Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Ayağın Altındaki Zemin

Berlin’de bulutların şekilden şekle büründüğü bir gün. Açık meydanlar ferahlık duygusu veriyor insana, o yüzden gök de dost. Önümde Yahudi Soykırımı Anıtı. Amerikalı mimar Peter Eisenmann’ın tasarladığı farklı yükseklikte toplam 2711 beton sütun enlemesine ve boylamasına olarak kocaman bir alana dizilmiş. Engebeli zemin Brandenburg Kapısı’nın

Radikal 2
Ayağın Altındaki Zemin

Berlin’de bulutların şekilden şekle büründüğü bir gün. Açık meydanlar ferahlık duygusu veriyor insana, o yüzden gök de dost. Önümde Yahudi Soykırımı Anıtı. Amerikalı mimar Peter Eisenmann’ın tasarladığı farklı yükseklikte toplam 2711 beton sütun enlemesine ve boylamasına olarak kocaman bir alana dizilmiş. Engebeli zemin Brandenburg Kapısı’nın güneyinde geniş bir bölümü kaplıyor. Neresinden dalsanız da bu sütunların içine, o gökyüzüne ve meydanın genişliğine karşın tedirgin edici bir daralma hissediyorsunuz. Betonlar gözünüze kâh yanyana dizili askerleri, kâh kendisi için insan eliyle reva görülen zulmü yaşamak üzere toplaşan kitleleri, kâh sonsuz cesetleri çağrıştırıyor. Oysa anıtın hiçbir yerinde Yahudi Soykırımı ile ilgili bir yazılı ibare yok. Her şey zemin katta yer alan bilgilendirme bölümünde toplanmış. Ama zaten kıymetli olan o bilgilerin hazır sunumu değil ki. Yerin üstündeki o yapı, asıl yapılması gerekeni sağlıyor. Ayağınızın altından bir an için zemin kayıyor. Korunaksız kalmanın, iğreti olmanın ne demeye geldiğini hissediyorsunuz. Utancın ve onurun da.

Berlin, geçmişini sadece Prusya dönemi saray görkemleri ile değil, zifiri karanlık Nazi süreciyle taşımasını bilen bir kent. ll. Dünya Savaşı sonrası taş taş üstüne kalmamış olan bu yer, en dibe kadar düştükten sonra yeniden ayağa kalkabilmenin mucizesinin adı. Bahşedilmiş bir şey yok; hakkı verilmiş bir ödeşme ve üstlenilen sorumluluk var. Eski Ari dönemi püriten kimlik fantezilerine inat, Berlin bugün Türk, Kürt, Arap, Afrikalı, Asyalı ve Slav asıllı sayısız topluluğa evsahipliği yapıyor. Takdiri ilahi bu olsa gerek. Elbette yine önyargılar ve yabancı düşmanlığı belaları ile cebelleşiyor. Ama düşe kalka yaşamasını, hata yaparak doğruyu aramayı biliyor. Çünkü geçmiş, yaşanmış bitmiş, korunaklı bir şekilde mesafelenmiş bir zaman dilimi değil burada. Geçmiş hep yanıbaşımızda, bugününüzün orta yerinde. Ve bir daha tekrar edilmemesi için çıkış yolları aranmasını anımsatıyor. Hiç ses yok, çıt yok ama vicdanın sesini duyuyorsunuz ıhlamur ağaçlarının yaprakları rüzgârla savrulurken.

Sürgün ya da sendeleme

Şehrin bir başka köşesinde, mimar Daniel Libeskind’in parçalanmış bir Davud yıldızı olarak tasarladığı Yahudi Müzesi de, yine mekânsal olanaklar üzerinden insanı kendi gerçekliğinin dışına çıkarmaya, öteki kılmaya çalışan bir yapı. Sadece çalışma kamplarındaki vahşeti değil, öncesindeki dışlama politikalarını da sergileyen, sıradan insanların mektupları, fotoğrafları üzerinden kendilerine dayatılan kadere ortak olduğumuz bu mekânda Almanya’daki 2000 yıllık Yahudi kültürü en geniş boyutuyla sunulmuş.

Mekânın kimi yerlerinde uzayıp giden "boş" köşeler, Yahudi nüfusunun kaybıyla birlikte Almanya’dan eksilenleri simgelemek üzere tasarlanmış. Camlı bölmelerin gerisinde anonim bir ihbar mektubu görüyorum. Daktiloyla yazılmış. Davud yıldızını takmadan, Alman komşusunun yanına sığınmış yaşayan bir Yahudi kadın ihbar ediliyor. "Zaten çok kendini beğenmişti. En iyisi sabah yedi buçuktan önce gelip alın onu" diyor mektubu yazan kişi. Ürperiyorum.

Hayat bu işte. İhbar edenlerle, saklayanlar iç içe. Sana dayatılanı nasıl yaşayacağına ilişkin tercihinle kendini belirlediğin şu koca sınav olan hayat. Kinin ve özverinin, kayıtsızlık ve sevginin, zulmün ve insaniyetin sınandığı şaşılası hayat.

Mekânın çarpıcı bölümlerinden biri de Sürgün Bahçesi. Burada ziyaretçilerin baş dönmesi hissedebilecekleri uyarısında bulunulmuş. Hakikaten de eğri yüksek beton sütunları gördüğü yerde kenara oturanlar var. Yürümeye başlıyorum. Baş dönmesi yok. Engebeli zeminde sendeliyorum ama düşmüyorum. Arkadaşımla takılıyoruz sonra birbirimize: "Bizde sürgüne bağışıklık var, ondandır".

Bazen bir gerçek o denli acıtır ki sadece gülebilirsin. Bu da öyle bir şey. Memleketinde sürgün olmanın acısı, sürekli bir iğretilikle yaşamanın ya da hep kendi dünyanı inat diye, nispet diye kurmaya çalışmanın çabalamanın acısı. Ayağımın altından zeminin çekilişini günlük hayat doğallığı diye kabul etmem gerekmiş olan ülkemde, bu duyguyu içinde yaşayan milyonlarca insandan biriyim. Kimisi maddi sebeplerle zeminsizdir, kimisi siyasi, etnik, cinsel ya da dini... Tercihleri tehdit olarak algılanmış ve "makbul vatandaş"ın sınırlarına toslamış herkesin altından o zemin itina ile çekilir. Gerisi karın ağrıtan uzay boşluğudur. İnsan yürümeyi bile yeniden öğrenir.

Kuru ve boş hoşgörü replikleri, bu topraklardan eksilmiş olanları ve bundan duyulması gereken acıyı anlatmaktan uzak. Susulan ya da hep resmi kalıbına dökülerek anlatılan geçmiş, hatırlanası ve öğrenilesi bir şey sunmuyor.

Geçmiş ya da gelecek yok. Geçmişi hatırladığın bugünde, tam şu anı ve takip edecek olanı şekillendiriyorsun aslında. Hepsi sarmal bir yapıda, çember bir zamanda buluşuyor. Ve elbette yabancılığı dayatan coğrafyalar da yok. Bazen vatanın yabancı, gurbet yuva. Çünkü aidiyet, ayağının altına zemini sunana karşı hissettiğin duygunun adı.

Döndüm Ergenekon Davası’nın başladığı ülkeye. "Bu kez ve bir kez farklı olur mu acaba"nın orta yerine. Elbet temkinliyim. Umut kolay üretilmiyor ve kaybetmekten, boşa harcamaktan korkuyor insan. Ama işte hele bir yerinden dokunuldu ya o derdin derin kuytulara, tüm hatalara, kaypaklıklara karşın o dokunabilişe tutunmak istiyor insan.

Yere basmama duygusu ancak mutluluktan havalarda uçulduğu noktada değerli ne de olsa. İçimdeki Berlin’le birlikte İstanbul’un sokaklarında kocaman adımlarla yürüyorum. Benim zeminim içimde, verilmediği için alınamayacak bir yerde. Allahtan öyle.

http://www.yapi.com.tr/haberler/ayagin-altindaki-zemin_71001.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!