanını anlamlandırma amacıyla üretilen planlar da giderek daha çok birbirine benzemekte ve standartlaşmaktadır. Oysa kentlerin ve kentleşmenin karmaşık ve sürekli devinen yapısı, planlama disiplininin paradigmalarını dönüşmeye zorlamakta, içinde bulunduğumuz zaman, kentsel mekan ve yaşam çevresinden beklentilerin ortak algıyı zorlayan bir yapı kazanmış olması, ‘planlamanın dili’ üzerinde düşünülmesini, çalışılmasını ve yeni arayışları zorunlu kılmaktadır.

Planların farklı ölçeklerde ve türlerde üretilmesine rağmen kendilerine özgü dil geliştirmede yetersiz kalması; planların hazırlanma süreci, kararları, tasarımı, kurgusu, uygulanması, izlenmesinin birbirine benzemesi; bölgeye, yerele özgü ekonomik, sosyal, kültürel, coğrafi farklılıkların ve tercihlerin planlara yansıtılamaması; ölçeğin, türün, yapıların gerektirdiği özgünlüklerin anlamlandırılamıyor olması;  özellikle imar planlarının, özgün mekan üretmek yerine, imar haklarının dağıtılması, yapılaşma koşullarının ve arazi kullanımın belirlenmesi öncelikli bir yaklaşıma sahip olması,’planlama dili’nin geliştirilmesinde yetersiz kalınmasının başlıca nedenleri olduğu gibi, bu durum yapısal çözümlerin üretilmesinin de önünü kapatmaktadır.

Mevzuatımızda tanımlanmış olan ve uzun yıllardan bu yana üretilen çevre düzeni planları, nazım imar planları ve uygulama imar planlarının hazırlanmasında, ölçek farklılığının yanı sıra, doğal, ekonomik, sosyal ve kültürel yapı farklılıklarından kaynaklanan zenginliğe ve yaşanan teknolojik gelişmelere rağmen, buna koşut zengin bir dil üretilememektedir. Bu çalışmaların yanı sıra son yıllarda daha sık gündem oluşturan ‘stratejik mekansal planlama’, ‘kentsel yenileme’, ‘kentsel dönüşüm’, ‘koruma amaçlı planlama’, ‘uzun devreli gelişme planları’, ‘bütünleşik kıyı planları’ gibi alana özgü farklı plan tartışmaları sürerken; bu tür planların üretim süreçleri, içerik, bütün ve parça ilişkisinin kurulma biçimlerine ilişkin yaşanan sorunlar, farklı plan kararlarının farklı dil gereksinimlerine ilişkin tartışmaların önümüzdeki dönemde de süreceğini gösteriyor.

Bu sorunlu yapıdan çıkış, her tür ve ölçekteki planların doğrudan arazi kullanımına yönelik plan üretme anlayışının ötesine geçmesini, kendine özgü ‘dil üretme’ gereği üzerinden kurgulanmasını zorunlu kılıyor. Bugün planlamanın dilini zenginleştirecek güncel konuların planlamanın gündeminde yer edinmeye başlaması; ‘kentsel risk’, ‘afet’, ‘sakınım’, ‘iklim değişikliği’, ‘biyolojik çeşitlilik’, ‘arazi bozunumu’, ‘su’, ‘taşıma kapasitesi’ gibi olguların planlamaya sağlayacağı girdilerin tanımlanması, planlama ile bütünleştirilmesi, ilişkilendirilmesi gereğini de gündeme taşıyor.

Planlamanın aksayan bileşenlerini oluşturan ‘ötekiler’ arasında sayılan özürlüler, yaşlılar, yayalar ve çocuklara kentte yer açılmasını sağlayıcı yeni yaklaşım biçimleri; neo- liberal politikaların aşındırdığı ‘kamusal alan’ tartışmaları, kamusal, yarı-özel ve özel mekan tanımları ve bunlara ilişkin planlama ve tasarım ilkelerinin içeriği; politik, ekonomik sorunlar ve derinleşen toplumsal ayrışmalar nedeniyle oluşan tansiyonun mekansal yansımalarının tartışılması, mevcut yapıyı analiz etmekle kalmayıp, çözüm önerileri üzerine yoğunlaşılması; iyi ve kötü örneklerin geleceğe dönük yaklaşımların oluşmasında etkili olmasının sağlanması, giderek daha büyük önem kazanıyor.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2
ETİKETLER: kent
http://www.yapi.com.tr/haberler/planlamanin-dili_83652.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!