İstanbul'un en lüks semtlerinden Nişantaşı'nda bir park.
Yolu düşenler bilir, Askeri Müze'nin hemen arkasındaki
Cumhuriyet Parkı. Daha doğrusu yeni adıyla "Nişantaşı
Sanat Parkı". Neden "Sanat Parkı" olduğunu hemen açıklayalım ki, parkın
bir köşesinde gördüğünüz ya da göreceğiniz "Kent Bostanı"na
anlam vermeniz daha kolay olsun. Nişantaşı Sanat Parkı Sinpa AŞ
ve Şişli Belediyesi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği bir proje.
Proje kapsamında park üç yıl boyunca çeşitli sanat etkinliklerinin yapıldığı bir
açık hava sergi alanı olarak hizmet verecek. Şimdilerde de küratörlüğünü
Can Altay'ın yaptığı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Adı,
"Park: Bir İhtimal". Size biraz ilginç geleceğini başta anons
ettiğimiz 'Kent Bostanı' da bu serginin çalışmalarından biri. İsmi az çok
çalışmayı ele eriyor. Evet, Kent Bostanı'nda İstanbul'un göbeğinde tarım
yapılıyor. Belirlenen bir alanda domates, patlıcan, biber, salatalık, mısır,
fasulye, bamya, marul, dereotu yetiştiriliyor.
Farklı sanatçılar tarafından tasarlanmış sıra dışı banklar, tahtadan yapılmış
sanatsal nesnelerin arasından ilerliyor ve zor da olsa parkın çıkışına yakın bir
alanda kurulan "Kent Bostanı"nı görüyoruz. Görmemiz zor oluyor, çünkü parkın
girişinde bostanı gösteren herhangi bir tabela ya da işaret yok. Ayrıca tarım
yapılan alan çok küçük. Bir de sorularımıza yanıt verecek bir görevli ya da
gönüllü arıyor gözlerimiz. Bu düşüncelerle biberlerin büyümeye başladığı,
domateslerin kızardığı hatta yapraklarının sararmaya yüz tuttuğu bostanı sessiz
sedasız geziyoruz.
Kafamızda beliren soruları ise ilk olarak Kent Bostanı'nın mimarı Sinek Sekiz
Yayınevi'nin Genel Müdürü İrem Çağıl Tütüncü'ye soruyoruz. Bize
garip gelen bu başıboşluk meğer Kent Bostanı projesinin doğal süreciymiş. İşin
sırrı da burada yatıyor. İrem Hanım, bostanın başına bir bekçi koymayı hiç
düşünmediklerini söylüyor. Nedenini ise şöyle anlatıyor: "Amacımız oradan belli
bir mahsul almak değil, insanların orada bir canlı yetişeceğini görmesiydi.
Koparsınlar, gerekirse zarar versinler ama onun bir canlı olduğunu görsünler.
Etrafını çitle çevirsek, başına birini koysak amacımıza ulaşamazdık. Önemli
olan, halkın orayı sahiplenmesi ve ilgilenmesiydi. Hiçbir koruma olmadığı halde
şu anda sebzeler birer santimlik boylarından kocaman hale geldiler. Bostanın bu
aşamaya gelmesi bunun sonucu."
Serginin küratörü Can Altay'dan projenin çıkış felsefesini
dinlediğimizde taşlar yerli yerine oturuyor zihnimizde: "Bu, sanatsal bir proje.
Evet, reel olarak bir iş gerçekleştiriyor, sebze yetiştiriyoruz. Ama sembolik
bir boyutu var. Parkın sınırları nasıl zorlanabilir diye bir düşünceden doğdu bu
sergi."
Sergi, parkın ne olabileceğine dair tezler üretiyor
Can Altay (Park: Bir İhtimal Sergisi Küratörü): Bu sergi,
parkın ne olduğuna ve neler olabileceğine dair tezler üretiyor. Herkesin geçtiği
bir parkta, sadece görülmeye değil, kullanıldıkça anlam kazanan ve yaşam
döngüsüne sahip birtakım yapıtlarla tezlerini üretiyor. Kamusal alan
denildiğinde devlete dair anlamı çağrışım yapıyor. Hâlbuki parklar vatandaşların
bir yaşam alanı olduğu gibi sosyal olarak da barındıkları bir yer. Bundan dolayı
o mekânı yeniden tahayyül etmek gibi bir boyutu var serginin.
Çevrede oturanların Kent Bostanı'na çok katkısı oldu
İrem Çağıl Tütüncü (Sinek Sekiz Yayınevi Genel Müdürü):
Çalışmaya ocak ayında başladık. Ektiğimiz tohum, kullandığımız gübre doğal olsun
istedik. Mayıs başında ekmeye başladık, sonunda açıldı sergi. Gelişim aşamasını
sitemizde sürekli yayınladık. Çevrede oturanlar geldi, blogumuzu takip edenler
katıldı. Zaten bu hale gelmesinde çevrede oturanların katkısı büyük. Belirli
saatte parkta köpek gezdirenler, çocuklarını okula getirip götürenler bostandan
gidip mısır topluyor, domates alıyor. Çok estetik ve muhteşem gözüken bir alan
yapmaktansa doğal süreci göstermek istedik.
|