Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Su Kaynaklarımızı Doğru Kullanıyor muyuz?

Su kaynaklarının kullanımı, kuraklık, iklim değişiklikleri vb. konusunda derin yorumlara girişmeden önce, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün ilgili belgesinin ilk tümcesini ezberlemek gerekiyor.

Radikal İKİ



u kaynaklarının kullanımı, kuraklık, iklim değişiklikleri vb. konusunda derin yorumlara girişmeden önce, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün ilgili belgesinin ilk tümcesini ezberlemek gerekiyor.

"Ülkemiz coğrafi konum itibarıyla yarı kurak bir iklim kuşağında bulunduğundan ve topografyası gereği düzensiz yağış rejimine sahip olması nedeniyle sürekli kuraklık riski altında yaşayan bir ülkedir".

Demek ki Türkiye, "coğrafi konumu", "yarı kurak iklimi" ve "düzensiz yeryüzü biçimleri" dolayısıyla, kuraklık tehlikesiyle birlikte yaşamayı öğrenmek zorundadır. Ya hemen ya da yeni yıkımlar yaşadıkça...

Toplumsal beklenti
Ara sıra basına kızıyoruz, "abartılı, şişirme haber kovalıyorlar" diye. Oysa onlar toplumun beklentilerini karşılamaktan başka bir şey yapmıyor. Bizler çalkantılar, yıkımlar, geleceğimizi karartan başlıklar bekledikçe "Türkiye 30 yıl sonra çöl olacak, yüzyılın sonunda denizler 7-8 metre yükselecek, kuraklık 2010 yılından önce sona ermeyecek" haberleri yok satmaz mı? Çevre öncüsü bir hanımın sırtına Fethiye Saklıkent'te taş düşmüş, "küresel ısınma taşları genleştirdi" yorumu yapıyor. Ağustos'ta, öğle sıcağında kayanın genleşmesi için küresel ısınma mutlaka gerekli mi? Oysa oraları gezginlere açan yetkililere "arada bir yukarıdaki taşların sağlamlığını inceleyin, olmadık bir kaza çıkabilir" deseydi daha şık olmaz mıydı?

Bir bilim insanı, kenelerin neden olduğu Kırım Kongo kanamalı ateşinin yayılmasını küresel ısınmaya bağlıyor. Oysa bizim Yürük göçleri deniz düzeyi Aydıncık'ta başlar, Bolkarlar'a, 2800 metredeki Aladağ Tekneli Yaylalarına uzanır. Havalar ısındıkça Yürükler ve hayvanlar taze ot için sürekli yukarı çıkar. Öyleyse, kene yayılımındaki artışı açıklamak, kolaycı yaftalardan çok, kapsamlı araştırmalar gerektirmeli.

Samsun'u son dönemde birçok kez sel vurdu. Yetkililer sürekli "son yılların en yoğun yağışı" deyip işin içinden sıyrılmaya çalıştı. Kimsenin aklına (doğrusu işine), denizin dört kez doldurulup kilometre işi geriletildiğini incelemek gelmedi. Seyhan'ın Zamantı kolunu Develi Ovası'na aktaracak tünel, yaklaşık iki yıldır durdu. Nedeni parasızlık değil, tünelin her iki yanından fışkıran yeraltı nehirleri. Çıkan sular bitse, işler sürecekmiş. Örneğin Torosların o bölgesindeki ağaçlar kurumaya başladığında, altüst olan o dengeler kimin aklına gelecek? "Küresel ısınma ve çölleşme hızlandı, Akdeniz Bölgesinde sular bitiyor" başlığı daha gösterişli, daha izlenir/okunur bulunmayacak mı? Ussal (rasyonel) beklentilerin uzağında, gündemi daha yüzlerce örnek belirliyor, ne yazık.

Ankara Ulus'taki Roma Hamamı'nın günlük odun tüketimi 300 tondu. Romalı o çapta suyu ve odunu orada her an hazır bulunduracağını bilmese o dev hamamı yapar mıydı? Nerede o ormanlar ve sular şimdi? Uluslararası Ramsar Sözleşmesi'ne konu olan Seyfe Gölü'nün (ki aynı zamanda tabiatı koruma alanı ve I. derece SİT'tir), Montrö kapsamında ele alınması tartışılıyor. Düşünce temelinde de olsa, ülkemiz için ne üzücü bir durum. O göl ki, DSİ tarafından yıllarca "çevre dostu çalışma örneği" olarak tanıtılıp Çevre (ve Orman) Bakanlığı'nın ödenekleriyle kurutuldu. Üstelik resmi kurumların dosyaları uyarı çığlıklarıyla doluyken... Dinlemeden, aldırmadan, acımadan...

Kupkuru Eşmekaya Barajı'nı, en büyük tatlı su kaynağı Beyşehir Gölü'ndeki 15 metrelik düşüşü, sığ havuza dönen Akşehir Gölü'nü, şimdi yürüyüp geçebileceğiniz Sultan Sazlığı'nı vd. inceleyin. Yeniden suya kavuşan Avlan Gölü dışında, oralarda su yerine ancak bilgisizlik ve vurdumduymazlıkla karşılaşırsınız. Örneğin Manavgat Çayı tarihinin en kurak dönemini yaşıyorsa, Oymapınar çevresindeki 30'u aşkın golf alanıyla, kurutulan karstik suların payını sorgulamak mı daha akılcı, yoksa "çölleşme kapıda" söylemleriyle bu kötülükleri iklim değişikliği gerekleriyle perdeleyenlere kolaylık sağlamak mı? Bu kez İstanbul'a su çekmek için Bulgaristan'la sınırımızı çizen Rezve Deresi'ne el atıldı. Yarısı başka ülkenin olan, adı sanı belirsiz bir dereden su almak için iki metre çaplı boru döşenir mi, eğer yoldaki tüm dereleri toplamayacaksanız?

Yetkililer nasılsa dinlemez, bari demokratik toplum öncülerine seslenmeli: "Ülkede veya bir kentte sular azalırsa, lütfen önce yağışların dağılımını inceleyin, ne oranda sapma olmuş? Yüzey sularında çekilme için de, Van Gölü, Burdur Gölü gibi havzasında az su tüketilen ve suyu doğrudan kullanılamayan gölleri ölçüt alın. Yoksa Akşehir, Beyşehir, Uluabat Gölleri gibi havzasında yoğun su harcanan sular örnek olamaz. Ayırdına varılmadan, kötü yöneticilere ve vurguncu stokçulara kolaylık sağlamamalı". Öte yandan kentleşme ve endüstrileşme ile birlikte su tüketiminin ve kent içi/çevresi sıcaklıkların yükseleceği (ve o alanlarda yağışın azalacağı) gerçekleri de unutulmamalı.

Kurumsal ve yasal düzenlemeler
Yeni hükümette su konusunun, çevre ve kentleşme ile birlikte ayrı bakanlıkta toplanacağı ve yasal tabanının da sağlamlaştırılacağı belirtiliyor. İyi haber. Ancak ortada iyimserliği zorlaştıran pek çok da gerçek var. Bunlardan biri Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün (KHGM) 2005'te kapatılıp görevlerinin yerel yönetimlere devredilmesi. O kurumun kazandırdıkları ile yapması gereken hizmetler bir yazıya sığacak gibi değil. İlintili bir iki örnek var, hiç değilse onlara değinmeli. Ülkede su rejiminin kentsel, tarımsal, tarıma dayalı endüstriyel ve turistik kullanımlar yönünden yetersiz ve dağılımının düzensiz olduğu biliniyor. Örneğin yağışlar kışın, ürün yetişmesi yazın, salça-şeker yapımı sonbaharda... Düzensiz yağışlara karşı en etkin savunma mekanizmalarından biri ise küçük bent ve gölet yapımı. Bunlar eksik dönemde su sağlar, çevre iklimini yumuşatır, doğal yaşam dengelerini, su ürünleri üretimini ve hayvancılığı geliştirir, yeraltı sularını besler, toplumsal huzura ve barışa katkı yapar, hatta mikrosantraller aracılığıyla ulaşımı zor birimlere elektrik sağlar. İşte KHGM, ülkeye tam 589 adet gölet (ayrıca 3297 adet hayvan içme suyu göleti) kazandırdı. DSİ tarafından yapılan gölet sayısı 47. Acaba yerel yönetimler bunun üzerine kaç tane ekleme yaptı?

Bence yazgımızı kuraklıktan çok kötü yönetimler çiziyor. Öte yandan toprağın önemini bilmeyen yok da, "taşkınları önleme, kirli suları arıtma, kuraklığı sınırlama" gibi işlevlerinin onun kalınlığıyla yakından ilişkili olabileceği belki daha az dikkat çekiyor. Oysa toprak, sağanakları ve eriyen karları yavaşça içine alıp aşağıdaki aküferlere, kaynak ve pınarlara yönlendirebilmek için, belirli bir kalınlıkta ve uygun özellikte olmalıdır. İşte toprak yitiminin önlenmesiyle görevli iki kamu kurumundan biri KHGM idi. Daha doğrusu Türkiye'de toprağı bilen, haritalayan, planlayan, koruyan, geliştiren kurumların başında KHGM geliyordu. Duru söylemle, Türkiye toprakları ıssız bırakıldı. Çünkü özel proje alanları dışında bir metrekare arazimiz bile, toprak ve arazi özellikleri yönünden artık haritalanmıyor. Ağacı üstte görüyoruz da, onu besleyen, ayakta tutan toprak ne durumda, artık ilgilenmez olduk. Toprak ve su arasındaki ilişkiler gözetilmedikçe de kaynak koruma yönünden bir yerlere varmak olanağı yoktur, nokta.

Sonraki yazıda, "kurumsal yapı neydi, kurulmakta olan bakanlıktan ve yoldaki su yasasından ne beklemeliyiz" konusunu tartışmaya çalışalım. Bir ipucu eklemeli ki, suya mühendis gözüyle bakmak eksiklikti. Bu kez bütüncül ve insancıl açılar denenmeli.

İlhami ÜNVER / Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

http://www.yapi.com.tr/haberler/su-kaynaklarimizi-dogru-kullaniyor-muyuz_56399.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!