Önceki gece... İstanbul’da son dönemde giderek adından daha çok söz ettiren
Taksim’deki lokanta. Bir masa dolusu işadamı. Başlangıç dakikalarında sakin bir
sohbet sürüyor. Çalıştıkları alanlardaki sorunlar, Avrupa ekonomisinin
geleceğinden duyulan kaygılar, euro-dolar paritesi…
Kimileri iPhone’undan, Blackberry’sinden piyasaları, Dow Jones’u takip
ediyor. Bir kısmı gecenin ilerleyen saatine rağmen “iş yerindeki
yöneticileriyle” telefon konuşması yapıyor. Kısaca “rutin bir iş yemeği masası”.
Ancak rutini bozan bir konu geliyor gündeme. “Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin
genel başkanlığına seçilmesi”. Ve o andan itibaren masada ne parite kalıyor, ne
iş. Herkes sıkı bir şekilde siyaset konuşmaya başlıyor.
Masa hareketleniyor
"CHP’den beklentiler, ilk konuşması üzerine yorumlar, endişeler-umutlar…"
Aslında bir süredir hemen her yerde duymaya alıştığımız bir “muhabbet”.
Ancak bir ara kamuoyunun da yakından tanığı işadamlarından biri ortaya çok
ilginç bir soru atıyor. Ve neredeyse saatlerce bu soru tartışılıyor. İşte soru:
Şirketinizi emanet edecek bir CEO alacaksınız. Tayyip Erdoğan’ı mı seçerdiniz,
Kemal Kılıçdaroğlu’nu mu?”… Soru tekniği üzerine birkaç cılız itirazı ve
“mülakat yapardım” diye kaçak güreşenleri saymazsak arka arkaya ilginç cevaplar
geliyor.
Şunu açıkça söyleyeyim, işadamlarının çoğu “Erdoğan’ı tercih ediyor.
“Kılıçdaroğlu” diyenler azınlıkta kalıyor. Masadaki hemen herkes Erdoğan’ın “iş
yapış” şeklini onaylıyor. Kılıçdaroğlu’na “kişisel güven” ne kadar yüksekse
Erdoğan’ın da “bireysel becerisine” duyulan güven göze çarpıyor. “Erdoğan’ı CEO
olarak alırım sonra tatile çıkarım” diyor işadamlarından biri.
‘Kuralları değiştirir’
Bir diğeri soruyor: Döndüğün zaman şirketini aynı şekilde bulabilir misin,
kuralları değiştirir. Soruyu ortaya atan işadamı söze tekrar giriyor: “CEO
olarak başladığında bir sözleşme yaparım onunla. Şirket anayasasına dokunmak yok
diye.” Masada kahkaha patlıyor.
Aslında hem sorulan soru hem verilen cevaplar “son derece” manidar. İki
liderin de doğru okuması gereken noktalar var. Şu bir gerçek iş dünyası Ak
Parti’nin ve Erdoğan’ın ekonomi konusunda yaptıklarından, Türkiye’nin önüne
açtığı fırsatlardan mutlu.
O gece bu durum “hükümet bize hızla gidebilmemiz için koca bir otoyol açtı”
diye tanımlanıyor. Ancak işadamları iktidarlarının üzerinden 8 yıl geçmesine
rağmen Ak Parti’nin mevcut demokratik sistem ile ilgili “gizli bir ajandası olup
olmadığını” hala merak ediyor.
Kılıçdaroğlu’na gelince. Yine masadan aktarıyorum. “Alternatifsiz iktidara
ciddi bir alternatif olduğunu” düşünüyorlar. Ancak onun da ekonomik vizyonuyla
ilgili tereddütleri var. Bir işadamı “İlk konuşmasında yoksullukta buluşmayı
önerdi neredeyse. Topluma keşke zenginlikte bir araya gelmeyi vaat etse”
diyor. Her iki liderin de seçimlere bir yıl kala en azından iş dünyasına
kendini daha iyi anlatması gerekiyor. Biri “demokratik duruşunu” diğeri “ekonomi
vizyonunu”...
|