umhuriyetin “devrim yasaları” arasında, 1930’da “tek partili TBMM”
tarafından kabul edilen “1580 sayılı Belediyeler
Kanunu” yaklaşık 75 yıl yürürlükte kaldı. Günümüzün “demokratikleşme”
savlarıyla değiştirilmesine rağmen, çok daha “demokratik”ti... Örneğin yasanın
1960’lara kadar uygulanan ilk düzenlemesinde, belediye başkanları doğrudan halk
tarafından değil meclis üyeleri arasından “meclisin kararı”yla seçilirdi.
Dahası, yıl sonunda “ibra” edilmezlerse, yerlerini aynı meclisten seçilen yeni
başkana bırakırlardı. Günümüzde ancak “demokratik toplum örgütleri”nde geçerli
olan bu kuralın, “çok partili sistem”de değiştirilerek “demokrasi” adına
“başkanlık sistemi”ne geçişimiz, demokrasi tarihimizin ne kadar “demokrat”
olduğunun da göstergesidir.
Yine aynı yasa 1930’da TBMM’de görüşülürken tasarıda, “Belediye meclisi
belediye başkanının emriyle toplanır” hükmü vardı. Dönemin çoğu “çizmeli” olan
“tek parti” milletvekilleri buna karşı çıkarak, halkın seçtiği meclise “emir”
verilemeyeceğini söylerler… uzun tartışmalardan sonra madde “davet” sözcüğü
kullanılarak yasalaşır... İşte o günden bu yana belediye başkanlarımız, artık
doğrudan halkın seçtiği “reis”ler bile olsalar, meclislerini emirle değil
davetle toplantıya çağırırlar. Bu demokrasi kültürünü de 1930’ların tek partili
TBMM’sine borçludurlar...
Başkanların doğrudan halk tarafından seçilmeleri giderek “tek kişi
yönetimleri”ni yaratmıştır. Özellikle günümüzün belediyeleri, başkan hangi
siyasi görüşten olursa olsun, adeta “demokratik kral”lıklar gibidir. O kadar ki,
kimi kentlerimizin yakın geçmişteki ünlü başkanları arasında, halk tarafından
“kral” unvanı verilenler bile vardır. Kentlerimizin siyasal tarihleri de
başkanların bağlı oldukları siyasal partinin ya da görüşün değil, doğrudan
“başkanın adı”yla anılır...
İşte böyle bir süreçte, kimi kentlerimizdeki “sürekli seçilen” belediye
başkanlarının, yani “kuşaktan kuşağa sevilen kral”lar olmalarının hangi
özelliklerinden kaynaklandığını merak edince, ilginç sonuçlara ulaştık... Kimi
başkanlarımız gerçekten “kente ve topluma hizmet aşkı”nın simgeleri olarak
yeniden seçilirlerken, kimileri de “seçim kazanma becerileri”yle üst üste göreve
geliyorlar.
‘Kitap’ta anılacaklar
Bu araştırmanın Cumhuriyet’te yazı dizisi olarak sunduğumuz bölümünün
“pehlivan tefrikasına dönüşmemesi” için, sadece 29 Mart 2009 seçimlerinde en az
3. kez seçilen başkanlarımızı kapsıyor. “Artık” aday olmayan veya seçilemeyen ya
da geçmişte üst üste çok sayıda seçim kazanmış başkanlarımızın öykülerini ise
aynı araştırmanın “kitap” çalışmasında “kent ve demokrasi tarihimiz”e bir katkı
olarak sunmayı planlıyoruz.
Bu nedenle, örneğin Muğla’nın tarihi dokusunu koruyan kent olmasındaki öncü
başkanı Erman Şahin; ülkemizdeki “kent konseyi” kavramının önderlerinden
Urla’nın başkanı Bülent Baratalı; Mardin’in Ömerli ilçesinde “değişmez”
başkanlığın simgesi rahmetli Rıfat Altındağ; Kars’ın çağdaş ve kimlikli
gelişmesini başlatan Naif Alibeyoğlu, Beypazarı’nı tarihiyle ve kültürüyle ayağa
kaldıran Mansur Yavaş, büyük mimar Koca Sinan’ın Ağırnaslı hemşerisi Mehmet
Osmanbaşoğlu... gibi yakın geçmişin “kuşaktan kuşağa” seçilen başkanlarını
kitabımızda bulabileceksiniz...
Dizimizdeki başkanlar ilk seçildiklerinde, örneğin ilkokula başlayan
çocuklar, şimdi yetişkin birer “seçmen” oldukları gibi, aynı göreve aday bile
olabilecek yaştalar. İşte, son yerel seçimlerin değişmez başkanları...
‘Çeyrek yüzyıl’ın değişmezleri
Kamil Saka, efsanevi İda Dağı eteğindeki belediye başkanlığında 6.
döneminde..
Güre’nin ‘tarihsel’ koruyucusu
“Kentleşme sürecinin doğayı hızla yok etmeye çalıştığı dünyada Güre, tarihi,
mitolojik dokusu ve doğal güzellikleriyle dimdik ayakta kalmayı başarabilmiş
nadir beldelerimizdendir...”
Bu tanımlama, 29 Mart 2009 seçimlerinde 6. kez seçilen Güre Belediye Başkanı
Kamil Saka’ya ait... Aynı yazısındaki şu vurgulamalar da kentini yönetmekten
“neden vazgeçemediğini” özetliyor:
“Bir zamanlar Batı uygarlığının doğuşuna tanıklık etmiş olan Güre ve çevresi,
İzmirli Homeros’un destansı şiiri İlyada’da ‘Bin pınarlı İda’ olarak anılan Kaz
Dağları’nın eteklerinde, efsaneleri, havası, suyu, denizi ve yemyeşil dokusuyla
‘Ege’nin gözbebeği’dir...”
Yaşamını işte bu güzelliklere adadığı için 25 yıldır üst üste seçilen Kamil
Saka, CHP’nin kıdemli başkanı olmasına rağmen 2009’da partisince aday
gösterilmeyince, “halkın ısrarı”yla “bağımsız” girdiği seçimleri de açık farkla
kazandı. Saka’yla çalışmak isteyen meclis üyeleri de yine CHP’nin tutumu
yüzünden ÖDP’den aday oldular... Başkan Saka, seçim zaferinden sonraki
açıklamasında şunu söylüyordu:
“Güre’nin demokrasinin beşiği olduğunu kime unutmasın...”
Melih Gökçek 1984’ten beri Ankara’nın belediye hizmetlerinde söz ve
karar sahibi...
Başkent’in ‘muhafazakâr’ başkanı
İ. Melih Gökçek’in ilk yerel yöneticiliği, 1984’te ANAP’tan kazandığı
Keçiören Belediye Başkanlığı... 89’da seçilemeyince, 91 seçimlerinde Refah
Partisi’nden (RP) önce milletvekili oldu; 1994 yerel seçimlerinde de Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi...
RP kapatılınca Fazilet Partisi’ne geçen Gökçek, 1999’da yeniden seçildikten
sonra 2004 ve 2009 seçimlerini de kazanarak, Ankara’daki AKP’li Büyükşehir
Belediye Başkanlığı’nda şimdi 4. dönemini yürütüyor... Gökçek 84’te kenti
yönetmeye başlarken doğan Ankaralı çocukların, 2014’te 30 yaşına geldiklerinde,
aynı başkanı aday olarak görüp görmeyecekleri merakla bekleniyor...
Halfeti’nin Kuveran köyünde doğan Gökçek’in babası, Adalet Partisi’nin
Gaziantep il başkanıydı. Ailesindeki “sağ” siyasete bağlılığıyla başladığı
“siyasal bilgiler” eğitimini “gazetecilik”le sürdüren Gökçek’in ilk kamu görevi
ise Çalışma Bakanlığı özel kalem müdür yardımcılığıydı...
Özellikle “kent dokusunu tahrip eden -kent içi- karayolu kavşakları”yla
eleştirilen Gökçek, milletvekili seçildiği 91’den bu yana “muhafazakâr”
kimliğiyle siyaset yapmasına rağmen, kentin tarihi semtlerine ilgisizliği
nedeniyle de sürekli sorgulanıyor.
Ne var ki “seçim kazanma” konusundaki “kanıtlanmış” yetenekleriyle, 29 Mart
2009 seçimlerinde CHP’li ve MHP’li güçlü rakiplerini bile geride bırakmayı
başardı...
Aytaç Durak’ın belediyecilik dışındaki uzmanlığı ‘Her koşulda seçim
kazanmak’...
Adana’nın ‘her parti’den başkanı
29 Mart 2009 seçimlerinde “son partisi” AKP’den aday gösterilmeyince “ilk
partisi” MHP’den yarışa girerek Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yeniden
kazanan Aytaç Durak, aynı zamanda Türkiye Belediyeler Birliği’nin de yıllardır
değişmez başkanı...
İnşaat mühendisi olan ve ilk kamu görevlerini DSİ ile YSE’de yapan Durak,
1980’e kadar AP’den 4 dönem Adana Belediye Meclis Üyeliği yaparken, aynı zamanda
2 bin konut üreten bir müteahhit olmuştu...
1984 seçimlerinde MHP’den belediye başkanı seçilen ancak 1989’da kaybeden
Durak, 1994 seçimlerini kazanmıştı… 99 seçimlerinde yeniden başkan seçilince,
“iktidarla yakın işbirliği”ni önemseyerek AKP’li başkan kimliğini yeğleyen
Durak, şimdi de ilk partisi MHP’nin başkanı olarak Adana’da “5. dönem”ini
yürütüyor...
Aytaç Durak’ın “şehircilik başarım” dediği “Yeni Adana” projesi, tarihi ve
“asıl” Adana’nın “sorunlarıyla baş başa” terk edilerek “tarla”ların imara
açılmasıyla yeni bir kentin yaratılması... Bu nedenle akademik ve uzman
çevrelerden eleştiri alsa bile, seçim sonuçları, Adanalıların bu uygulamayı
onayladıklarını gösteriyor.
Benzer şekilde Türkiye’nin “en pahalı” raylı sistem projesi olmasına rağmen,
uzmanların “en plansız uygulama” dedikleri ve yıllardır bitirilemeyen “Adana
metrosu”nun da Aytaç’a verilen desteği olumsuz etkilememesi, yerel demokrasi ile
halkın öncelikleri arasındaki ilişkileri irdeleyen toplum bilimcilerin
“çözemedikleri” bir Adana gerçeği...
|